‘Tarlabaşı’ Sessizlik

Bir kent düşünelim ki birbirinden farklı renkleri barındıran, herbir noktasında size farklı şeyler anlatmaya çalışan, bazen tamamen susarak bazen fısıldayarak bazen de deli gibi haykırarak…

Bu kent, Türkiye’de ve dünyada yaşanan her olaya tepkisini farklı mekanlarında farklı şekillerde gösteren İstanbul. Bu kentin, ötekileştirilmişlerinin ve dışlanmışlarının yaşadığı belki de hem en güvenilir hem en güvenilmez hem de direniş mekanlarından biri olan Tarlabaşı… 1535’ten beri farklı zamanlarda; 1923 Cumhuriyet İlanı, 1942 Varlık Vergisi, 1955 6-7 Eylül Olayları, 1960 köyden kente büyük göç, 1989 Dalan’ın ‘Şişen Kenti Yaşanılır Kılmak İçin’ yaptığı Tarlabaşı Yıkımı ve günümüzde gerçekleşen Kentsel Düzenlemeler ile yaşanan kırılmalar ve gerilimlerden dolayı yaşadığı fiziksel, sosyal ve kültürel değişimler sonucunda; yoğun ve harap olmuş tarihi yapıları ile restore edilmiş yapıları, ağırlıklı gelir düzeyi düşük Kürtler, Romanlar ve yeni misafirleri Afrikalılar ve Suriyeliler ile az da olsa gelir düzeyi yüksek yerli ve yabancı sakinlerin yaşadığı, yoğun komşuluk ilişkileri olan ve halen her bir sokağında farklı bir hikayesi olan bir mekan olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu, hakkında araştırmalar, filmler ve belgeseller yapılmış, şiirler ve yazılar yazılmış tarihi mekan halen içinde gizemini saklamaya devam ediyor. Başka bir ifadeyle, birçok kapısı halen açılmamış olan bu sıra dışı mekan, dünyadaki büyük ve gelişmekte olan bütün kent mekanlarının yaşadığı ‘varolan kimliğinin yok edilmesi’ ve yerine ‘yeni bir kimlik’ dayatılması sorunu ile karşı karşıya kalıyor. Ve ne yazık ki etrafındaki İstiklal, Dolapdere, Talimhane, Kağıthane ve bu kentin diğer yaşam alanları ile halen devam etmekte olan sessizliği. Bir araya gelememek, bir araya gelseler de ilişkiden kaçınmak bu sessizliği daha çok tetiklemekte ve görünür kılmakta. Rant için yapılan kentsel düzenlemeler ile bu mekanda yaşayan insanlar zorla yaşam alanlarından koparılmakta ve bu kentin en uzak noktalarına gönderilmekte ve bunun sonucunda; bu mekanın sakinleri daha farklı belirsizliklerle yüzleşmek zorunda bırakılmakta. Bu sessizlik tabii ki de bu yapılan kentsel düzenlemeler ile kaçınılmaz olarak daha farklı bir sessizliğe dönüşmektedir. Bu sessizliği kırmak için en etkili çözüm, bu mekanda katılımcı bir anlayışı benimsemek ve burada yaşayanlar ile sosyal ve mekansal dokunuşlar gerçekleştirmektir.

Etiketler

Bir yanıt yazın