Duyuru şu şekilde:
“Meclis Genel Kurulu’nda görüşmeleri devam eden Torba Yasanın 478 sıra sayılı Kanun Teklifinde, 3194 sayılı Kanun’un 8’inci maddesinde, 10 Temmuz 2013 tarihinde gece yarısı operasyonuyla eklenen maddeler ile başta TMMOB ve bağlı Oda’ları yetkisizleştirme ile ülke kaynaklarının talanına imkan sağlanmak istenmiştir.
Meclis Genel Kurulu’nda görüşmeleri devam eden Torba Yasanın 478 sıra sayılı Kanun Teklifinde, 3194 sayılı Kanun’un 8’inci maddesinde, 10 Temmuz 2013 tarihinde gece yarısı operasyonuyla eklenen maddeler ile başta TMMOB ve bağlı Oda’ları yetkisizleştirme ile ülke kaynaklarının talanına imkan sağlanmak istenmiştir.Aslında bu gelişme, Gezi Parkı direnişi nedeniyle AKP iktidarının cadı avının bir uzantısı, bir parçasıdır.
Siyaset dışı muhalefet odakları olarak sivil toplum kuruluşları son derece önemliyken ve ülkenin demokrasisine katkı sunarken, Türkiye gibi demokrasinin budanmaya çalışıldığı ülkelerde STK refleksi bir yana, iktidarlar meslek örgütlerinden yandaşlık ve kendilerinden taraf olmasını beklemekte, kendi söylemleriyle, taraf yapamadıklarını bertaraf etmeye çalışmaktadırlar. Muhalif olup doğrular söyleniyor diye, bu ülkenin aydınları, milletvekilleri, gazetecileri ve öğrencilerinden sonra sıra meslek Odası yöneticilerine gelmiştir. Yakın zamanda diğer meslek Oda’ları, Barolar ve Sendikalar ile nihayetinde doğruları söyleyen herkesin üzerine gidilerek her kurum ve yöneticilerinin bertaraf edilmek isteneceğini göreceğiz.
Meclis içtüzüğüne aykırı olarak önergenin tamamı okunmadan ve İmar Komisyonu’nda görüşülmeden, Genel Kurul’da kabul edilen 3194 Sayılı İmar Kanunu’nun 8. maddesine eklenen bir bentle “Harita, plan, etüt ve projeler; ilgili idare kanunlarında açıkça belirtilen yetkili kuruluşlar dışında meslek odaları dahil başka bir kurum veya kuruluşun vize veya onayına tabi tutulamaz, tutulması istenemez.
Vize veya onay yaptırılmaması ve benzeri nedenlerle müellifler ve bunlara ait kuruluşların büro tescilleri iptal edilemez veya yenilenmesi hiçbir şekilde geciktirilemez. Müelliflerden bu hükmü ortadan kaldıracak şekilde taahhütname talep edilemez” düzenlemesi yapılarak, TMMOB’ye bağlı meslek odalarının meslektaşları üzerindeki mesleki denetim yetkisi tamamen kaldırılmaktadır.
Bu kanunun i) ve j) bentlerindeki düzenlemelerle, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu kapsamında bulunan proje müellifliği telif hakları, idarelerin insafına bırakılmıştır. İdareler, estetik komisyonlar kurarak yapıların ve onaylı projelerin özgün fikir ifade edip etmediğine karar vermeye ve ilk müellifin görüşünü almadan istedikleri değişiklikleri yapmaya yetkili olacaklardır.
Bu yasa maddelerinin özeti şudur: Taksim Gezi Parkı olayları nedeniyle bütün Türkiye’yi etkisi altına alan gelişmelerin faturasını Hükûmet, Taksim Dayanışması içinde olan Türk Mimar ve Mühendis Odaları Birliği’ne ve onu oluşturan meslek Odalarına çıkarmıştır. Başka gerekçesi ve teknik olarak dayandığı hiçbir kural yoktur. Asıl amaç, 3194 sayılı Kanun’un 8’inci maddesinde planlanan bu değişikliklerin ı) bentiyle, 6235 sayılı Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Kanunu’nda yer alan ilkeleri altüst eden bir anlayış, bir düzenleme ve baypas edilmeye çalışılmasıdır.
Bunun gerekçesinin teknik değil, siyasi olduğu aşikardır.
