Tarlabaşı projesinde farklı yükseklikteki binalara kat ilavesi yapılarak tek bir bina gibi inşa edilmesi, böylece yapıların eşit yüksekliklere çıkarılarak özgün kimliklerinin yok edilmesi mimarlık dünyasında tepki yarattı.
Tarihi binaların adeta “düzlendiği”ni vurgulayan uzmanlar, uygulamayı yasadışı restitüsyon (yeniden inşa) olarak değerlendirdi. Uzmanlar, Tarlabaşı projesinde tüm yapıların aynı kodda ve hatta en yüksek binaya uygun bir hizada yenilenmelerinin amacının rantı giderek yükselen bölgede yeni pazarlama mekânları elde etmek olduğunu söyledi.
Hem uluslararası koruma sözleşmelerine hem de 2863 sayılı koruma yasasına göre görev yapan Kültür Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu’nun ilke kararlarında, tescilli yapıların yıkılmadan ve yükseklikleri artırılmadan bütün özellikleriyle korunmalarının açık hükümlerle ifade edildiği belirtildi.
Türkiye’de Koruma Yüksek Kurulu’nun Resmi Gazete’de de yayımlanan ilke kararlarını Koruma Bölge Kurulları’nın dikkate almasının hukuksal bir zorunluluk olduğu, yüksek kurulun restorasyonlarla ilgili ilke kararlarına göre ise Tarlabaşı’ndaki gibi tarihi yapıların karakterlerini bozan bir uygulama yapılmasının mümkün olmadığı vurgulandı.
Avrupa’daki bütün kentlerin tarihi dokularında uygulanan toplu restorasyonlarda tek tek her yapının özgün büyüklüğü ve yüksekliğine uyulmasının aynı ilk elerin evrensel olmasına dayandığı belirttildi. Yapılan uygulamayı yasadışı restitüsyon olarak değerlendiren uzmanlara göre yapılması gereken ise tarihi binalara kaçak olarak eklenmiş katları yıkmak ve eski özgün mimarilerine kavuşturulması gerektiği.