Tarih boyunca bir çok mimar ve teorisyen en basitiyle “yapı yapma sanat ve bilimi” olarak tanımlanan mimarlık kavramı üzerine farklı düşünceler geliştirmişlerdir.
Çok geniş bir yelpaze içerisinde algılanabilecek bu disiplini, kendi toplumsal yaşayış ve kültürleri dahilinde anlamlandırmaya çalışmışlardır. Elimizdeki ilk yazılı mimari teori kitabı olarak bilinen Vitruvius’un “Mimarlık Üzerine On Kitap” adlı eseri; yazarın, zaman, bağlam, sosyal etkiler, sanat anlayışı, etik gibi boyutlarından kaynaklı çok da somut değerlendirilemeyen mimarlık üzerine düşüncelerini içermektedir (Soygeniş, 2006: 9-11).
M.Ö. I. yüzyılda bu eseri yazıya aldığı düşünülen Vitruvius, dönemin Roma imparatoru Augustus’un varolan binaların ve yeni yapımların kalitesi hakkında kişisel bilgisi olması amacıyla mimarlık sanatının tüm ilkelerini kesin kurallar eşliğinde aktardığını belirtmektedir (Vitruvius, 1993: 3).
Vitruvius özellikle birinci kitapta mimarın eğitimi ve mimarlık sanatının ana öğeleri üzerinde durmuş ve dönemi dahilinde farklı görüşler ve kurallar betimlemiştir. Mimarlıkta “kendisine anlam verilen ve ona anlamını veren” diyerek tanımladığı teorik ve pratik bilgi birikiminin, mimar için önemli iki nokta olduğunu düşünmektedir. Yetenekli ve eğitime yatkın olmadan mimar olunamayacağını belirten Vitruvius, mimarın iyi bir yazı dili olması, geometri eğitimi görmesi, tarih konusunda bilgili olması, felsefe çalışmış olması, müzikten anlaması, tıp bilimine yabancı kalmaması, hukukçuların düşüncelerini bilmesi, gökbilimin teorik bilgisine vakıf olması gerektiğini savunmuştur (Vitruvius, 1993: 4,5).
Mimarın okumuş olması gerektiğini belirten Vitruvius ayrıca tasarımını gerçekleştirdiği mimarlık ürününün görünümünü anlatabilmek için çizim bilgisi olmasının önemini betimlemiştir. Kendi dönemi çerçevesinde cetvel ve pergel kullanımı yardımıyla gerçekleşecek mimarlık ürününün arsasına uygun plan çizilebileceğini, iletki, terazi ve çekül kullanımı ile uygulamayı kolaylıkla yapılabileceğini belirtmiş ve bunun için de geometri bilgisinin önemine değinmiştir. Bunun yanısıra tarih bilgisinin binadaki bezemeleri başkalarına anlatabilmek için önemli olduğunun altını çizmiştir (Vitruvius, 1993: 5).
Felsefenin ilkelerine vakıf olmanın, mimarı mütevazi ve prensip sahibi yapacağını belirten Vitruvius, felsefe disiplininin alanına giren fizik bilgisinin öneminin de suyun taşınması gibi daha karmaşık ve ayrıntılı problemlerde faydalı olacağını belirtmiştir. Bunun yanı sıra, müzik bilgisinin dönemin önemli yapılarından tiyatro tasarımı için gerekli olduğunu ifade etmiştir. Diğer kitaplarda da hakim bir görüş olan doğayla bütünlük ve doğanın referans alınması doğrultusunda; mimarın, şehir tasarımı, arazi seçimi ve bina yapımında; iklimler, hava ve sağlık konularına hakim olunması gerektiğini ve bunun için de tıp biliminden faydalanılmasının önemini belirtmiştir (Vitruvius, 1993: 5-7).
Minerva Tapınağı’nın mimarı Pytheos’un betimlediği üzere bir mimarın kendi sanat dallarında uzmanlaşarak mükemmelliğe ulaşan kişilerden daha fazla işler gerçekleştirmesi gerekliliğine Vitruvius katılmamaktadır. Mimarın işlevinin bütün bilim dallarının öğretilerini kapsadığını belirten yazar, Aristarchus düzeyinde bir dilbilimci, Aristoksenus gibi bir müzisyen, Apelles gibi bir ressam, Myron ve Polyclitus gibi bir heykeltraş veya Hippoctares gibi bir doktor olunamayacağını fakat bu konuların hepsinde de mimarın bilgi birikiminin olması gerektiğini savunmuştur (Vitruvius, 1993: 8).
