Urban Omnibus'tan Varick Shute, New York Metropolitan Transportation Authority (MTA)'nın "Ulaşımda Sanat" programı yöneticisi Sandra Bloodworth ile bir söyleşi gerçekleştirdi. New York'ta 27 senedir süren bu program ile ilgili bilgi aldı.
New York’lular Metropolitan Transportation Authority (MTA)’yı şikayet etmeye oldukça eğilimli. Kamu ulaşım sisteminin yararlı, güvenilir ve ekonomik olmasını ele almaya götüren sebepler ise haftalık değişmeler, gecikmeler, artan bilet ücretleri, servis kesintileri. Fakat unutulmamalı ki, durum biraz daha kötü olabilirdi. 80’lerin raylı sistemi olumsuzluklarıyla ünlüydü. Trenler kirliydi, suç oranı hayli yüksekti, seferler gecikme ve ara vermeler yüzünden eziyete dönüşüyordu. Bu altyapısal düşüklük ise bütçe kesintilerinin, bakım personelinin sayısını azaltma eğiliminin ve bakım hizmetlerinin aksamasının bir sonucuydu. Bu da daha az denetim, daha az onarım ve yenileme kısacası genel bir bozukluk anlamına geliyordu.
1982’de MTA, ulaşım sistemini yenilemek için milyar dolarlık sermaye geliştirme programıyla gündeme geldi. 1985’te kampanya süresince “Ulaşımda Sanat” (Arts for Transit) denen bir program oluşturuldu. Bu program yeniden yapılanmanın bir parçası olarak ve tasarım kalitesini yükseltmek için istasyonların orijinal ve alanla bütünleşmiş sanatsal çalışmalarla tanıştırılmasıydı. “Ulaşımda Sanat” görsel sanat ve performans sanatını ulaşım ağına getiren bir dizi programdan oluşuyor. Genellikle Sürekli Sanat (Permanent Art) programı olarak biliniyor. Program, New York Ulaşımı (NYC Transit) boyunca, Metro-North Demiryolu’nda, Long Island Demiryolu’nda, New York Köprü ve Tünelleri’nde (NYC Bridges & Tunnels) sermaye yapısı veya yenileme çalışmaları kapsamında yetkin sanat çalışmalarını içine alıyor. Fakat çalışmalar sürekli ya da görsel olup olmamalarıyla sınırlandırılmıyor. Fotografçıların süreli sergileri oluyor, kullanılmayan reklam alanları görsel sanatçıların posterleriyle doluyor ve 25 metro ve tren istasyonunda yılda binlerce muzikal performans sunuluyor.
Kendisi de bir sanatçı olan “Ulaşımda Sanat” yöneticisi Sandra Bloodworth ile konuşma fırsatımız oldu. Sandra Bloodworth, “Ulaşımda Sanat”a ilk kez 1988’de yönetici olarak katıldı, 1992’de yardımcı direktör ve 1996’da direktör oldu. 59. Cadde Columbus Meydan İstasyonu’nda yeni kurulan Sol LeWitt’in önünde otururken, çöken ulaşım sistemini dönüştüren sanatın gücünü, altyapının aktif alanlarını, girişimci deneyimleri ve hayat kalitesinin iyileştrilmesini konuştuk.
Times Meydanı Duvarı (2002) ©Roy Lichtenstein’ın eseri. Times Meydanı–42. Cadde istasyonu, A, C, E, N, Q, R, S, 1, 2, 3, 7 hatları, MTA. “Ulaşımda Sanat”. Fotoğraf: Rob Wilson.
MTA’da “Ulaşımda Sanat” ve Şehir Planlama yöneticisiyim. “Ulaşımda Sanat”ın gerçekten çift bir rolü var. Bir başlık sanat – görsel ve performans, süreli poster programı, Sanat Tabelaları, Işık Kutusu (the Art Cards, Lightbox) ve daha geniş bir misyonu olan, bir sermaye programı çerçevesinde, istasyonları yenileme amaçlı sürekli sanat komisyonu olması. New York Ulaşımı, Long Island Demiryolu, Metro North, New York Köprü ve Tünelleri olanaklarında 230’dan fazla sanat çalışmamız var.
