Velospitle İstanbul’da bir gece: Velonotte

Gizem Hasırcıoğlu'nun Velonotte etkinliğiyle ilgili Yeşil Gazete için kaleme aldığı yazısı...

18 Mayıs Cumartesi günü İstanbul daha önce de duyurduğumuz gibi hayli önemli bir olaya tanıklık etti.

Uğradığı şehirlerin tarihi ve kültürel mirasını anlatmayı amaçlayan ismi ile müsemma (Velo: bisiklet Notte: Gece) bir gece sürüşü olan Velonotte Moskova, Roma, New York, Londra ve St. Petersburg’dan sonra İstanbul’daydı.

2007 yılında mimarlık tarihçisi ve kent bilimcisi Sergey Nikitin tarafından başlatılan Velonotte, bu yıl 13. Etkinliğini İstanbul’da gerçekleştirdi. Etkinlik 20. yüzyılın hem Türkiye’de hem Rusya’da yaşamış olan iki önemli şahsiyetine, şair Nazım Hikmet ve tarihi yapıların koruması için yaptığı çalışmalarla bilinen yazar ve hukukçu Çelik Gülersoy’ a ithaf edildi. Etkinlik gece boyunca Açık Radyo’dan canlı yayınla takip edildi ve yayın boyunca Afife Batur, İlber Ortaylı, Cambridge Üniversitesi’nden tarihçi David Abulafia, İngiltere kültürel mirasını korumak amacıyla kurulmuş “English Heritage” programından Andrew Saint ve Moskova Üniversitesi’nden Mikhail Meyer gibi isimleri misafir etti. İlgilenenler programın podcastine ilgili bağlantıdan ulaşabilir.

Ulaşımını bisikletle sağlamaya çalışan Yeşil Gazete’nin iki kafadarı olarak Bora ve ben de oradaydık.

Şimdi müsaadenizle gecenin bende bıraktıklarını anlatmaya çalışayım.

Yanımıza kattığımız biz kadar bisiklet sevdalısı arkadaşlarımızla saat 21.30 Karaköy vapuruna binmek için Kadıköy iskelesinde buluştuğumuzda ne kadar yalnız olmadığımızı görüp keyiflendik. Vapur kapasitesini zorlayacak kadar bisikletli 22.00 sularında Karaköy’e yanaşıp eş dostla merhabalaştıktan sonra buluşma yeri olan Sultanahmet Meydanı’nın yolunu tuttuk.

22.30 sularında vardığımız meydanda yine yalnız değildik. Birbirini tanıyan, tanımayan, o an tanışan yüzlerce bisikletli doyum olmaz bisiklet sohbetleri yaparken saat geldi, program 23.00’de toplanmayla başlayacaktı. Bizim gibi Ayasofya’nın bir tarafında olanlar esas buluşma yeri olan diğer taraf geçtiklerinde benim kadar şaşırdılar mı bilmiyorum. Binlerce bisikletli-2500-3000 civarında katılım olduğu söyleniyor- gecenin karanlığını aydınlatan ışıkları, kafalarında kaskları, radyo yayınına bağlanmak için son ayarlamaları yapıyorken İstanbul’un en “marjinal” grubu gibi gözüküyorlardı.

Sergey’in hoş geldiniz konuşmasının ardından nihayet tur başladı. Velonotte bir spor aktivitesi değil, kültür turu. Bu sebeple hız yapılmamasına ve yardımlaşmaya azami dikkat etmek gerekiyor. Atlı Meydan’da başlayan tur, Ordu caddesi boyunca devam edip İstanbul Üniversitesi, Süleymaniye Camii, Zeyrek Camii- burada bir parantez açmak gerek. Nasıl olduysa bizim de içinde bulunduğumuz 1000 kadar bisikletli Zeyrek Camii’ne gidemedi. Kendimizi bir anda Galata Köprüsü’nden Kabataş istikametine doğru geçerken bulduk. Bu arada yayın devam ediyordu ve rotayı kaçırdığımızın farkındaydık. Burada sanırım yönlendirmelerin biraz eksik kaldığını belirtmek gerekir. Yine bizim gibi bir grup yayını takip edip rotayı kaçırdığını fark edince( Açık Radyo sevgili Mahir Ilgaz’a canlı bağlanmıştı), ana grup o esnada Sirkeci dolaylarındaydı, gidonları Sirkeci’ye kırdık ve grubu yakaladık. Ayrılan grup geceyi biraz erken noktalayıp Beşiktaş dolaylarına varmıştı bile. Ana grup olması gereken rotada Karaköy Bankalar Caddesi’nde toplanıp Galata Kulesi’nde Okay Temiz’in sürpriz kısa performansıyla bir mola verdikten sonra Tophane, Fındıklı, Beşiktaş boyunca devam edip Ortaköy’de geceyi noktaladı. Turdan sonra bir de vapurla boğaz turu vardı fakat biz o kısma katılmadık.

Tur boyunca sürücülerden gördüğümüz entresan tepkilere- arka kapısını açıp konuşandan, neler olduğunu anlamak için bisiklet hızında araba sürene, deli miyiz bu işi yapıyoruz sorularına- gecenin o vakti hala bitmeyen anlayamadığımız onca trafiğe, yer yer yaşanan organizasyon sıkıntılarına rağmen Sergey’in dediği gibi “Bir şehrin sakladığı hikâyeleri yerinde işitmek için sessiz bir gece ve bisikletten daha iyi bir ikili olmadığını gördük.

Bisiklet lambalarımızın aydınlattığı canım Şehr-i İstanbul’da bisikletli olmanın zorluklarını, bisikletin ulaşım aracı olarak kullanılması konusunda hala kat etmemiz gereken ne kadar uzun yollar olduğunu ve fakat buna rağmen bazı şeylerin insanları nasıl bir araya getirip kenetlediğini, ferman padişahınsa yollar* bizimdir diyen iki tekerin yettiği ne kadar çok kişi olduğumuzu görmenin sevinciyle, umuduyla bitirdim geceyi. Çünkü bana sorarsanız, bisiklet politiktir ve bir o kadar muhaliftir. Hayatla biraz derdi olmayanın, şikâyet yerine alternatif çözümlere inanmayanın o sele tepesine çıkacağını düşünmüyorum.

Ve son söz; bu gecenin gerçekleşmesini mümkün kılan başta Velonotte ekibi, Bisikletliler Derneği, Açık Radyo ve bisikletini kapıp gelmiş herkese bir teşekkürler de bizden. Daha nicelerine, iyilerine.

Etiketler

Bir yanıt yazın