Yine birinci kitapta Vitruvius, mimarlığın düzen, düzenleme, armoni, bakışım, uygunluk ve ekonomiye dayandığını betimlemiştir. Bu bölümde bina içerisindeki oran, yapının özelliği doğrultusunda ayarlamalar, güzellik, doğayla bütünleşik bir uygunluk yine doğayla bağlantılı olan ekonominin farklı boyutları üzerinde durmuştur (Vitruvius, 1993: 9-11). Günümüzde bu kavramlar mimarların göz ardı edemeyeceği noktalar olsa da, kavramlar çeşitlenmiş ve Vitruvius’un yaşadığı dönemden bağlamları değişmiş olarak ele alınmaktadır.
Vitruvius mimarlıkta, kamu ve özel yapılar olmak üzere ayırdığı yapı sanatı, zamanölçerlerin yapımı ve makina üretimi başlıkları altında üç bölüm olduğunu savunmaktadır. Bütün bu bölümlerin ve alt başlıklarının mimarlık kuramında etkili olan üç temel gereksinim “dayanıklılık, uygunluk ve güzellik”e önem vererek yapılması gerektiğini betimlemiştir (Vitruvius, 1993: 11,12).
Bunların dışında kitaplarının mimarlığın tüm dallarını içerdiğini savunan yazar; şehir, konut, tapınak ve diğer kamu yapıları, malzeme, ince işçilik ve süsleme; “asker-mimar” olarak nitelendirebileceğimiz yazarın kimliğiyle paralel olarak mimarlıkla doğrudan ilişkili olduğunu düşündüğü su, zamanölçerler ve özellikle askeri olmak üzere makinalar üzerinde durmaktadır.
Elimizdeki ilk kaynak olarak Roma döneminin sosyal ve mimari kültürünü aktarmaya çalışan Vitruvius dönemi sonrasında, zamanıyla etkileşim içerisinde olan mimarlığın devingen ve dinamik yapısından kaynaklı olarak, değişim kaçınılmaz olmuştur. Mekan, geometri, biçim ve düzen, ışık, hareket, strüktür ve bağlam gibi önemli kavramlar temelde aynı kalsa da bu kavramlar açısından yeni açılımlar gelişmiştir. Değişen yaşam biçimleri, bilim ve teknolojideki gelişim mimarlığı farklı boyutlara taşımıştır.
Yapıların günden güne daha karmaşık hale gelmesi, kültürel ve sosyal değişimin yanında bilgi birikiminin de artış göstermesiyle insanların ihtiyaçlarının çeşitlenmesi doğrultusunda yapı tipolojileri de çeşitlenmiştir. Dini yapı gereksinmeleri ve kentsel ve kamu yapılarındaki farklılaşmanın yanı sıra, teknolojinin gelişimi doğrultusunda çok daha karmaşık olan fabrikalar, enerji santralleri ve havaalanları gibi yapı tipolojileri ortaya çıkmıştır.
Dönemi içerisinde varolan bilgi birikimi doğrultusunda Vitruvius, bir “mühendis -mimar” olarak nitelendirilebilir. Günümüzdeki mimarın, teorik bilgi birikimin yanında ısıtma, havalandırma, aydınlatma, sıhhi tesisat ve yapı fiziği gibi konularda genel bilgi sahibi olması gerekmekle birlikte; yapıların daha kompleks hale gelmesiyle birlikte bu alanların uzmanlarıyla, disiplinlerarası bir çalışma yürütmesi kaçınılmaz olmuştur. Bir çok farklı disiplini içeren, yapıları ve fiziksel çevreyi tasarlama ve uygulama bilim ve sanatı olarak tanımlayabileceğimiz mimarlık, tasarımdan üretime öncelikle mimarın katkısıyla gerçekleşmektedir fakat Vitruvius’un yaşamış olduğu dönemden farklı olarak mimar, estetik, fonksiyonel ve teknik alanda çeşitli uzmanlık alanlarına vakıf ekibin yöneticisi durumundadır.
Kaynaklar
Soygeniş, S., 2006. Mimarlık Düşünmek Düşlemek, YEM Yayınları, İstanbul.
Vitruvius, P., 1993, Mimarlık Üzerine On Kitap, ç. M.H. Moran, Şevki Vanlı Yayınları.