Diğer başlık, şehir planlama ve girişimci tasarımların uzmanı olmamız. Bizce iyi tasarım daha fazla maliyetli olması anlamına gelmez. Gerçekte mükemmel tasarım paranızı verimli kullanmanızı sağlar. Bunun nasıl olduğuna dair en iyi örnek, MTA’nın MetroCard satışları için satış makinaları uygulamasına karar vermesiydi. MTA yolcuların sadece yeni sistemi benimsemelerini değil, bunun iyi bir seçenek olduğunu görmelerinden de emin olmak istiyordu. MTA ve “Ulaşımda Sanat”ın ilişkisi tasarımcılarla çalışılmış olması. Bu şekilde makinaların rahatlıkla kullanılması, ilan çekiciliği ve yapılanların istasyonlarla uyumsuz olmaması sağlandı. Makinalar 1999’da kuruldu ve oldukça iyi hizmet verdi. İnsanlar benimsedi ve kullandı. Böylelikle tüm bunlar gösterdi ki, pozitif bir yolla iş yapılırsa, bir devlet kurumu değişebiliyor.
Brooklyn-Battery Tünel saati (1992) ©R. M. Fischer, Brooklyn Battery Tüneli, New York Köprü ve Tünelleri. “Ulaşımda Sanat”. Fotoğraf: Paul Warchol.
Bir açıdan, tanımlanması zor olsa da sanat enstalasyonlarında da aynı şey doğrudur. Biz metroyu sanatla tanıştırmaya başladığımızda (80’ler ortası), sistem yıkımın eşiğindeydi. Bu alanlara sanatın getirilmesi konsepti çok yeni bir fikirdi.
O zamanlar, New York’un kamu için sanat programı (Percent for Art) mevzuatı yürürlüğe girmişti. Bu mevzuat kapsamında bütçenin bir kısmının sanatsal projelere tahsis edilmesi talebi vardı. Kanundan geçmiş olsa da, MTA biliyordu ki mevzuat askıda kalacaktı. Bu hareketlenme yeraltı çevresini önemli ölçüde değiştirecek fikirleri geliştirmek için kullanıldı. MTA yönetim kurulu üyelerinden biri olan Ronay Menschel bu hareketlenmenin yönetilmesinin bir ihtiyaç olduğunu, “Ulaşımda Sanat”ın ortaya çıkmasında içten içten bir anahtar rolü oynadığını farkeden tek kişiydi. Kurucu direktör olarak Wendy Feuer atandı. “Ulaşımda Sanat”, MTA’nın mimarlık ve endüstriyel tasarımı kapsamında, doğrudan doğruya estetiğin rolü ile ilgili. Bununla beraber, eğer sistemi iyileştirmek için para harcayacaksak tasarımın iyi olması gerektiği düşüncesinin geliştirilmesi anlamına geliyor.
Bu kamuyla ilgili, evet. Fakat aynı zamanda bu alanla gerçekten ilgili herhangi birine, dolayısıyla yolculara büyük bir mesaj veriyor. İnsanlar MTA’yı büyük ve anonim bir kurum olarak görüyor. Belki kalabalığın içinden çıkan bir liderlik durumunu kabul edebilirler. Fakat genellikle sahne arkasındaki insanlar hakkında düşünmüyorlar. Mimarlar, mühendisler, “Ulaşımda Sanat” ekibi, tasarımcılar, tren personelleri tüm bu insanlar her gün tüm bunların olması için çalıştı. Diğer bir deyişle 80’lerin ortaları ve 90’larda tüm bu alanları dönüştürmek için çalıştılar. Nitelikli sanat girişimleri kamuya bunları söylüyor.
Blooming (1996) ©Elizabeth Murray, Lexington Caddesi –59. Cadde İstasyonu, 4, 5, 6, F, N, R hatları, New York Ulaşımı (MTA). “Ulaşımda Sanat”. Fotoğraf: Rob Wilson.
