“Türkiye'de Çağdaş Cami Mimarisinde Eğilimler” başlıklı konferans 22 Aralık'ta İstanbul Araştırmaları Enstitüsü'nde gerçekleştirildi.
Prof.Dr. Baha Tanman’ın açılış konuşmasıyla başlayan konferansın konuşmacısı Doç.Dr. Kayahan Türkantoz Cumhuriyet dönemi camilerinin çok araştırılmadığını söyleyerek bu dönem içerisinde yapılan camilerin “geleneksel” ve “özgün” tasarımlı camiler olarak ikiye ayrılabileceğini belirtti. “Geleneksel” başlığını da “Devlet Eliyle veya Elitlerce Üretilen” ve “Halk Tarafından Üretilen” olmak üzere iki kategoriye ayıran Türkantoz, öncelikle devlet eliyle yapılan camileri aktardı. Buna göre konuşmacı 1935 senesinde mimar Hakkı Ayverdi tarafından tasarlanan Heybeliada Camisi’nin mahalle mescidi görünümünü koruduğunu, iç mekanda ise Birinci Ulusal Mimari akımın etkilerinin görüldüğünü belirtirken, Vafi Egeli’nin tasarımı olan İstanbul Şişli Camisi’nin ise üç yarım kubbe ve merkezi kubbesiyle klasik plan şemasını kullandığını ifade etti. Türkantoz ayrıca 1953 senesinde inşa edilen, Burhanettin Arif Ongun’un tasarımı olan Burgazada Camisi’nin daha çok türbelerde kullanılmış olan bir forma sahip olduğunu, Sultanahmet Camisi’nin formunu tekrar eden, Ankara’nın en büyük camisi Kocatepe Camisi’nin Hüsrev Tayla tarafından tasarlandığını ifade ederek, 1954-59 senelerinde inşa edilen, Recai Akçay’ın tasarımı Ankara Maltepe Camisi’ni tanıttı. Günümüze yakın yapılardan ise hibrid bir tasarıma sahip, formunu Selimiye Camisi’nden alarak oluşturulan ve Sultanahmet Camisi gibi altı minareli olan 1998 senesinde inşa edilmiş, Necip Dinç tasarımı Adana Sabancı Camisi’nin mimari özelliklerini açıkladı.
İstanbul Şişli Camisi ve Heybeliada Camisi
Ankara Maltepe Camisi
Ankara Kocatepe Camisi
Adana Sabancı Camisi
Halk tarafından üretilen camilerin 1950’lerde gerçekleşen göç sonrası ortaya çıktığını belirten konuşmacı, bu camilerin mimarlarının olmadığını, kalfalar tarafından yapıldığını, cephe ve formlarda yüksek düzeyde düzensizliklerin olduğunu fakat önemli bir dil birliği olarak kubbe kullanımının olduğunu sözlerine ekledi. Yapılan camilerde göç edenlerin geldikleri yerlerdeki Selçuklu eserlerine öykünme olmadığını, Osmanlı Klasik dönemine, en çok da Sultanahmet Camisi’ne bir öykünmenin söz konusu olduğunu belirten Türkantoz, bu kişiler tarafından yaptırılan camilerde yöreselliğin olmadığını, saltanat camilerinin bir benzerinin beğeni topladığını, bunun ise göç edenin köylülüğünü reddedip, kentli olmak istemesi sonucu olduğu yorumunu getirdi.
Özgün tasarımlı camiler başlığı altında ilk yapılan caminin büyükşehirlerde değil Malatya’da Mimar Şerif Ali Akkurt tarafından gerçekleştirilen Abdurrahman Erzincani Camisi (1960) olduğunu belirten Türkantoz, yapının beşgen bir plana sahip olduğunu, formun yabancı fakat malzemenin yerel olmasından dolayı çevresiyle bütünleştiğini, minarenin üst kısmı masif olmasına karşın oldukça şeffaf olduğunu ifade etti. Türkantoz bu caminin yanı sıra 1964’te inşa edilen Başar Acarlı ve Turhan Uyaroğlu tarafından tasarlanan Kınalıada Camisi, M. Ali Barman’ın tasarımı olup 1964 senesinde inşa edilen Tarabya Merkez Camisi, klasik yapı öğelerinin yer almadığı Cengiz Bektaş tasarımı Etimesgut Camisi (1965), Vedat Dalokay’ın Kocatepe Camisi için önerdiği projenin değiştirilerek uygulandığı Pakistan’daki İslamabad Kral Faysal Camisi (1978), Behruz ve Can Çinici’nin cami tasarımında önemli bir yeri olan Ankara TBMM Camisi (1992) ve son olarak 2009 senesinde inşa edilen hibrid bir tasarıma sahip olan Karacaahmet Şakirin Camisi’nin mimari özelliklerini dinleyicilere aktardı.
Kınalıada Camisi
Etimesgut Camisi
Dalokay’ın Kocatepe Camisi için Önerisi ve İslamabad Kral Faysal Camisi
Ankara TBMM Camisi
Karacaahmet Şakirin Camisi
1 Yorum
Bu 16.-17 Yüzyıl taklitlerinin bir tanesi de şu anda Batı Ataşehir’de yapılıyor. Sanırım “benzetmek” için epey uğraşmışlar…