Firuzan Baytop'un yazdığı "Tasarımın Peşinde – 1960’lar Avrupası’nda Bir Mimarın Gezileri" kitabı, YEM Yayın tarafından yayımlandı.
Y. Müh. Mimar Firuzan Baytop’un, 1960’lı yıllarda yaptığı Avrupa seyahatleri izlenimlerini ve anılarını aktardığı “Tasarımın Peşinde – 1960’lar Avrupası’nda Bir Mimarın Gezileri” adlı kitap YEM Yayın tarafından yayımlandı.
Firuzan Baytop’un, genç ve başarılı bir mimar olarak çıktığı yolculuklar sırasında günlüklerine aldığı notları derleyerek kitabı yayına hazırlayan, Baytop’un kızı Binnaz Baytop Dinçer, önsözde şunları söylüyor:
“Akıllı telefonların, internetin, sosyal medyanın olmadığı zamanlarda turist olmak, seyahat etmek nasıl bir şeydi acaba? Gördüklerini Instagram’da paylaşmak yerine sadece hafızana kazımak, belki bir anı defteri tutmak…
İkinci Dünya Savaşı sonrasında hızla toparlanan, kültürel ve sanatsal olarak yeni keşiflerin peşine düşen bir Avrupa ve bu keşfe çıkan insanların yarattığı turizm patlamasının ortasında Avrupa şehirlerinde yaşam nasıldı?
Bu kitap babam Firuzan Baytop’un ilk defa 1959’da çıktığı Avrupa gezilerinde tuttuğu günlüklerden hareketle hazırlanmıştır. Bu gezilerde aldıkları notlar, Avrupa’nın 1960’ların başında bir fotoğrafını çekerken, o günlerin Türkiyesi ile bir kıyas ve o zamanla günümüzün bakış açısını bir arada değerlendirme fırsatı sunuyor.
İlk seferinde mimar arkadaşı Prof. Muhteşem Giray ile bir kültür ve mimarlık keşfi olarak gerçekleşen seyahat, sonraki yıllarda başka gezilerin yolunu açmış, babam 1959’dan itibaren hemen her yaz tatilinde Avrupa şehirlerine doğru bir maceraya çıkmıştı…
Babamın 100. yaş günü için yayına hazırladığım bu kitaptan ve bu yolculuklardan umarım sizler de onun kadar keyif alırsınız…”
Firuzan Baytop, seyahatlerinin başlangıç noktası olan Viyana’yı ve Viyanalıları kendine has diliyle şöyle tasvir ediyor:
“Viyana bizim Avrupa ile birebir ilk temas ettiğimiz, yani bizler için doğrudan doğruya Avrupa idi. Viyana’da ancak iki gün kalabilen, şehir halkı ve insanlar ile yakın dostluklar, ilişkiler kuramayan kişiler elbette o şehri tam tanıdım diyemez. Biz de Viyana’yı o ölçüde tanıyabildik. Avusturyalılar temiz insanlar. Şehirleri de kendileri gibi tertemiz. Biz Almanları sarışın bilirdik, esas sarışın Avusturyalılar imiş! Sadece uzaktan görmemize göre özellikle genç kızları çok güzeller. Kılık kıyafetleri, bakımlı saçları ve de türlü çeşitli parfümleri ile şehirlerini çiçek bahçelerine çevirmişler…
Güzel, taş konutları bir yana bırakırsak, Viyana’yı Viyana yapan şey sarayları ve bunları çevreleyen park ve bahçeler, heykeller, kiliseler diyebiliriz. Her biri muhteşem ve fevkalade bakımlılar. Akın akın da turist çekiyorlar. Çoğu Hofburg’un çevresinde toplanmış olan bu yapıların çevreleri, her an ellerinde fotoğraf makineleri, turist dolu…”
1959-1964 arasında, Viyana’nın ardından Münih, Frankfurt, Berlin, Stockholm, Kopenhag, Amsterdam, Rotterdam, Londra, Paris, Milano, Venedik, Roma, San Marino, Cannes, Nice, Barselona, Zürih, Lozan gibi çok sayıda kente ilişkin izlenimini bir mimar gözüyle anlatan Baytop, tuttuğu günlüklerde İkinci Dünya Savaşı’nın ardından hızla toparlanmaya çalışan Avrupa kentlerini mimari özellikleri, öne çıkan tarihi ve modern yapıları, meydanları, insan öyküleriyle harmanlayarak adeta okuyucuyu da kendisinin yanında keyifli bir yolculuğa çıkarıyor.