Bunlar müzelerde gördüğünüz çalışmalarla aynı sanatçıların eserleri — Sol LeWitt, Roy Lichtenstein, Elizabeth Murray — fakat şimdi onları kendi yolunuzun müzesinde görebilirsiniz. Elizabeth bizimle proje yapan en önemli sanatçılardan biriydi. Hiçbir ücret almadı ve 59. Cadde ve Lexington Caddesi’ne fevkalade bir proje bağışladı. Farkederseniz, koleksiyonu geliştirirken sadece sanat dünyasına bakmadık. Aynı zamanda baktık ki, trenleri ve bu alanları kim kullanıyor – ve gördük ki, dünyaları sıklıkla örtüşüyor. Gerçek bir iddiamız ise, çalışmalar seçilirken ve alanlara kurulurken yolcularla dialog halinde olmamız. Demek istediğim daha kavramsal bir yol. Sadece mevkiyi yansıtan, Heins ve LaFarge’ın IRT platformunda Columbus Meydanı üzerindeki Columbus’un yelkenli gemileri (Columbus caravel) gibi resimsel görsellerden bahsetmiyorum. O bir mit, yeri gelmişken, o yelkenli gemiler tabelaları okuyamayan yolculara istasyon bilgisi verme amacı taşıyordu. Tamamen dekoratiftiler.
Sanatın nasıl da insanlarla ve alanla ilgili olabileceğine dair mükemmel bir örneğin önünde oturuyoruz. Sol LeWitt’in eseri “Whirls and twirls (MTA)” 59. Cadde -Columbus Meydanı. LeWitt metronun havasını ve insanların akışını yakalamış. Bu çalışmaya baktığınızda çevrenizdeki hareketi ve enerjiyi hissedersiniz. Yolcular da bunu hissediyor. Sezgisel, anlatılması çok da gerekli değil.
Her zaman hissettik ki, bizim rolümüz bir galeri olmak değil. Biz insanların yaşamlarının günlük bir parçası olan, hergünkü yollarına dahil olan çalışmalar üretiyoruz – ya da farklı bir yol seçecekleri zaman yeni bir şey görecekleri için heyecanlanmalarını istiyoruz.
Whirls and twirls (MTA) (2009) ©Sol LeWitt, 59.Cadde-Columbus Meydanı İstasyonu, A, B, C, D, 1 hatları, New York Ulaşımı. “Ulaşımda Sanat”. Fotoğraf: Rob Wilson.
59. Cadde Columbus Meydanı’nda, Sol LeWitt ile çalışma fırsatımız oldu. Kendisi bu istasyon için bir duvar resmi yaptı. Ancak projelerimizin büyük çoğunluğu, MTA kuralları ile tanımlanan, sanat çalışması temin etme anlayışı ile yapılan kapsamlı bir seçim sürecinin sonucu.
Proje yapacağımız zaman internet sitemizdeki açık çağrı ile sanatçılara davet göndeririz. Çünkü şimdi her şey dijital. Bütün verileri toplarız ve her proje için sanatçıları gözden geçiririz. Özellikle herhangi bir komisyonumuzda ilgili olup olmadıklarını haber vermelerini iletiriz.
Derken seçim kısmına gelince iki oturum yaparız. Bu oturumlar her zaman değişir, sanat ve kültür uzmanlarını ve toplum danışmanlarını bünyesinde barındırır. Bizim yönetimimiz ve kamusal ilişkiler birimi sürekli bir ilişki içindedir. Dahası yerel kamu kuruluşlarına yakınızdır. Bu kuruluşlar, kamunun ne istediği ve bizim çalışmalarımızın kamuyla ne kadar ilişkili olduğunu anlamamızda bize yardımcı olurlar.
Sanatçıları en son projeye uygun 4 sanatçı ile sınırlarız. Onlara iyice alanı öğretiriz, mimarlar tasarım ve istasyonlar hakkında genel bir çerçeve çizerler ve mevkiyi ziyaret ederiz. Sonra onlar bize resmi bir taslak hazırlar. Oylama oturumu ile önerilen (lokasyon için doğru, topluma hitap eden ve yüksek kalitede) çalışma seçilir.
Bu oluşum bize iyi hizmet verdi. Çeşitli sanatçı gruplarının eserlerinden oluşan, hem yeni ortaya çıkan hem de hali hazırda kurulan inanılmaz bir arşivimiz oldu.
Her zaman biliyorduk ki bu koleksiyonu korumak için sınırlı kaynaklarımız var. Bu yüzden sisteme dahil etmek için nelere izin vereceğimiz konusunda katı olduk. Bazı istisnalar da bildiklerimizin ötesine erişmemize izin verdi. Mozaikler, seramikler, cam mozaikler bütün bunların hepsi dayanıklı materyaller. Yüz yıldan fazla dayanacak örneklere baktık. Sonuçta bu izlenecek mantıklı bir yoldu. Çalışmalarımızn çoğu, özellikle yeraltı çalışmaları ya seramiktir ya da mozaiktir.
