‘Tercihim Akatlar değil Karanfilköy’

Haber Türk yazarlarından Elif Key'in Prof. İhsan Bilgin ile söyleşisi.

Kentsel dönüşüm tartışılırken ünlü mimar Prof. İhsan Bilgin, İstanbul’un giderek daha çirkin bir şehir olmasından, Taksim projesinin fiyaskoyla sonuçlanmasından endişeli. Bilgin’e göre İstanbul’un tek ihtiyacı, acil ve daha çok metro!

Yeni İstanbul’un mimari görgüsü var mı?
Bu şehrin mimari terbiyeyle, görgüyle uzaktan yakından alakası yok. Kent disiplininden tamamen uzak bir şehir. Asgari bir estetik gerek. Tek tek binaların da terbiyesi yok, bir araya gelince de yok. Mimardan çok binayı yaptıran da önemli, bu ciddi bir görgü, bu görgü bizde yok.

Taksim projesini beğeniyor musunuz?
Büyük bir felaket olacak. İstanbul’un çok kıymetli ve spesifik bir yeri yok olacak. Başka bir Taksimyok. Kente göçenler var, şehrin her yerine gitmeyen ama yine de Taksim’e giden. Kimse gitmeyecek. 10-15 yıl sonra dalış-çıkış tünelli, viyadüklü proje sonrası Taksim’i değil de bugünün sözde trafiğin işgaline uğramış Taksim fotoğraflarını tercih ediyor olacağımız şimdiden belli. Beyoğlu’ndan Taksim’e yürüyerek gidilemeyecek, taksi tutacak halimiz de yok. Aşağılara inilecek ve aşağılar büsbütün kriminal görüntülü yerler olacak. İnsanı ürperten, cazibesi olmayan, kötü, karanlık bir yer… Bence inşaat şirketleri de işin sonunda kazanmayacak.

‘KENTSEL DÖNÜŞÜM SEÇİM KAYBETTİRİR’

Marmaray projesi de var
Marmaray aracılığıyla 100 yıllık gecikmeyle bile olsa İstanbul’un demiryolu ağını kapatacak, dolayısıylametrosunu tamamlayacak bir projeye imza atacak bir başbakan ve belediye başkanının, ne kanala ne köprüye ne de Taksim’e ihtiyacı var. Çünkü zaten bunların hepsindenmisliyle önemli bir projeyi, şehri herkes tarafından kolayca ulaşılabilir kılacak bir hamleyi gerçekleştirmenin eşiğindeler. Metro bir devrimolacak İstanbul için, İstanbul’u hem daha çok kullanacak hemde sadece Taksim’de değil daha çok karşılaşacağız.

3’üncü köprü şart mı?
Bu iktidar, köprüye harcayacağı parayımetroya harcasa, daha çok sevaba girmiş olur. İstanbul’a metroyu yapacak iktidarın cennet kapısı hepimize göre daha garantili olacaktır.

Ama İstanbul’un bir vizyona ihtiyacı var deniyor. Çılgın kanal projesi böyle çıktı.
İkinci bir Boğaz yapamazsınız. “Vizyon” hiç sevmediğimbir laf. Bu laf ağızdan çıktımı arkasındanmuhakkak kötü, büyük bir şey geliyor demek. “İstanbul’a vizyon lazım” dendiği zaman, İstanbul’un kendisi var, vizyona ihtiyacı yok ki? Roma’nın bir vizyona ihtiyacı varmı? Bu kadar ulaşımproblemi varken, çözümü belliyken, İstanbul çapında eskizi yapılmış durumdayken, böyle çılgınlıklarla uğraşmak aklımın ermediği şeyler. Politikacıların bunu daha iyi bilmesi lazım, bu kentsel dönüşümprojeleri yüzünden seçimleri kaybedebilirler.

Mimarinin muhafazakârlaştığından bahsedebilir miyiz?
Adamların zor bela yaptıkları gecekonduları yıkıp gecekondu romantizmine kapılmanın hiçbir anlamı yok, gecekondudan hiçbir şey türemediğini gördük ama öyle gecekondular var ki her evin bir bahçesi ve orada bir yeşillik var. Karanfilköy Ulus’un hemen arkasında, Ulus üst orta tabakanın yaşadığı bir yer olmasına rağmenmimari olarak Karanfilköy’den çok daha olumsuz. Oralarda çok daha fazla para kazanan insanlar yaşıyor ama çok daha kötü koşullardalar. Ben çocuğumun Akatlar’da değil Karanfilköy’de yaşamasını tercih ederdim.

‘Zeytinburnu’nun da bir karakteri var’

Kentsel dönüşüm dedikleri şey Karanfilköyleri yok etmeye yönelik ama…
Evet. Kentin dönüşmesi gerekiyor. İstanbul’un bir bütün olarak, her yere dağılmış apartmanlarından kurtulması, birtakım başka mimari formlar içine girmesi gerekiyor. Ama sonuçta Akatlar duruyor, Karanfilköy gidiyor. Planlama açısından negatif yerlere değil de sosyal olarak negatif yerlere müdahale ediliyor. Halbuki bazen sosyal olarak zaafı olan yerleri olduğu gibi bırakmak lazım Karanfilköy, Sulukule, Ayazma gibi…

Gaziosmanpaşa’ya Venedik Konakları, Küçük İtalya gibi yerler yapıyorlar.
Bu görgüsüzlüğün açığa vurulmasıdır. Zeytinburnu’ndaki dönüşüm için, “Zeytinburnu’nu Teşvikiye’ye çevireceğiz” denebiliyor. Bu çok ayıp çünkü Zeytinburnu’nun bir karakteri var. Orada bir hayat yaşanmış, ilk gecekondu bölgesi ve çok ilginç kesitler vardır. Ben çok yabancı akademisyen arkadaşımı ve öğrencimi İstanbul’u anlaması için Zeytinburnu’na götürmüşümdür. Bir dönüşüm de yaşadığı için kendi kendine, Teşvikiye kadar homojen değildir. Teşvikiye’yi de severiz ama Zeytinburnu oraya benzesin hiç istemem. Sonuçta Zeytinburnu’nun varlığı hepimizi zenginleştirecektir.

Göç İstanbul’u nasıl şekillendirdi?
Anonimleştirdi, insanlar sınıflar birbirine benzedi. Sınıflar, jenerasyonlar benzer şeyleri giymeye, yemeye, konuşmaya başladı. Benzer şekilde de boş vakitlerini geçiriyorlar. Bence sıkıcı ve bir şey birikmiyor. Yaşama alanlarından bahsedersek ister Zekeriyaköy’de ister Maltepe’de, farklı sınıflarda da olsa insanlar yaşama kültürünün oluşmadığı yerlerde yaşıyor.

Kadir Topbaş’ın yerine Nimet Çubukçu düşünülüyormuş İstanbul Belediye Başkanlığı’na. Ne dersiniz bir kadın daha fazla güzelleştirebilir mi İstanbul’u?

Kadından ne zaman umut beslediysek sonu kötü oldu. Tansu Çiller dönemine bakın… Fatma Girik de çok güzel bir kadındı, o da fos çıktı. Ben artık umut bağlamamaya özen gösteriyorum.

Etiketler

Bir yanıt yazın