Altın kaplama kuleleri, baskılar sonucu gri renge dönüp alçalsa da o "boynuzlar" hala Mimar Sinan'ın Süleymaniye'sini gölgeliyor. 10 yıllık mücadelede uzmanlar neden köprüye karşı çıkmıştı?
Tarihi yarımadanın siluetini bozacağı için İstanbul’u UNESCO Miras Listesi’nden çıkarılma tehlikesine sokan Haliç Metro Köprüsü tamamlandı.
Haliç’in altın boynuz lakabına ithafen düşünülen altın kaplama kuleleri, baskılar sonucu gri renge dönüp alçalsa da o “boynuzlar” hala Mimar Sinan’ın inşa ettiği Süleymaniye Camii’ni gölgeliyor.
“İstanbul’un siluetine hançer” eleştirileriyle geçen 10 yıllık süreçte “direksiz inşa edilemez” tartışmasına karşı çıkan uzmanlar, “direksiz, kablosuz” Süleymaniye’yle boy ölçüşmeyen sade bir köprü talep ettiler. Üstelik bu kadar büyük bir köprü inşaasının yarışmasız “yukarıdan seçilen” bir kişiye yaptırılmasına tepki gösterdiler.
Ancak sonuç değişmedi. Köprünün UNESCO ve Türkiyeli uzmanların baskılarıyla ufak değişiklikler yapılan inşaası tamamlandı.
Geriye gidersek, köprünün 1950’lere dayanan macerası Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın, 2004’teki söyleşisinde “Bir metro geçiş köprüsü projesi yapıyoruz. Bu sanırım İstanbul’un yeni sembollerinden biri olacak” demesiyle ivme kazandı.
Topbaş’ın tasarladığı söylenegelen Hakan Kıran’ın mimari olduğu köprüyle ile ilgili projeler Temmuz 2005’te Koruma Kurulu’nca onaylandı. Ancak 1985’ten bu yana UNESCO Dünya Miras Listesi’nde bulunan Tarihi Yarımada ile ilgili bu büyük değişim UNESCO’ya bildirilmedi. Örgüt itirazlarını yükseltirken bir yandan 2008’de 146 milyon euroya İtalyalı Astaldi ve Türkiyeli Gülermak firmasına ihale edildi.
İnşaatın başladığı 2009’da UNESCO, bu köprünün Dünya Mirası listesinde yer alan Süleymaniye’nin silüetine zarar vereceğini raporladı. Kulesiz düz bir köprü projesinin düşünülmesini önerdi; aksi halde bölgenin “Tehlike Altındaki Dünya Mirası” listesine alınmasının olası olduğunu ekledi.
Bunun üzerine Belediye, planları revize etti. 82 metre düşünülen kuleleri 65 metreye, çelik kabloların en uzak bağlantısı da 47 metreye indi, rengini değiştirdi. Bu süre zarfında 2010-2011 yılları arasında inşaat bir yıl durduruldu.
“UNESCO ikna edildi” diye algılanan örgütün Haziran 2011’deki raporunda dahi “köprü önerildiği gibi değiştirilse de varlığın olağanüstü evrensel değeri üzerine olumsuz etkisi olacağını endişeyle belirtmektedir” dendi.
Son hamle olarak 2012’nin sonunda UNESCO Dünya Miras Merkezi ve ICOMOS (Uluslararası Anıtlar ve Sitler Konseyi), köprüye acil durumlarda gerçekleştirilen “tepkisel inceleme ziyareti” yaparak eleştirilerini dile getirdi. Bu eleştiriler son UNESCO raporunda da yer aldı.
Bu sırada Türkiye’deki uzman ve aktivistler de eleştirilerini sürekli dile getirmeye devam etti.
Mart 2012’de İstanbul SOS Girişimi, aralarında Orhan Pamuk, Cemal Kafadar, Ara Güler ve Serra Yılmaz gibi 4 bin ismin imzaladığı “Başka Bir Köprü Mümkün” dilekçelerini Belediye ve Cumhurbaşkanlığı’na gönderdi.
SOS Girişimi’nden İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Mimarlık Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Zeynep Ahunbay şöyle demişti:
“Köprü yapılan tüm değişikliklere rağmen, Süleymaniye Camisi ve tüm Haliç silüetinin görsel bütünlüğünü bozacak. İstanbul’daki raylı sistemin toplu taşımaya katkısı hepimiz tarafından bilinmekte ve desteklenmektedir. İsteğimiz, köprü konusunda uzman pek çok inşaat mühendisinin de söylediği gibi metro köprüsünün direksiz, kablosuz ve istasyonsuz olarak inşa edilmesi. Önerimiz, oldukça iddialı olan bu tasarımın yalınlaştırılması, Süleymaniye, Yeni Cami, Topkapı Sarayı gibi eşsiz güzelliklerin görüntüsünü kesmeyen bir köprünün yapılması.”
