Tuna Nehri’nin kuzeyindeki bir bölgede yer alan tarihi çiftlik yerleşkesi, dikkat çekici bir dönüşümle üç eşdeğer konut birimine dönüşüyor.
Fotoğraf: Gregor Graf
Tuna Nehri’nin kuzeyinde yer alan tarihi çiftlik yerleşkesi, iki ayrı yapıdan oluşuyor: bir zamanlar yaşam alanı ve zemin katında meyhane olarak kullanılan bir avlu alanı ile 1970’lerde önce domuz ahırı, daha sonra ise kısmen kiralanan bir alan olarak kullanılan eski bir ahır. Projede, bu iki yapı biriminin tarihi dokusu korunarak çok nesilli konuta dönüştürülmesi hedeflenmiş.
Tasarım, eski ahırın mevcut yapısını koruyarak onu öne çıkarmayı amaçlamış. Ahırın taşıyıcı unsurları olan masif tuğla sütunlar ve çatısı, yeni yapının bir parçası olarak işlev görüyor. Yeni yapı, ahırın içine eklenmiş bir hacim olarak tasarlanmış ve mevcut yapıdan fiziksel olarak ayrılıyor.
Bu tasarım yaklaşımı, tarihi çatı yapısının iç mekânda görünür olmasını sağlıyor ve geçmişin izlerini günümüze taşıyor. Eski ve yeni yapıların bilinçli bir şekilde kaydırılmasıyla, iç ve dış mekânlar arasında bir eşik alanı oluşturulmuş.
Bu düzenleme, hem çevredeki doğal manzaralara hem de tarihi yapı detaylarına yeni perspektifler sunuyor.
Yeni yapı, tarihi tuğla sütunlarla uyumlu bir şekilde tasarlanıyor ve bu sütunların arasındaki alanları işlevsel olarak değerlendiriyor.
Yeni yapı, açık bir plan düzeniyle tasarlanmış. Merkezde yer alan bir altyapı bloğu, tüm teknik tesisatları bir araya getirerek mekânsal organizasyonu kolaylaştırıyor.
Cephe tasarımında, eski ahırın masif tuğla sütunlarına uyumlu bir kontrast yaratmak için sade bir yaklaşım tercih edilmiş. Kapalı dış alanlar, yaşam alanını genişletirken iç ile dış mekânlar arasında güçlü bir bağlantı kuruyor.
Yeni yapı, ahırın tarihi dokusuyla uyum içinde sade ve zarif bir görünüm sunuyor. Tarihi ve modern tasarımı harmanlayan bu proje, hem estetik hem de işlevsel bir dönüşüm sağlıyor.