Topçu Kışlası: Hukukun Çileği mi?

Mahkeme, Topçu Kışlası’na verilen onayın iptal edilmesi için açılan davayı reddetti.

Radikal Gazetesi’nden Elif İnce’nin haberine göre, Beyoğlu’ndan sorumlu 2 No’lu Koruma Kurulu’nun ‘kamu yararına aykırı’ diyerek reddettiği Topçu Kışlası projesi, yeniden gündemde. Gezi Parkı Koruma ve Güzelleştirme Derneği’nin ‘Topçu Kışlası’ projesine Yüksek Kurul’da verilen onayın iptal edilmesi için açtığı dava, İstanbul 6. İdare Mahkemesi’nce reddedildi.

Topçu Kışlası Projesi, 2 No’lu Koruma Kurulu’nca ‘kamu yararına aykırı’ diyerek reddedildikten hemen sonra Başbakan Tayyip Erdoğan ‘dan “Reddi reddederiz” açıklaması gelmişti. Ardından 2013 Şubat’ta Kültür Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu, 2 No’lu Koruma Kurulu’nun reddettiği projeyi, hiçbir gerekçe göstermeden onaylamıştı.

Bunun üzerine Gezi Parkı Koruma ve Güzelleştirme Derneği bakanlığa dava açarak yüksek kurul kararının iptalini ve yürütmesinin durdurulmasını istedi. İstanbul 6. İdare Mahkemesi, 31 Mayıs’ta ‘Telafisi mümkün olmayan zararlar doğacağı’ gerekçesiyle ‘yürütmeyi durdurma’ kararı verdi. Ancak aynı mahkeme, 21 Şubat 2014’te davanın reddedilmesine karar vererek “Dava konusu işlemde hukuki isabetsizlik görülmemiştir” dedi.

Taksim’deki Gezi Parkı’na Topçu Kışlası yapılması ile ilgili kararın altında imzası bulunan öğretim üyesi Metin Şenbil’in, 11 Ağustos günü Zaman gazetesinde “Taksim Kışlası yerine ya Taksim Modern olsa idi?” başlıklı bir makalesi yayımlandı. Şenbil, yazısında Topçu Kışlası’nı yayaları tutma projesi olarak sunuyor, klişe ve garabetlerle Olimpiyatlara bağlıyor.

“…Aşırı yoğunluk nedeni ile alanın alışveriş, dinlence ve eğlence mekanı özellikleri giderek erimeye başlamış, alanın kalitesi de son yıllarda giderek bozulmaya yüz tutmuştur…”

“…..Sosyo-kültürel, eğlence ve dinlence aktiviteleri donatılmış bir Taksim Kışlası, daha önce kendine yer arayan STK’lara, vakıflara, yer sıkıntısı çeken tiyatrolara, atölyelere, sanat galerilerine ve daha birçok benzer aktiviteye, kahve ve çayhanelere ev sahipliği yaparak alanın, İstiklal Caddesi’ni dengeleyecek ve rahatlatacak, tekrar canlanmasına katkı sağlayacaktır…”

Yazıyı okuyan İstanbulluların “Emek sinemasını yıkıp yanında Demirören AVM yapıp bu plan nasıl olacak?” diye sorduklarını duyar gibiyiz. Ama tutarsızlıklar ve garabetler sürüyor.

Örneğin şu tümceyi duyan biri Taksim’i kuş uçmaz kervan geçmez, aktivitesi olmayan bir çöküntü yeri zanneder “… Taksim, yakın gelecekte İstanbul’un önemli toplu taşıma merkezlerinden birisi olacaktır…”

Eskiye kötü diyen Şenbil, Topçu Kışlası projesini “yeni ve modern Taksim’e yakışır bulmaktadır” ancak, nedense İstiklal Caddesi’ni “eski haline (!) kavuşturmayı amaçlamaktadır.

* …”Taksim yayalaştırma projesi, zamanında tasarlanan durağan şehrin tam aksine 14 milyonu barındıran ve yüksek seviyelerde dinamizm gösteren bir metropoliten alanın, giderek değişen anlayışının dışavurumudur….”

* “…Yayaların önemli bir kısmının burada tutularak, dahası dağıtılarak, İstiklal Caddesi’nin eski günlerine dönmesinin önü açılabilir…”

Benzer çelişki ve tutarsızlıkları bünyesinde barındıran bu makaleyi yazan Şenbil şimdi de Ankara’nın ulaşım ana planını yapmaya soyundu.

Ankara Ulaşım Ana Planı çalışmaları son derece gizli bir şekilde yürütülüyor. Her şey Ankaralıların gözü önünde cereyan ediyor, dozerler çalışıyor, yeni yollar yapılıyor ama ortada plan yok. Planı sorduğunuzda yanıt yok…

Yani Şenbil, Ankara’da nerelerin değerleneceğini belirleyen ekibin içinde yer alıyor.

Ankara Ulaşım Ana Planı 2038 proje ekibinde de bulunan Metin Şenbil’in de içinde bulunduğu Koruma Yüksek Kurulu’nun Topçu Kışlası’nı onama kararına karşı, İstanbul 6. İdare Mahkemesi’nden de onay çıktı. Metin Şenbil’in Topçu Kışlası’nı, Taksim Meydanı’nın çileğine benzetmesi ve “Taksim modern” yapılsa ne olurdu?” şeklinde kaleme aldığı yazıları da var.

