Uygulanan çoğu kentsel dönüşüm ve sosyal konut projelerinden farklı olarak Via Verde, yaşayanlarını dışlamayan, sosyal ayrışmaya çözüm arayan ve nitelikli tasarımıyla başarılı bir görsellik sunan çok yönlü bir örnek.
Bir zamanlar Güney Bronx’un en kötü ve köhne konut alanlarından biri olan Via Verde’de şimdilerde devlet destekli yeni konutlar yükseliyor ve önümüzdeki kışın sonlarına doğru ev sahiplerinin taşınmasını bekliyor.
Kooperatiflerle binalar, düşük ve orta gelirliler için yarı kapalı bir şekilde dizilmiş. Tek kişilik hanelere yönelik olan konutlar ise geçen yıllarda konut kompleksine çevrilen 20 katlı ve deniz manzaralı binalar ile birlikte düşünülmüş.
Güney Bronx için değil ancak Via Verde için yeni olan bu tekrardan doğuş haberleri en az hem sivil hem de kültürel mimari açısından değer taşıyan herhangi bir yeni bina kadar olumlu karşılandı. Mesleki uygulamalar ise oldukça uzun bir süre estetiğin önemli bir rol oynadığı daha geniş kapsamlı, daha zengin ve kamusal politikalar ile toplumsal katılım açısından daha önemli öğeler yerine marka, lüks objeler ve adeta bir heykeli andıran binalar üzerine odaklandı
Via Verde, bu odağın yön değiştirmesine yardımcı oldu. Bundan 5 sene önce Shaun Donovan tarafından düzenlenen bir yarışmanın ürünü olarak ortaya çıkan Via Verde, Konut Koruma ve Gelişitrme Departmanı komisyonu, sonra da Konut ve Kentsel Gelişme Sekreterliği’nin gündemine girdi. Bu yeni fikir geliştiricileri, mimarlarla birlikte bir ekip kurarak yenilikçi ve çevreci bir konsepte sahip, mimari açıdan kaliteli sosyal konutlar üretmek konusunda harekete geçirdi.
Donovan’a göre, yıllar önce gerçekleşen Bronx yangını sonrasında çöken çaresizliğin yanı sıra kentsel yenileme uygulamalarındaki tarihi felaketler, birçok mimarın bu alandan kaçınmasına sebep oldu.
Brook Caddesi ve 156. Sokak’ın doğusu için gerçekleştirilen Via Verde yarışması, farklı bir yaklaşımı ortaya çıkardı. Kazanan ekip ise karşılıksız olarak gerçekleştirdiği sosyal sorumluluk projeleri ile bilinen Jonathan Rose ve devlet destekli konutlara kar amacı gütmeden sağladığı donatılarla bilinen Phipps Houses Group. Ekipte kayıtlı olan diğer firmalar ise göz alıcı, yüksek profilli projelere attığı imzalar ile bilinen Londra merkezli Grimshaw ve alışılagelmişin çok dışında projeler gerçekleştiren New York merkezli Dattner.
Oldukça doğru bir kararla, yola ilk olarak mahalle sakinlerine nasıl binalar istediklerini sorarak başlayan bu 4 kişilik ekibin aldığı cevap “içinde yaşanabilecek sağlıklı binalar.”
Çevreci tasarımlar bir reklam ve pazarlama aracına dönüşmediği takdirde çoğunlukla çevresel menfaatler ve düşük enerji maaliyetleri için çalışıyor. Fakat sürekli öne çıkarılan çevresel faydaların dışında “sağlıklı bina” nedir?
Güney Bronx’ta astım oranları gitgide artıyor. Bu tarz fakir yerleşimlerde genel bir sorun olarak süpermarketlerin sınırlı olması, Koreli manav popülasyonunun gitgide azalması meyve ve sebzeye erişimi zorlaştırıyor ve bu durum sağlıksız beslenmeye, akabinde de obeziteye neden oluyor. Bu durumda yeni ideal Dünya modelinin yeni okullar ve sağlıklı besin ürünleri satan erişilebilir dükkanlarla birklikte gelişmesi gerekiyor. Ancak Via Verde projesinde temel soru, kendi başına bir konut gelişimi için projenin nasıl şekillendirileceği ve davranış biçimlerini ne yönde değiştirmek gerektiği üzerine yoğunlaşmış.
Geliştiriciler ve mimarlar bu soruya basitte mükemmelliği yakalayan bazı cevaplarla yanıt vermiş.
Sağlık kliniğinin alt katı perakende ticaret alanı olarak belirlenmiş. Binanın kapladığı alan alışılagelmiş olandan çok daha dar olarak merkez avlunun etrafını saracak ve çift taraflı açık hava girişiyle havalandırmayı sağlayacak şekilde inşa edilmiş. Bu sayede tavan vantilatörü ve klima kullanımının önüne geçilmiş. Ayrıca bina organizasyonu, güneş ışığından maksimum faydayı sağlayabilmek için güney ve kuzey aksı boyunca yukarıya doğru kümelenecek biçimde gerçekleştirilmiş. Merdivenler koridorlara asansörlerden önce yerleştirilmiş ve pencerelendirilmiş. Bu sayede insanların asansör kullanımının önüne geçmek ve onları yürümeye teşvik etmek amaçlanmış.
Fitness merkezi zemin katında değil en üst katta yer alacak şekilde planlanmış. Böylece hem gün ışığından uzunca bir süre faydalanmak hem de kasaba evlerinin meyve ağaçları ve sebze fidanları ile dolu yaklaşık 3,5 m2‘lik teras bahçelerine bakan simgesel bir Via Verde manzarası sağlamak amaçlanmış.
Birçok sosyal konut projesinin aksine Via Verde, özel ve kamusal alanları bir araya getirerek Via Verde sakinlerini dışarıda daha çok zaman geçirmeye teşvik ediyor. Proje, düşük gelirliler ve ev sahipleri için ayrı ayrı tasarlanan ve finanse edilen sağlık klinikleri yoluyla sosyal konut algısındaki kalıpları yıkıyor. Bu iki kesimin bir araya gelebileceği mekanlar yaratmak ise sağlıklı ve bütünselliği sağlayacak toplumsal bir çimento etkisi yaratıyor.
Via Verde, aydınlatma, gezinti alanları, manzara gibi konuların önüne geçen tüm toplumsal kaygılarına ve önceliklerine rağmen, görsel açıdan da oldukça üst düzey bir görüntü sergiliyor. Bu açıdan sosyal konutların hem görsel hem de toplumsal açıdan başarılı tasarımlara sahip olabileceğine dair önemli bir kanıt niteliği taşıyor.