Bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de nüfus süratle kırsaldan şehirlere taşınıyor. Türkiye'nin 75 milyona yaklaşan nüfusunun yüzde kırkı altı büyük şehirde yaşıyor.
Geçtiğimiz 20 yılda İstanbul’un nüfusu kabaca ikiye katlandı. Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre, 2011 sonunda şehir 14 milyon insanı barındırıyordu. Yani, neredeyse, ülkedeki her beş kişinden birini.
Bu yoğunluk İstanbul’da ve genellikle şehirlerde, sağlıklı yaşam ortamı yaratmayı bir politika önceliği haline getiriyor veya getirmesi lazım. Ama getirmiyor. Şehirlerde, özellikle İstanbul’da, rant kraldır.
Hükümetin ısrarla şehrin kuzeyinde, yerleşimin seyrek olduğu bölgelere kondurmak istediği Üçüncü Boğaz Köprüsü şehirde sağlıklı yaşam ortamı yaratmaya yönelik değildir.
Çünkü yaşam kalitesini değil nüfusu artıracak.
Köprü ve ona ulaşmak için yapılacak yeni çevre yollarının amacı İstanbul’un boş alanlarına ikinci bir İstanbul inşa etmektir.
Köprü konut inşaatını patlatacak, nüfusu yirmi milyonlara taşıyacak, zaten tıkanmış olan şehirde yaşanmayı daha da zor hale getirecek.
Bir paradoksla karşı karşıyayız. İnşaat ekonomiyi harekete geçiren, işsizliğin azalmasına katkıda bulunan etkin bir faaliyettir. Bu bakımdan olumludur. Ama bu faaliyet, altyapısının kaldırabildiğinden daha fazla nüfusa sahip olan İstanbul’daki insan sayısını daha da artıracak, mutsuzluk katsayısı daha da yükselecek.
Ama bir kefesine ekonomik kazanç, diğerine toplumsal mutluluğu koyup ölçebileceğimiz bir aygıt yok. Olsa bile sonucu etkilemeyecek çünkü ekonomik kazanç her zaman ağır basacak. Sistem para üzerine kurulu. Başka değer tanımıyor, her ne kadar tanıyor görünmeye çalışsa da.
İstanbul’da yaşamanın ruh sağlığına etkisi konusunda bir araştırma yapıldığını sanmıyorum. Yapılsa ortaya ne çıkardı?
Başka ülkelerde yapılan araştırmalar (*) şehirlerde büyümenin ve yaşamanın zihin sağlığı üzerinde olumsuz bir etken olduğunu gösteriyor.
Şehir hayatı hem insanlara baş edebileceklerinden daha fazla stres bindiriyor, hem de stresle baş etme yeteneklerini zayıflatıyor.
Ruh hali bozuklukları küçük yerlere nazaran şehirlerde daha yaygındır. Şizofreni daha sık görülür.
Yıllar boyunca yapılmış istatistiki araştırmaların sonucunu birleştiren değerlendirmelere göre şehirlerde yaşayanların anksiete bozukluğuna uğrama riski yüzde 21, ruh hali bozukluklarına maruz kalma riski yüzde 39 fazladır. Şizofreniye rastlanma riski iki misli fazladır.
İstanbul’da bu rakamlar nedir acaba?