Biz aynı zamanda parçaların nasıl korunacağına dair İstasyon Departmanı’na da yakın çalışıyoruz.. Onlar da bizi her zaman arayıp her konuda danışmanlık alabiliyor. “Ulaşımda Sanat” olarak koruma ve onarım işini tamamen kendimiz yapıyoruz. Bunun arkasında kurduğumuz her parçayı özenle takip ettiğimizden emin olmak istemek gibi bir düşünce var. Sorumlu üyeler altı ayda bir eserlerin ziyaret edilmesi hakkında durum raporu veriyor. Sanatın her zaman olabilecek en iyi durumda olduğundan emin olmak istiyoruz.
Leo’nun çalışması bahsettiğim türde bir istisnaya çok iyi bir örnek. Dayanıklılığından ve düzenli kontrol edilebilirliğinden emin olmak için Stan Karoly ile çalıştık. Mühendisler bu eserle ilgili olarak epey heyecanlıydılar. Çünkü gerçekten onların alanını ortaya koyuyor. Sonuçta evet, bunu limitimizin ne olduğunu görmek için bir pilot çalışma olarak denedik. Muhtemelen Leo’nunki gibi yirmi çalışmamız olamayacak, ancak bir tane var!
Union Square in Motion (2011) ©Anezka Sebek and Joshua Spodek; Jeanne Kelly, Hilal Koyuncu, Rose Maison, Umut Özöver, Josefina Santos ve Jaqi Vigil ile. Lightbox project. “Ulaşımda Sanat”. Fotoğraf: Rob Wilson.
Birkaç özel projemiz var. Örneğin yakınlarda Union Meydanı’nın altında Parsons’lu bir grup öğrencinin tasarladığı bir zoetrop kurduk. Bazı açılardan, kullanılmayan reklam alanlarını aktif hale getirmek, ne kadar dinamik olabileceklerini göstermek ve yeni araçları deneyimlemek için pilot bir çalışmaydı.
Ayrıca, daha rutin bir prensiple gerçekleştirdiğimiz belli bir sayıda süreli çalışmamız var. Sıklıkla grafik tasarımcılar tarafından tasarlanan poster grogramımız (Transit Poster program), trenlerde gördüğünüz sanat tabelalarımız (Art Cards) mevcut. Bunların yanında, fotoğrafçıların ulaşım, sistem ya da yerel halkla ilgili çalışmalarını gösteren fotoğraf projemizi (Lightbox) söyleyebiliriz. Tüm bunlar Grand Central’ın alt kısımlarında, 42. Cadde ve 6. Avenue İstasyonu’nda, Atlantic/Pacific ve Bowling Green’de sergilenmiş durumda.
Traveling Dinosaur Chicks (2010) ©Takayo Noda. Sanat Tabelası. “Ulaşımda Sanat”.
Evet, reklamcılık çizgileri bulanıklaştırıyor.
Ayrıca, şimdilerde görsel arabirimler reklamcılık ya da sanattan fazlası. MTA’nın kurumsal kimlik işareti New York City’nin algısına oldukça iyi bir örnek. Eğer insanlardan New York kelimelerini gözünde canlandırmalarını isterseniz, büyük ihtimalle onları Helvetica’da göreceklerdir. Şimdi biz New York’un bir temsiliyiz ve bu bizim için insanların bu alanlarla nasıl entegre olacağı konusunu sürekli aklımızda tutmamız açısından oldukça önemli.
Müzik performansı (Music Under New York). 42. Cadde-Grand Central.
Bu program hakkında birçok efsane var. İnsanlara metroda çalmaları için herhangi bir izin ya da lisans vermiyoruz. Her müzisyen –gerçekten herkes – metro istasyonuna gidip müzik çalabilir ya da istedikleri bir şeyi yapabilir. Tabii yönetimin kurallarına riayet ettiği sürece. Günlük olarak müzisyenlerin olduğu bir liste yayınlıyoruz. Liste, sistem boyunca 25 lokasyonda yıllık 7.000’in üzerinde performans içeriyor. Bunu istasyon personeli ile birlikte tanımladığımız, ulaşım ihtiyaçlarına zarar vermeyeceğinden emin olduğumuz şekilde yapıyoruz. Özetle, düzenli olarak nitelikli bir müzik sunmak istiyoruz.
