Snøhetta, Norveç'in Trondheim kentinde inşa edilen, tükettiği günlük elektriğin iki katından fazlasını üreten sürdürülebilir Powerhouse Brattørkaia projesini tamamladı.
Tükettiğinin ortalama iki katından fazla elektrik üreten proje, sürdürülebilirlik ön planda olacak şekilde tasarlanmış. En son teknolojileri kullanan bu karma kullanımlı ofis binası verimliliğini en üst düzeye çıkarmak için güneş panelleriyle kaplı bir çatı ve ısı geri kazanım sistemlerine sahip. Kuzey kenti için bir “enerji merkezi” olarak inşa edilen bu bina, yerel bir mikro şebeke aracılığıyla kendisine, komşu binalara, elektrikli otobüslere, arabalara ve teknelere yenilenebilir enerji sağlayacak şekilde planlanmış.
Snøhetta kurucusu Kjetil Trædal Thorsen proje ile ilgili görüşlerini “Enerji-pozitif binalar”, geleceğin binalarıdır. Tasarım endüstrisinin mantrası “form fonksiyondan sonra gelir” değil, “form çevreden sonra gelir,” olmalıdır. “Günümüzde tasarım anlayışı çevreyle ilgili konulara ve çevre üzerindeki etkimizi azaltma çabasına odaklanmalı ve tasarımı buna göre yaratmalıdır.” şeklinde özetliyor.
Hem kurumsal kiracılar hem de halk için çeşitli işlevler içeren proje, suya bakan ve yerel demiryolu altyapısına bağlanan Trondheim limanı üzerinde konumlanmış. Powerhouse Brattørkaia ofis binası 18.000 metrekarelik bir alanın üzerinde yer alıyor ve binanın arka tarafındaki bir yaya köprüsü ile kentin tren istasyonuna bağlanıyor. Binanın zemin katında bir kafe ve halkı binanın tasarımı ve gelecek için sürdürülebilir bina stratejileri konusunda eğitmek için kullanılacak bir ziyaretçi merkezi yer alıyor. Üst katlar bir dizi ofis alanına ev sahipliği yapıyor. Binanın en ince yeri olan ve nehre bakan dış cephesi siyah alüminyum ve güneş panelleriyle kaplanmış. Binanın yere eğimli çatısının tam ortasındaysa kantin ve halka açık bir bahçe olarak kullanılan içe gömülü yuvarlak bir alan yer alıyor. Bu alan ayrıca ofislere gün ışığı girmesini de sağlıyor.
Binanın liman cephesinin yüksekliği, Rrondheim manzarasını bozmamak için çevredeki binalara benzer ölçekte tasarlanmış. Yaz ve kış arasında gün ışığı saatleri büyük ölçüde değiştiği için cepheler, enerji toplamak ve depolamak için çalışan siyah alüminyum ve güneş panelleri ile kaplanmış.
Proje; binanın ürettiği temiz enerji miktarını en üst düzeye çıkarmak, onu çalıştırmak için gereken enerjiyi en aza indirmek ve kiracıları ile genel halk için hoş bir alan olarak hizmet etmek gibi üç farklı hedef üzerine oluşturulmuş. Binanın alanı, gün ve mevsimler boyunca maksimum güneşe maruz kalmayı sağlamak için özenle seçilmiş. Binanın üst cephesi ve beşgen şeklindeki çatısı toplam 3.000 metrekarelik güneş paneli ile kaplanmış. Bu paneller ile bir sene içerisinde yaklaşık 500.000 kilovat saat temiz, yenilenebilir enerji üretilmesi hedeflenmiş. Stüdyo, yaz aylarında toplanan fazla enerjiyi, karanlık kış aylarında kullanılmak üzere büyük bataryalarda saklamayı planlamış.
Binanın enerji kullanımını önemli ölçüde azaltmak için maksimum verimlilik sağlayan yalıtım, ısıtma ihtiyacını azaltmak için hava akışı için akıllı çözümler, havalandırma için ısı geri kazanım çözümleri, deniz suyunun ısıtma ve soğutma için kullanılması gibi bir dizi teknolojiden yararlanılmış. Özetle bina “şehrin göbeğinde ufak bir enerji santrali görevi görecek” şekilde planlanmış. Dünyanın en kuzeydeki enerji pozitif binası olan Powehouse Brattørkaia, gelecek için evlerimizi ve ofis alanlarımızı sorumlu bir şekilde inşa etmek adına önemli bir örnek teşkil ediyor.
4 yorum
“Form fonksiyondan sonra gelir” değil, “form çevreden sonra gelir.” Bu sıralar duyduğum en güzel cümle olabilir.
Çevrenin önemini er ya da geç anlayacağız ama umarım ki anlamak için çok geç kalmış olmayız…
Form çevreden sonra gelir diye bir ifade de yok tanıtımın orijinal metninde, çok beğendiyseniz üzüyor olacağım sizi ama çevirmen saçmalığı
Gerçekten anlam veremiyorum. Tanıtımın orijinalinde geçen “Form follows function” ifadesini hala form işlevden sonra gelir diye çevirme cehaleti kaldı mı? Yüz yıldır üzerine binlerce makale yazılıp da tek bizde anlaşılmayan ifadedir sanırım. Hadi üniversitelerimiz, hocalarımız cehaletten dökülüyor ya da umursamazlıktan gün geçiriyorlar da öğrencileri yanlış öğreniyor ona tamam da, çevirenler bari biraz robot çeviriden fazlasını yapsa olmaz mı?
Bir Arkitera klasiği yine.