Mahkeme kararını değerlendiren Çalgüner; kararın “hukukilik” açısından verildiğini “yerindelik” kararı olmadığını belirtti. “Bina bazında” olaya yaklaşıldığını, meydanla birlikte “tüm planı” değerlendiren bir karar değildir. dedi. Şekli bir karar. Maalesef idare mahkemeleri son zamanlarda genellikle, “esası, usule boğduran” bu tip kararlara sıklıkla sığınıyorlar dedi.

Öğretim elemanı kent ve bölge plancısı Tahir Çalgüner’e Taksim Meydanı hakkındaki teknik fikirlerini sorduk. Çalgüner; “Taksim Kışlası veya Taksim modern mi?” tartışmasının kalem kavgası yaratmak amaçlı olduğunu söylüyor. Meydanın insanlara ve güvercinlere bırakılmasını savunan Çalgüner; define avcılığı yaparak planlama yapılmaz. O zaman Swiss Oteli de yıkalım yerine “şark kahvesi” mi inşa edelim dedi. Çalgüner’in konu ile ilgili teknik görüşleri özetle aşağıdadır.

“Taksim meydanından kaç…. İstiklal caddesine tut” (yayalaştırma) espirisi.

Taksim’de yapılmak istenen Topçu kışlası görüntüsündeki proje; “dünyada mekan ahirette iman” felsefesinin aslında bir kentsel izdüşümü ve avam bir uygulaması olarak karşımıza çıkıyor.”Mekanı” araç olarak kullanan bir zihniyet, imar vurgunları ile imar zengini olabildiği gibi ideolojik olarak mekanlar üzerinde ideolojik kodlarını yerleştirmeyi de ihmal etmiyor. Bu amaçla seçtikleri yerler de toplum ve toplumsal yaşam odakları. Simgeler. Böylelikle mekansal kurgudan yola çıkarak, bir toplum mühendisliği çerçevesinde özlemledikleri toplum modelini de desteklemek aracı olarak da bu tip projeleri gündeme getiriyorlar.

Topçu Kışlası buna iyi bir örnek. Ankara’dan AOÇ ve Beyaz Saray vurgusu. Ulus’ta tüm Cumhuriyet Dönemi yapılarının yıkılması gibi. Ankara kentsel projelerin altından da aslında binlerce Gezi Parkı olayı çıkar. Ben yaptım oldu zihniyeti ile planlamayı merkezileştirdiler… Büyükşehir belediye yetkilerinin “il” sınırına dayandığı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın nerede ise “tek bakanlık” olarak işlev gördüğü günümüzde jakobenist projeci yaklaşımlar ve mekansal izdüşümleri, planlamanın önüne geçmiş durumda.1960’ların söylemi olan “plan mı? pilav mı?” söylemi yerini “PLAN MI? PROJE Mİ?” söylemine yerini bıraktı.

Bu avam zihniyet; “kentsel tasarım” disiplinini “bilimsel” bulmaz. Planlama atölyelerinin şehircilik bölümlerinden kalkmasını ister. Düşünen çizen tasarlayan insan istemez.”Tasarlanan mekana göre insan” odaklı bir anlayışa sahiptir.

PROJEDEKİ TEKNİK AMAÇ; Taksim Meydanı meydansızlaştırarak, Yayayı İstiklal caddesine yönelterek caddenin kalabalığında eritmek.

Topçu Kışlası projesi Taksim’de hayat geçseydi neler olurdu? Projeyi incelediğimizde meydanın yapılaştırılarak parçalandığını, ölçeğinin küçültüldüğünü, alan düzenlemelerinde ise park ve yeşil ile daraltıldığını söyleyebiliriz. Böylelikle insanlara “yürümeye zorunlu yaya” yaratmak amaçlı kontrol edilebilir ölçekte alanın parçalanarak küçültüldüğünü görürüz. İnsanlara “yayalaştırma” şirinliği altında vaat edilen aslında, yürüyen durmayan konuşmayan sadece vitrinlere bakan insan modelidir. Duran adam, konuşan adam, bankta oturan, demokrasi taleplerini meydanlarda dile getirebilecek insan modelini istemiyorlar. Taksim meydanından önce güvercinleri kovdular… Sonra insanları… İnsanları bir yerlere kanalize ederek meydanları insansızlaştırmamak gerekir. Non-stop yürüyen duraksama yapmadan yürüyen sosyo-fobik insan modeli. Mekanı da buna göre biçimlendirilecek. Artık gösteri ve toplumsal miting alanları içinde kentin ve kentlinin uzağında kontrollü, dar mekanlar ve sanite yerler bulurlar diye düşünüyorum.

Adı ne olursa olsun Taksim Meydanını işlevsizleştirme olacak bu güzelleme projesi, Yenikapı Dolgu Alanı üzerinde yaratılacak sözde miting ve gösteri alanı oluşturma çabalarıyla bağlantılı olarak değerlendirilmelidir. Yarın bir gün çıkarlar da; “Ağaç sevgimiz insan sevgisinden kaynaklanır” derler ve taksim meydanının her bir metre karesini ağaçlandırıyoruz derlerse şaşırmayın… Taksime yapılacak en büyük samimiyetsiz kötülük de bu olur.

Etiketler

Bir yanıt yazın