Her Mayıs’ta Grand Central’da bir eleme yapıyoruz ve verilen herhangi bir zamanda 100 performanslık bir listemiz oluyor. Bir kere programa dahil olursanız, artık hep programdasınız. Birçok nedenden dolayı müzisyenler değişebiliyor. Bu yüzden her yıl yaklaşık 25 müzisyen çıkıyor ve ekleniyor.
Bronx’daki Pelham Line ve Rockaways’de kurulan ya da kurulum aşamasında belli sayıda çalışmamız var. Jason Rohlf Mott Avenue A istasyonunda bir parça kuruyor. Barbara Grygutis daha yeni Bronx’da Whitlock Avenue 6. durakta kurdu. Bu dikkate değer bir projeydi ve bu yıl Belediye Sanat Derneği Başyapıtları’ndan (Municipal Art Society’s Masterworks) mansiyon ödülü aldı. Barbara rüzgar ekranı içinde olan bir heykel mobilya tasarladı. Ek olarak tabii ki mega projeler: Jean Shin ve Sarah Sze yeni 2. Avenue hattı boyunca istasyonlarda proje yapıyorlar. Xsenobia Bailey 34. Cadde’deki yeni 7. istasyonda bir parça kurdu. James Carpenter Grimshaw Mimarlık’la iş birliği yaparak Fulton Ulaşım Merkezi’ne ışık getirmek için bir kablo şebekesi tasarladı.
Bronx River View (2010) ©Barbara Grygutis, Whitlock Avenue İstasyonu, 6. hat,”Ulaşımda Sanat”. Fotograf: Peter Peirce.
Çalışmaya başladım ve halen çalışıyorum. Çünkü kendi içimde, inşa edilen çevre ve onun içinde yaşayan insanların bağlantısını kuruyorum. Ben bir sanatçıyım ve MTA’da çalışmaya başlamadan önce de bu konuyla ilgiliydim. Fakat sizin alana bakışınızı etkileyen bir takımın parçası olmanın inanılmaz bir şans olduğunu hissettim.
İnsanlar MTA’yı kötülemeyi sever. Fakat ben kamusal alanda bu tarz bir değişim gerçekleştiren bir organizasyonun parçası olduğum için hala şaşırıyorum. Kamusal sanatın burada yürüyen herkes için hayat kalitesini değiştirdiğine inanıyorum. Belki nasıl ya da neden olduğunu farkında olmadan. Fakat eninde sonunda insanların kendilerini iyi hissetmelerini sağlıyor. Bu da sonuç olarak, o alanı yapan insan için olmak istediği yer oluyor.
Ayrıca bence “Ulaşımda Sanat” New York metrosuna olan algıyı değiştirdi. Şimdi metroyu kullanan çoğu insan, ne zaman gerçekten kötü durumdaydı, hatırlamıyor. Fakat ben, eğer metroyu dönüştürebilirseniz yukarda olanları da değiştirebilirsiniz diye bir umut ışığı hatırlıyorum. Bunun el birliğiyle ilerlediğini düşünüyorum. New York’un nasıl dönüşeceğine ilişkin birçok şeye inanıldı. Fakat bence yeraltını değiştirmekten başka yol yoktu.
Sandra Bloodworth Hakkında
Sandra Bloodworth, MTA’da “Ulaşımda Sanat” (Arts for Transit) ve Şehir Planlama (Urban Design) yöneticisi. Direktör olarak, “Ulaşımda Sanat” programı sorumlusu. Misyonu kamusal sanat komisyonu oluşturarak ulaşım alanlarının geliştirilmesi. Ödüllü sürekli sanat programı “Ulaşımda Sanat”a ek olarak müzik programından (Music Under Newyork), poster programından (Transit Poster program) ve fotograf programından (Lightbox Project) sorumlu. Kurucu tasarım uzmanlığına odaklanarak istasyon estetiğinde ve şehir planlama ilkelerinde MTA’yı temsil ediyor.