Van depremi raporu açıklandı

Yüzüncü Yıl Üniversitesi (YYÜ), Boğaziçi Üniversitesi, Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) ve İstanbul Teknik Üniversitesinin (İTÜ) iş birliğiyle 6 Ocakta YYÜ'de düzenlenen Van Depremi Çalıştayı'nın sonuç bildirgesi açıklandı.

Bildirgede, Van’ın konumu itibarıyla sismik aktivite açısından tehlikeli bir bölge olduğu, deprem öncesi yapılan çalışmaların bölgede meydana gelen depremlerin bilimsel açıdan şaşırtıcı olmadığının göstergesi olduğu belirtildi.

Van depreminin artçı deprem aktivitesi, depremin kaynak özellikleri ve bölgenin çok kırıklı tektonik yapısı nedeniyle yoğun ve uzun sürdüğü, büyüklüğü 5 ve üzeri olan artçı şokların ana depremden hasar görmüş yerleşimlerin altında veya çok yakınında meydana geldiğinde mevcut hasarları arttırabildiği ve yıkıma yol açabildiği kaydedilen bildirgede, şöyle denildi:
“Artçı depremlerin azalarak devam edeceği ve bölgedeki depremin oluşum ihtimalinin 4-5 ay gibi bir süre sonra 23 Ekim 2011 öncesindeki seviyeye gerileyeceği beklenmektedir.

Van depremi, toplam konut stokunun yaklaşık yüzde 25’inde yıkım ve ağır hasar meydana getirmiştir. Bunun maliyeti yaklaşık 2 milyar 500 milyon Türk lirasıdır.
Geçmiş depremlere kıyasla acil müdahale, arama kurtarma ve yardım konularında katedilmiş mesafe sevindiricidir. Can kaybının geçmiş depremlere göre azalmış olması acil yardım ve kurtarma faaliyetlerinin etkinliğini göstermektedir.

İnşaat mühendisliği açısından yapılan değerlendirmede, depremin yapılar üzerindeki etkilerinin az olduğu, bunun da yapılardaki hasar seviyeleriyle örtüştüğü belirlenmiştir. Yapılarda birçok hatanın bir arada bulunması yıkımı getirmiş ve hata oranı azaldıkça hasarlar da azalmıştır. Orta yükseklikteki (5-7 katlı) perdesiz betonarme çerçeve sistemlerinin, deprem performansı açısından ülkemizdeki en zayıf yapı tipi olduğu Van Depremi ile tekrar doğrulanmıştır. Ancak güçlendirilmiş okulların gerekli deprem performansını sağladıkları gözlenmiştir. Deprem şartnamesine uyumsuzluk, inşa kusur ve kalitesizliği ve yapı denetim mekanizmasının eksikliği veya işleyişindeki aksaklıklar, yapısal hasarın ana sebepleridir. 1996’dan bu yana meydana gelen her deprem sonrası yapıların deprem zararlarının azaltılması için en önemli adımların başında gelen ‘yetkin mühendislik’ şartının gerekliliği yine bu deprem sonrası da belirtilmektedir. Yapı projelerinin, bina yapım ve kalite kontrol süreçlerinin yetkin mühendisler tarafından yapılması yapılara güveni artıracak ve yapılar güncel yönetmeliklere uygun bir deprem performansı sergileyebilecektir. Özellikle binayı yapanla kontrol edenlerin bağı ortadan kaldırılmalı ve bu hizmetler üçüncü şahıslar tarafından üstlenilmelidir.”

Van depremleri sonrasında hasar tespit sürecinin uzun sürdüğü belirtilen bildirgede, şunlar kaydedildi:
“Bir standart çerçevesinde yapılamayan hasar tespitlerinin birçok itirazla sonuçlanması beklenmektedir. İtirazlar süreci uzatmakta ve Van’da yaşamın normale dönme sürecini uzatmaktadır. Hasar tespiti yapılan binaların hasar durumlarıyla alakalı hiçbir bilgi binaya asılmamış ve bu süreçte kullanımında sakınca olmayan yapılar bile kullanılamamıştır. Hasar tespiti ile deprem sonrası acil olarak yapılması gerekli bina kullanılabilirliği tespitinin birbirinden ayrılması gerekmektedir. Deprem sonrası kullanılabilirlik tespitinde insanların yoğun olarak bulunabileceği veya barınabileceği, sağlık ve eğitim birimleri, cami, spor salonu, otel gibi binalara ve diğer kamu binalarına öncelik verilmeli ve bu belirlemeler oluşan deprem yer hareketi ile referans deprem yer hareketi karşılaştırılarak yapılmalıdır.”

Zorunlu deprem sigortası kullanımı yaygınlaştırılmalı

Zorunlu deprem sigortası kullanımının yaygınlaştırılmasının gerek deprem sonrası oluşan hasarların süratle telafisi gerekse mali kayıpların dış piyasalara transferi açısından büyük önem taşıdığı kaydedilen bildirgede, şöyle denildi:
“Van depremiyle ülke gündemine gelen başta İstanbul olmak üzere pilot çalışmaları başlayan ‘kentsel dönüşüm’ ümit verici ve başarılı olmasını istediğimiz bir girişimdir. Van depremi sonrasında ortaya çıkan konut ve iş yeri ihtiyaçlarının giderilmesine yönelik kentsel dönüşüm çalışmaları deprem mikro-bölgelendirme çalışmalarıyla desteklenmelidir.

Ulusal Deprem Stratejisi ve Eylem Planı kapsamında yapılması öngörülen birçok uygulamanın eksikliği Van depremlerinde de kayıpların artmasına neden olmuştur. Bu planın ‘deprem güvenli yaşam ve yerleşme’ ekseninde yer alan eylemlerinin gerçekleştirilmesi ülkemizdeki deprem kayıplarının azaltılmasında hayati önemi haizdir.

Depremlerin psikososyal etkileri göz önüne alındığında depremler sonrası bilim dışı bazı insanların sebep olduğu bilgi kirliliğinin insanları ve dolayısıyla afet bölgesindeki hayatı olumsuz etkilediği gözlemlenmiştir. Bilimsel olmayan bu söylentiler internet siteleri aracılığıyla kolaylıkla büyük bir halk kitlesine ulaşmakta ve zaten tedirgin olan halkı daha da tedirgin etmektedir. Bilim dışı olan bu internet sitelerinin yayınlarının engellenmesi ve bu tür söylentiyi yayan kişilere karşı yaptırım gerekmektedir.”
Bildirgede, mayıs ayında Van’da depremle ilgili uluslararası sempozyum düzenlenmesinin kararlaştırıldığı bildirildi.

Etiketler

Bir yanıt yazın