Mimarlar Odası Ankara Şubesi'nin düzenlediği ücretli çalışanlar örgütlenmesinde mimarlar, haklarını ve iş kolu örgütlenmesini tartıştı.
Mimarlar Odası Ankara Şubesi, şubenin bu yıl 60.kuruluş yılı nedeniyle, 60.yıl tartışmaları başlattı. Bu tartışmalar kapsamında, özel sektörde ücretli çalışan mimarların örgütlenmesini tartışmaya açtı. Ücretli çalışan mimarların haklarının ve örgütlenme potansiyellerinin üretim süreci içerisindeki rolünün tartışıldığı panel foruma, Prof.Dr. Aziz Konukman, Avukat Dr. Murat Özveri, Mimar Çetin Ünalın ve mimar Baran Ekinci katıldı. Etkinliğin moderatörlüğünü Mimarlar Odası Ankara Şube Başkanı Tezcan Karakuş Candan yaptı. Etkinlik, Mimarlar Odası’nın Dost kitabevinin ayrılmasından sonra binasına kattığı yeni açılan konferans salonunda yapıldı. Candan, özel sektörde ücretli çalışan mimarların çalışma koşulları ve örgütlenmesine yönelik alanda yaşanan sıkıntının altını çizerek, sigortasız çalıştırmaktan, düşük ücretle çalıştırmaya, ücretlerin ödenmemesinden, fazla çalışma ile sosyal yaşantılarının kalmadığına kadar bir dizi sorunlarının olduğunu, hem ofis ziyaretlerinde, Şube tarafından yapılan anket çalışmasında hem de hukuk büromuza yapılan başvurularda gördüklerini belirtti, bu konuda yeni örgütlenme süreçlerinin de 60. yıl tartışmaları kapsamında ele alınmasının önemli olduğunu, Mimarlar Odası’nın öncülüğünde geçmişte kurulan teknik elemanlar derneği ve sendikası deneyimlerinin bugünün koşullarında yeniden tartışmaya açılmasını önemli bulduklarını ifade etti.
Panel forumun ilk konuşmacısı Murat Özveri özel sektörde ücretli çalışan mimarların hukuki olarak işçi işveren ilişkisini ve işçinin iş edimi yükümlülüklerini anlattı. ” Ücretli olarak bir işverene bağımlı çalıştığı andan itibaren herkes işçidir. Mimar eğitimli işgücünden kaynaklı kendisini işçi gibi konumlandıramıyor, eğitimliliği ben buna ağırlaştırılmış edim yükümlülüğü getirilmesi olarak yorumluyorum. Statüyle işçi olup olmamak karıştırılıyor, mimar da ücretli çalışıyorsa işçidir. İşçi diyor ki 45 saatin üstü fazla çalışmadır, fazlasını alırım diyor, mimar ise işi bitirinceye kadar çalışıyor üstelik bu ağırlaştırılmış edim yükümlülüğünden kaynaklı mesai de almıyor. İşveren öyle bir işyeri aidiyetiyle karşısına çıkıyor ki bu ağırlaştırılmış edim yükümlülüğü ağırlaştırılmış sömürü oluyor.” Özveri, ücretli çalışan mimarların örgütlenme süreçlerine de değinerek, “Örgütlenmeler işkolu düzeyinde ise toplu sözleşme hakkı da iş kolu düzeyinde olmalıdır. Dünya üzerinde böyledir. Bizde ise işkolu düzeyindeki örgütlenme işyeri düzeyinde toplu sözleşme yapılabiliyor. İşkolu sendikacılığı üzerinden sistem işçinin denetimini sağlıyor” ifadelerini kullandı.
Prof.Dr. Aziz Konukman: “Burjuva hukuk sistemi bile mimara müelliflik hakkı vermiş. Fiziksel ve zihinsel katkı varsa zaten emekçisiniz. Şu tür analizler de var beyaz yakalı ama yaratıcılığı olan beyaz yakalı diyenler var. Tam anlamıyla yaratıcılığının olması mümkün değil, fonksiyonel olarak bir görev verilmiş onu yapmak zorunda. Postfordist sermaye birikim modeli denilen modelle siparişe dayalı üretim ve tüketim modeline geçtiğinizde bir üretimin şu bölümünü İsviçre’ye verelim dedikleri süreçte iki emekçi ortaya çıkar. Birinde dizayn yapan birinde onun uygulamasında çalışan mimarlar çıkar. Her işçi için belli bir asgari ücret var, TMMOB mimar ve mühendislerde asgari ücret tarifi için bir adım ileri atıyor normalde asgari ücret aynı olmalı. İki tarafa da kaçabilen bir sınıf karakteri var. Vahşi kapitalizm ardından Modern kapitalizmin yeni örüntüleri ile örülen modeller geçerli günümüzde. Yeni iş güvenliği kanunu ile bütün yük neredeyse çalışana yükleniyor. İş kazası vb. gibi konularda tüm sorumluluğun çalışan mimar mühendise yüklendiği bir model.”
Baran Ekinci ise çalışan mimar olarak meslekte karşılaştığı sıkıntıları anlattı. Ekinci, ” eskinin amele pazarlarının yerini internet sitelerindeki iş arama siteleri aldı. İnanılmaz bir kamu tercihi var çevremde de özel sektöre gelince bu kez ikiye ayrılıyor, şantiye mi? Büro mu? Şantiyede mimardan beklenti işçiyi zamanında çalıştıracaksın, koordine edeceksin, bu nedenle şantiyede çalışan meslektaşlarım kendisini işçi görmüyor. Altında imzası olduğu sürecin sorumluluğunun farkında değil, genelde yeni mezunlar tercih ediliyor şantiyede. Sonra bir dava süreci önüne konulduğunda anlıyor sorumluluğunu. Ne kadar iyiyim bu işte gibi bir meslek şovenliği ile birlikte bir psikolojide oluştu. Böyle bir kesim oluştu ne kadar iyiyim diyen. Bir tasarım ve piyasa. Oysa konut stokumuzun yüzde 90’nının birbirine benzer olduğu da çok aşikar. Mimarlar Odası öncülüğünde ve içinde örgütlenmeye ihtiyacımız var” dedi.
Mimarlar Odası’nın geçmişteki örgütlenme deneyimlerini anlatan Çetin Ünalın ise örgütlenmenin Mimarlar Odasının öncülüğünde dinamik yapılarla desteklenmesinin altını çizdi. “Mimar ve mühendislerin, teknik elemanlar derneği ve teknik elemanları sendikası geçmişte bizzat Mimarlar Odası tarafından örgütlendi, mimarlar odası yöneticileri aynı zamanda dernek ve sendika yöneticileriydi de, bu nedenle bir anda Türkiye’nin her yanında örgütlenen bir dernek ve sendika oldu. Her yerde teknik elemanlar kurultayı yaptı. Çok önemli bir arşivi var. Bu arşiv ve deneyim bugün özel sektörde ücretli çalışanların örgütlenme sürecinde önemli birikim sağlamaktadır. Yine teknik elemanların SİSAG grevi deneyimi oldukça önemlidir. Bu deneyimlerle yeni bir örgütlenme süreci başlatılabilir ve Mimarlar Odası da geçmişte olduğu gibi bunun öncüsü olabilir.
Candan panel forumu kapatırken, örgütlenme tartışmalarının TMMOB Mimarlar Odası Ankara Şubesi’nin 60.yılı olan 2016 yılı boyunca devam edeceğinin altını çizdi.