Mork-Ulnes Architects, yangından dolayı kaybolan bir ormanlık arazi üzerinde tüm odaları çöl manzarasına bakan bir ev tasarladı.
Octothorpe House, 20 yıl önce orman yangını nedeniyle kaybolan ormanlık bir alanın üzerinde oturuyor.
İşverenlerin yeni evleri için, özellikle çevresel olarak ilerici olması ve çöl manzarasını kucaklarken yüksek düzeyde esneklik sunması gibi birkaç talepleri olmuş. Kendileri ve çocukları için iki yatak odasına ve yurtdışından sık sık gelen ziyaretçileri için iki misafir odasına ihtiyaçları varmış; ek olarak, dar bir bütçeyle alanı optimize etmek için misafir odası/ofis, dış avlu/dış mekan oyun odası, garaj/iç oyun odası gibi esnek alanlara ihtiyaç duymuşlar.
Octothorpe House için tüm CLT panelleri, Montana’daki bir fabrikada düşük VOC yapıştırıcı kullanılarak ve lamine edilen, sürdürülebilir bir şekilde hazırlanmış. CLT yapısı nedeniyle, bu projenin duvarları içinde öngörülen 25 tonluk bir karbon düzenlemesi sağlıyor ve 15 metrik ton sera gazı emisyonunu önlüyor.
Evin iç duvarları, doğal yağlı cilalı çam, ladin ve köknardan yapılmış çapraz lamine panellerden oluşuyor. Bu da alana hava ve akustik kalite sağlıyor. Dış cephede su geçirmez, çürümeye ve böceklere ve ateşe dayanıklı yanmış bir sedir ağacı olan Shou Sugi Ban kullanılmış.
310 metrekare alan kapsayan tek katlı konut, ustaca bir plan düzenini ortaya koyuyor. Kesişen dört sundurma çatılı planı, binanın merkezinde tamamen kapalı bir avlu ve çevresinde her odaya ışık ve hava getirmek için yarı kapalı yedi avlu ile kamusal ve özel alanlara ayırıyor.
Evin planı, odaların ve avluların boyutunu belirleyen basit bir dikdörtgen ızgara etrafında düzenlenmiş. Koridor yok, bunun yerine birbirini takip eden akıcı bir oda dizisi var. Sakinleri orta avlu etrafında hareket edebiliyor veya odalardan geçebiliyor.
Çapraz plan aynı zamanda sıcak yaz günlerinden kurtulmak için çapraz havalandırmalı hava hareketine de uygun. Binanın cephesinde ayrıca, güneye bakan odaları yoğun Oregon çöl güneşinden korumak için gizli güneş perdeleri kullanılmış.
İç mekanlarda kullanılan renk paletinin amacı, doğal çöl manzarasını içeriye taşımak olmuş. Sade geometrik şekillerdeki doğal deri ve ahşap mobilyalar, yün ve keçe ile tamamlanmış.
Mork-Ulnes, oturma odasındaki kanepeden görünen “three sisters” volkanik zirvelerinden ilham alan ana yaşam alanına özgü bir sehpa tasarlamak için sık sık birlikte çalıştığı, ahşap mobilya sanatçısı Yvonne Mouser ile temasa geçmiş. Sonunda, jeolojik bir enine kesitin gri cam masa üstü gibi katmanlarına nüfuz eden, bir üfleme meşalesi ile tamamlanmış, elektrikli testereyle kesilmiş üç köknar bloğundan oluşan bir masa tasarlanmış.
Ev, tümü orta avluya bakan ve her odasında gökyüzünün ve çölün geniş manzaralarını sunan bir dizi ışık dolu alan (giriş, mutfak, oturma odası, yatak odaları ve salon alanı) etrafında organize edilmiş. Mekanların alışılmışın dışındaki organizasyonu, çevreyle keyifli bir bağlantı kuruyor. Araziye yayılan kayalar ve çalılar, binayı engebeli araziyle daha da bütünleştiriyor.
Çevredeki manzaranın tonlarından ve dokularından ilham alan ev, yüksek çöl çevresinin sessiz renk paletine uyum sağlar. İç mekan, samimi ve rahat bir his yaratan çam, ladin ve köknardan yapılmış neredeyse tamamen homojen, pürüzsüz çapraz lamine panellerden oluşuyor. Evin en çarpıcı, ancak en geçici özelliği, maddi olmayan özgürlük duygusu.
Merkezi ve çevre avlular, içeriye bol miktarda doğal ışık getirirken ve optimum havalandırma sağlarken gökyüzü manzarasını çerçeveliyor. Sürgülü kapılar açıkken ev, kesintisiz bir koku akışı ve dışarıdan gelen seslerle doluyor. Kış aylarında pasif ısıtma, tabandan tavana pencerelerden geçiyor ve çevresinden izole olmasına rağmen konut, içerideyken dışarıda olma hissini artırıyor.