Köprünün ayaklarını “godzilla ayakları” olarak tanımlayan Harvard Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof.Dr. Cemal Kafadar, silüeti şöyle anlatmıştı:
“İstanbul’un en önemli silueti, Süleymaniye’den başlayarak Topkapı Sarayı’na kadar eğilerek giden yamaçlarda, üç boyutlu, adeta bir yontu lezzeti veren, birbiri ile (ve şehrin Doğu Roma mirası ile) tenasüp adabı içinde sohbet eden Osmanlı yapılarıdır. Tartışmayı, köprünün Süleymaniye’ye olan müdahalesini konuşmakla sınırlarsak İstanbul’un eşsiz siluetine haksızlık etmiş oluruz.”
Kafadar “UNESCO ile mutabakata vardık” denmesine de tepki göstererek “Bu da beni çok üzüyor. Bir kamu yöneticisi için UNESCO ile mutabakata varmış olmak kendi kamuoyunu ikna etmekten daha mı önemli?” demişti.
Boğaziçi Üniversitesi Tarih Bölümü’nden Prof.Dr. Edhem Eldem, köprüyle birlikte İstanbul’daki dönüşüm için şöyle demişti:
“İstanbul gibi katmanlı bir tarihi dokuya sahip bir kentte tarihi korumak hiç de basit bir şey değil. Bir katmanı korusanız diğerini feda etmek zorunda kalıyorsunuz. Bu anlamda Bizans’ın nispeten en ‘mağdur’ katman olması tabi ve kaçınılmazsa da, bazı bilinçli seçimlerle dengeli bir koruma politikası oluşturulabilir.
“İstanbul’un kent siluetine tecavüz eden Haliç Metro Köprüsü neredeyse hiç değiştirilmeden inşa ediliyor. Üstelik zarar gören görüntü Bizans değil, Osmanlı kentinin silueti ve Mimar Sinan’ın iftihar kaynağı camileri.
“(…)Sinanvari dev bir cami, Oryantalist bir kışlanın ihyası, Fetih anlatımının popüler seviyede kutsallaştırılması, Avrupai bir tabir olan “altın boynuz” metaforunun bir köprüye iliştirilmesi… Kısacası gayet eklektik bir tarzda Osmanlı geçmişinin tekrar icadı.”
Köprünün serüvenini kitaplaştıracak mimar Hakan Kıran ise “En sonunda, elime ateş alıp, kendimi köprünün üstünde yakacağım. ‘Ayak olmuyordu diye bağırarak gitti’ diyecekler. (…) Köprünün siluete etki etmemesine imkân var mı? Buradan karşıya Rize, Artvin’deki gibi bir halat köprü de yapsanız siluete etki eder. Biz bu etkiyi minimize ederek bir köprü yapmayı hedefledik ve yaptık” diyerek tepkisini dile getirmişti.
Ancak değişen bir şey olmadı. Sonuç olarak tüm itirazlara rağmen köprünün inşası tamamlandı. Şu anda test sürüşleri yapılıyor. Şubat ayında açılması bekleniyor.
Taksim – 4. Levent Metrosu’nu Yenikapı’ya bağlayacak köprü Şişhane eteklerinde Azapkapı’da yeryüzüne çıkarak Süleymaniye’nin altından yoluna devam ediyor. Hacıosman’dan metroya binenler kesintisiz olarak Yenikapı aktarma istasyonuna ulaşacak. Burada Marmaray bağlantısıyla, Kadıköy-Kartal, Bakırköy-Atatürk Havalimanı veya Bağcılar-Olimpiyatköyü- Başakşehir’e ulaşabilecek.
Ortası raylı sistem, iki kenarı yayaya açık olarak yapılan, 460 metresi deniz üzerinde olmak üzere 936 metre uzunluğundaki köprünün sudaki kısmında 4 ayak bulunuyor.
Köprü, deniz ortasında 47 metre yüksekliğindeki iki ayağa oturuyor. Denizden yüksekliği 13 metre olan 12,6 metre genişliğindeki köprünün Unkapanı tarafında açılır kapanır bir bölüm de yer alıyor.
Taksim – Yenikapı arasını 8 dakikaya indiren köprüyle birlikte 21 kilometreye ulaşacak metro hattının günlük yolcu taşıma kapasitesinin 1 milyon kişiye çıkması bekleniyor.