Mardin Artuklu Üniversitesi bünyesinde, bu yıl başında yapılmasına karar verilen "ibadethane kompleksi"nin mimarı ve projesi belli oldu.
2014’te inşaasına başlanacak yapı için Emre Arolat Mimarlık’in hazırladığı proje uygun bulundu. Öncesinde, üniversite rektörü Prof. Dr. Serdar Bedii Omay ve mimarlık fakültesi dekanı Prof. Dr. Uğur Tanyeli, fikir alışverişinde bulunmak için 5 mimarlık şirketini Mardin’e davet etmiş, toplantıda, komplekste Müslümanlar için cami, Süryaniler için kilise ve Yezidiler için sembolik bir ibadet alanı olacağı açıklanmıştı.
Proje ekibinden Nil Aynalı, üniversitenin kampusu içinde, öğrencilerin yemekhane ve kütüphanelerinin yakınında yer alacak kompleksin tasarımını yaparken, “üç ayrı dinin tek mekânda bir araya gelmesini gerçekçi bulmadıklarını, bu nedenle Mardin’de zaten var olan organik yapıdan esinlendiklerini” aktardı. Bir örüntü içinde, ibadethanelerin farklı yerlerde konumlandırıldığım söyleyen Aynalı, “üç dine mensup insanları zengin mekân deneyimi içinde bir araya getirmek istediklerini” vurguladı. “Dinlerin birbirine olan farkları üzerinde şekillendiğini; bu nedenle dinler ötesinde, insana dair temel bir duyu yaratmaya çalıştıklarını” ifade eden Aynalı, yapıda dini sembollere değil, mekâna odaklandıklarını anlattı. Örneğin yapıda minare gibi unsurlar bulunmayacak. Komplekste, Müslümanlar, Süryaniler ve Yezidiler dışında, üç dinle ilişkisi olmayanların kullanacağı bir meditasyon alanı da yer alacak.
7 yorum
Meditasyonun dinle ilişkisi olmadığını sananların, ibadet mekanına soyunması yaman bir çelişki. Binlerce yıldır, önce suyla temas, ardından bedensel hareketler ve en sonunda; dua, tefekkür, rabıta, zikir gibi, aslında “derin düşünce” yani düpedüz “meditasyon” tavsiye edilmiştir.. Din nedir bilmeden dini mekana kalkışmak ancak bizim sosyetenin gülü mimarlara yakışır.. Tabii bir de her şeyi bilen ama yaşadığı toplumu bilmeyen hocalarımıza.. İbadet mekanı; bu tasarımda olduğu gibi bireysel yalnızlığı değil, birlikteliği yansıtan, fakat içsel dinginliğe fırsat tanıyan mekandır.. Allah kabul eder. Çünkü hiç karışmaz.. Ama toplum kabul eder mi ?.. Çok şüpheliyim..
Dini bilmek kimine ne kadar dindar olduğunu bilmemekten de geçer.
Sevgili Ömer. Vallahi birşey anlamadım.. Şifre gibi olmuş.. Unutulan sözcük mü var yoksa.”kimine ne kadar dindar olduğunu” ne demek ?.. Açıklama lutfedersen memnun olurum.. Dini bilmekle dindar olmak apayrı şeylerdir.. Onu da unutmamak gerek..
Bir harf fazla yazılmış: “kimine” kelimesini “kimin” diye okuyabilirsiniz.
İkinci cümlenize “peki” diyorum. O halde “din nedir bilmeden” sözünüzü gerekçelendirmelisiniz. Nereden biliyorsunuz bilmediğini?
Tekrar ediyorum: “Derin düşünce” denilen ve tüm dinlerin ortak paydası olan; meditasyon sdı verilen hali yaşayanları, “üç dinle ilişkisi olmayanlar” diye nitelendirmek yeter de artar bile.. Bu haksız dışlama ve bence suçlama, dini cehaletin itirafıdır.. Daha ne desin ?…
Ben ne hakla mı konuşuyorum ?.. Babadan dededen üç beşyüz dini kitap var her nasılsa beş-on bin mesleki kitabın yanında.. .. Hatta bir Kuran yorumunu rahmetli babam yazmış her nasılsa.. Okumaya, anlamaya ve yaşamaya çalışmışlığım var en az elli, altmış yıldır.. Biraz da, bu konuda yazdığımız yüzlerce sayfa ile, dini projeleri ekleyin.. Eh müsade edin de iki kelam edelim din olgusu hakkında.. Din öcü değildir… Hayatın parçasıdır.. Maalesef tabu haline getirilmiştir. Konuşma engelli bir konu değildir.. Üstelik dindar değilsin demedik dini bilmiyorsun galiba dedik..
Hazır meydan boşken, bir ucundan devam devam edeyim..
Bir mimar ameliyat yapamaz, ama ameliyat için gereken tüm koşulları içeren mekanı tasarlamakla sorumludur.. Yine bir insan ibadet etmeyebilir, dindar da olmayabilir. Ama o ibadet biçimini ritüelini ve zihinsel beklentisini karşılayan, psikolojik, pedagojik, fizyolojik ve mühendislik gereksinimleri yerine getiren ibadet mekanını tasarlamakla mükelleftir..
Yani peşinen bir bilgilenme süreci yaşamadan, kendisi dahil boy ölçüsünü almadan elbise biçmemelidir diğer insanlara.. Dediğim budur sadece.. Çünkü görünen köyler bu eksikliğe işaret ediyor.. Daha önce değindiğim üç temel nimet; güneş, rüzgar, yağmur konusuna hiç girmiyorum.. Sanırım önce mezun olmak gerek temel bilgilerden..
Alıntı: “Ve nihayet 14 Mart’ta Arolat’ın İstanbul’un ilk Tasarım Bienali’nin iki küratöründen biri olduğu ilan ediliyor.[23] Arolat bu bienalle ilgili olarak “dünya tasarımcıları”na yazdığı “Açık Çağrı”da gene Guy Debord’a değiniyor. BUNUNLA DA KALMIYOR, 19. YÜZYILDA DİNE KARŞI DÜŞÜNCELERİN BAŞINI ÇEKEN, KOMÜNİZM FİKRİNİN ÖNEMLİ FİLOZOFLARINDAN FEUERBACH’TAN DA ALINTILAR YAPIYOR.[24]”
Metin başlığı: Mimarın Şöhret Düşkünlüğü – Emre Arolat ve Guy Debord
İnternet linki: ***Kırık Link***