Tarih böyle dönüştürülür

Hürriyet yazarlarından Melis Alphan'ın, Tarihi Sinop Cezaevi'nin dönüşümü hakkındaki yazısı.

Sinop Tarihi Cezaevi’nin içindeki Çocuk Islah Evi’nin otel olacağı konuşulup durdu. Amsterdam’da aynen bu model bir otel var: Lloyd. Sinop’a çivi çakmadan evvel tavsiyem, proje sahiplerinin gidip Lloyd’a bir göz atmaları.

Amsterdam’ın liman bölgesinde 1918’de mimar Evert Breman tarafından inşasına başlanan eklektik tarzda bir bina yükseliyor. Bina 1921’de tamamlandığında, hesaplanan fiyatın sekiz katına mâl oluyor. Öyle ki hemen ardından binayı yaptıran gemicilik şirketi De Koninklijke Hollandsche Lloyd batıyor.

1921-1936 yılları arasında bina, çoğunluğu Doğu Avrupa Yahudileri olan göçmenler için geçici konaklama yeri olarak kullanılıyor.

1936’da binayı Amsterdam Belediyesi satın alıyor. Akabinde, 1938’de bina Almanya’dan kaçan Yahudiler için sığınma evi görevi görüyor. II. Dünya Savaşı sırasında ise hapishane olarak kullanılıyor.Savaştan sonra hapishane olarak kullanılmaya devam etse de, 1963’te ıslahevine dönüştürülüyor.

1989’da dönemin Yugoslav-ya’sından sanatçılar burayı atölye olarak kullanmaya başlıyor. Nihayetinde 1996’da binanın en iyi ne için kullanılabileceğini tespit etmek amacıyla bir yarışma düzenleniyor. Tasarımcı Suzanne Oxenaar ve tarihçi Otto Nan, otel ve kültürel elçilik niyetli tasarımlarını proje olarak yarışmaya sunuyor.Projeleri mimarlık firması MVRDV tarafından ciddi bir restorasyon süreci sonunda hayata geçiriliyor.

Sonuçta bina 2004’ten beri Lloyd Hotel adıyla hizmet veriyor.Otelin 117 odası var ama bu odalar büyüklüklerine göre 1 ila 5 yıldız arasında değerlendiriliyor ve fiyat da ona göre değişiklik gösteriyor.

En iyi odada kuyruklu piyano ve sekiz kişinin yatabildiği yatağa çıkan kırmızı bir merdiven var mesela. Bir yıldızlı odalar ise epey orijinal ve tasarım harikası olmasına rağmen bazı tek yıldızlı odalarla duşu ve tuvaleti ortak.

Lloyd’un yeniden otele dönüştürülmesinin ardındaki fikir basit. Projenin sahibi ekibin amacı burada dünyanın dört bir yanından gelen sanatçı, yazar, tasarımcı ve müzisyen gibi yaratıcı tayfa için bir alan kurgulamak. Burada bir araya gelip tanışmaları, etkileşimde bulunmaları, fikir üretmeleri…

Tabii projenin hayata geçirilmesi o kadar kolay olmamış. Hapishane hücrelerini modern seyyahların tatillerinde vakit geçirmek isteyeceği otel odalarına dönüştürmek iç mimari açısından zorlu bir görev olsa da, burada kaldığım birkaç günü harika geçirmem sebebiyle de, son derece başarılı bir işe imza attıklarını söyleyebilirim.

Binanın karanlık geçmişinden unsurlar otelde yeniden kullanılmış veya yeniden tasarlanmış.

Yerler plastik kaplanmış, hâlâ orijinal boruları, fayansları ve tuhaf ekosu yerli yerinde duran eski duş odası otelin barı Sloom olmuş; resepsiyonu giriş holünden kalın bir güvenlik camı ayırıyor.

Otelin en küçük odası bile orijinal duvar fayansları gibi gözü okşayan vintage detaylara ve stil sahibi bir ışıklandırmaya sahip. Koridorlardaki dolaplar, hapishane hücrelerinin demirlerinden yapılmış. Diğer bir ahşap odanın ortasında limon yeşili bir banyoyla karşılaşabiliyorsunuz. Çatı katındaki odalardan birinde salıncak var, “Yedi Cüceler” adlı başka bir odada 15 kişilik bir yatak…

Otelin restoranı Snel’in mönüsü Hollanda, Fransız ve İtalyan mutfağı karması, fiyatlar da fena değil. Restorandan başınızı yukarı kaldırdığınızda 100 metre tepedeki Kültürel Elçilik’i görüyorsunuz. Kültürel Elçilik, Lloyd Otel’le ortak organizasyonlara imza atıyor: Performanslar, küçük sergiler ve sunumlar.

Tarih, seyahat, tasarım ve mimariyi aynı potada eriten Lloyd’da, yolunuz Amsterdam’a düşerse mutlaka konaklayın. Hiç olmadı, gidip müze gezer gibi gezin.

Etiketler

Bir yanıt yazın