Medyada reklamını yapan, “bu değil, bu hiç değil” deyişi ile projeleri alaşağı eden bir müteahhit 24 Mart 2011’de, “Yetkim olsa odaları ve sivil toplum kuruluşlarını kapatırım” demişti. Sadece açgözlülük ve hırsın yol gösterdiği bu müteahhidin talebi gece yarısı operasyonuyla yerine getirilmiştir. Bu yasayla, TMMOB’yi ve ona bağlı Oda’larını, üyelerle Oda’sı arasında hiçbir bağ olmaksızın ve meslek deontolojisini kontrol edebilecek hiçbir kurum bırakılmadan sonlandırılmak istenmiştir.
Kısacası bu durum, Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği ve ona bağlı Oda’ların yetkilerinin gaspı ve bir tasviye sürecidir.
6048 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile İmar Kanunu’nda yapılan değişikliklerle, genel olarak ülkemizde planlamaya ve yapılaşmaya ilişkin kurallarda, kamu yararına bütüncül planlama ve güvenli yapılaşma ilkelerine aykırı düzenlemeler de gerçekleştirilmiştir. Plansız ve ruhsatsız yapılaşmanın ülke çapında yaygınlaşmasına neden olacak somut adımlar atılmış, İmar Kanunu’nda yapılan diğer bazı değişikliklerle de, tarım alanlarında, meralarda, yaylalarda, talan ve yapılaşmanın önü açılmıştı. Anayasa’nın 45’inci maddesine göre, “meralar, yaylaklar, kışlaklar devletin hüküm ve tasarrufu altındadır ve bu amaç dışında başka herhangi bir amaçla kullanılamaz” denmesine rağmen, 27 Şubat 2013 tarihinde yapılan Mera Kanunu’ndaki değişiklik ile her türlü tasarruf hükümete verilmişti.
Bu yetmemiş olmalı ki, Torba Yasanın 478 sıra sayılı Kanun Teklifinin ğ) bentinde yapılan düzenleme ile, ülkemizdeki tüm köylerin yanı sıra, belediyelerin yaklaşık olarak yüzde 70’ini oluşturan nüfusu 5 bin kişinin altındaki belediyelerin sınırları içinde ve mücavir alanlarındaki yapılaşmalar da, yapı denetim sistemin dışına çıkılmıştır.
Köy yerleşik alanı sınırları içinde ilk ve ortaöğretim tesisi, ibadet yeri, sağlık tesisi, güvenlik tesisi gibi halkın toplu olarak bulunduğu, plan kararlarıyla düzenlemesi kamu yararı açısından zorunlu olan yapılar için imar planı yapılması şartı ortadan kaldırılmış, kırsal alanda plansız yapılaşmanın önü tümüyle açılmıştır.
Bu haliyle yapılan düzenleme, teknik eleman açısından son derece yetersiz olan bu yerleşmelerde yapı güvenliği ve çevre sağlığı açısından sonuçları önümüzdeki yıllarda acı biçimde ortaya çıkabilecek çok önemli bir gerileme anlamına gelmektedir. Depreme duyarlı imar ve bayındırlık faaliyetleri adına bugüne dek atılmış tüm adımların aksine yol açacak bu değişikliğin büyük ölçüde kayıplara yol açacağı da aşikardır. Bu yasayla, tüm meraların turizmin emrine, TOKİ’nin emrine, konut yapılmak üzere, AVM yapılmak üzere, bakanlığın ve belediyelerin emrine verileceği de ortaya çıkmaktadır.
Tüm bu saptamaların ötesinde, torba yasalarla talanın defaten önü açılan ülkemizde denetim mekanizmalarının işlevsizleştirilerek meslek odalarının sürekli itibarsızlaştırılması, 1954’ten bu yana bilim ve tekniği, çalışmalarının odağına almış TMMOB’ye yönelik bir tutum olarak düşünülmemelidir.
TMMOB ve TMMOB’ye bağlı 24 meslek odasından biri olarak Peyzaj Mimarları Odası, ülkemiz doğal ve kültürel peyzajının korunarak geliştirilmesi çalışmaları yanında, üyeleri ve meslektaşlarının haklarını da savunmaya devam edecektir. Gücünü bilimden, meslek kültürü ve üyelerinden alan başta odamız ve TMMOB, örgütlü yapısına yönelik bu tehdidi de üyesinden aldığı destek ile bertaraf edecektir.
TMMOB Peyzaj Mimarları Odası
10. Dönem Yönetim Kurulu”