SLA, sıkıştırılmış toprak, akustik ve ileri dönüşüm çözümlerini sentezleyerek bir iklim adaptasyonu projesi geliştirdi.
“Kopenhag’daki avluları daha yeşil, sürdürülebilir ve yaşanabilir alanlara dönüştürürken, onları sağanak yağışlardan nasıl koruyabiliriz?” sorusuna cevap arayan SLA, Kopenhag’ın kuzey batı bölgesinde bir iklim adaptasyonu projesi geliştirdi.
Proje kapsamında, doğal temelli iklim adaptasyonu ve ileri dönüşüm yerel malzeme temini konusu hakkında bir takım olasılıklar göz önüne serildi. Sağanak yağıştan korunan ve ses izolasyonu sağlanan avluda; iki adet çok fonksiyonlu sıkıştırılmış toprak duvar ve canlılar için sağlanan geniş yaşam alanı ile yeni bir akustik ortam yaratıldı.
Yaklaşan sağanak yağmurların geciktirilip işlenebilmesi için, çeşitli bitki ve canlı türlerinin bulunduğu engebeli avlu içerisinde iki adet girinti oluşturuldu. Bu alanda, çocuklar ve yetişkinler için, 450 metre uzunluğundaki macera patikasını keşfedebilecekleri ve bu sırada “orman parkı” ile karşılaşacakları bir kurgu planlandı. Park içerisine hamaklar, büyük bir sera ve bölgenin yoğun trafik gürültüsünü su sesiyle azaltmak için yağmur suyunu kullanan yeni bir tür su merdiveni yerleştirildi.
“Tomsgårdvej’de ortadan kaldırması çok zor olan yoğun bir trafik gürültüsü hakim. Biz de doğanın kendi sesleriyle bu gürültüyü kamufle etme yolunu tercih ettik. Bu amaçla, rüzgar eşliğinde yaprak hışırtıları çıkaran yoğun bir orman ve trafik gürültüsünün duyulmasını engelleyen 80 metre uzunluğunda bir su merdiveni oluşturduk,” diye anlatıyor SLA’nın CEO’su ve ortağı Mette Skjold.
Yoğun trafik gürültüsü, bu uygulamanın ardından gözle görülür biçimde azaldı. Avlunun renovasyonunun öncesinde ve sonrasında FORCE Technology tarafından ortam sesi raporları oluşturuldu. Raporlar sonucunda; renovasyon öncesi 2019’dakiyle aynı seviyede (50 dB) olan şiddetli trafik gürültüsünde, kayda değer bir gelişme gözlendi. Raporda değişimin kaynağı olarak “sakin bir sığınağa benzeyen görsel çevre” ile akustik mekan tasarımının birleşimi gösterildi. Kentsel gürültü regülasyonun aynı zamanda görsel ve fenomenolojik bir disiplin olduğu da ortaya çıktı.
Avludaki ağaçlandırma ve sulak alan çalışmaları, yerel biyo-çeşitliliği güçlendirmek üzere tasarlandı. İklim adaptasyonu sürecinde 195 adet yeni ağaç dikildi ve 92 adet yeni bitki türü ekildi. Renovasyon çalışmasından önce yapılan biyo-çeşitlilik araştırmasında ise 20 farklı böcek türünün, yeni kentsel ortam içerisine kendiliğinden adapte olduğu tespit edildi.
Aydınlatma tasarımı sırasında, kuşların ve insanların doğal uyku ritimleri ve gökyüzüne erişimleri göz önünde bulunduruldu. İki farklı yükseklikte ve dalga boyunda aydınlatma ile biyo-çeşitlilik üzerindeki negatif etkiler minimuma indirildi ve canlıların uyku düzenlerinde pozitif bir etki yaratıldı.
Tomsgårdsvej’de oluşturulan yeni avluda; ileri dönüştürülmüş, geri dönüştürülmüş ve doğal malzemeler ile bölgenin jeolojik yapısı vurgulandı.
Yeni tasarımın merkezine, sıkıştırılmış topraktan yapılmış iki adet kavisli moren duvar yerleştirildi. 83 metre ve 53 metre uzunluğunda inşa edilen duvarlarda, beton yerine kil kullanıldı ve bu sayede yaklaşık 156 ton betondan tasarruf edildi. Duvarlar, yağmur suyunun yönlendirilmesi için kullanıldı ve avlu, küçük sosyal alanlara bölünürken üç metrelik eğimli arazinin birbirine bağlanması sağlandı.
Avlunun dik arazisinin tarihinin, moren sınırını oluşturan son buzul çağına kadar uzandığı tespit edildi. Sıkıştırılmış toprak duvarlar, modern kent manzarasında eski sınırların izleri olarak inşa edildi.
CO2 salınımını minimuma indiren yapım sistemi, proje boyunca sürdürüldü. Yeni yapılan serada, geri dönüştürülmüş tuğlalar ve ileri dönüştürülmüş pencereler kullanıldı. Sundurmalar ve çitlerde, geri dönüştürülmüş ahşap kullanıldı. Uygulama ise döngüsel tasarım ve konstrüksiyon şirketi olan Næste tarafından gerçekleştirildi. Sıkıştırılmış toprak duvarlar, Egen Vinding & Datte tarafından; ileri dönüştürülmüş seralar ise Logik & Co tarafından inşa edildi.
Proje kapsamında geri dönüşüm ve ileri dönüşümün, mekanın kimliğini güçlendirebileceği kanıtlandı. Yeni bir doğal ve akustik ortamın, nasıl yeni bir iklim adaptasyonunun çerçevesini oluşturabileceği ortaya konuldu.