VM, Ørestad’da yerleşim amacıyla yapılmış ilk proje.
Bu nedenle mimarların planlama yönetmelikleriyle, var olan kısıtlamalarla uğraşması gerekmiş, sahip oldukları tek komuşuyu, kuzeydeki orta büyüklükteki bir ofis binasını hedef alan bir duruş sergilemeye başlamışlar ve yeni bir yaşam tarzı için yeni kurallar getirerek tasarımın yönlendiriciliğini bir avantaja dönüştürmüşler.
İçinde birim planlarının da bulunduğu tanıtım kitapçığını okumak birbirine kenetlenmiş parçaları bulunan masif bir kentsel makinenin toplu resimlerine bakmak gibi. Burada dikdörtgen katların üst üste tipik bir şekilde dizilmesinden bahsedilemez. Örneğin V14 kat planının dişli, çizgisel, testere benzeri bir formu varken V15 kat planı L şeklinde ve bunlar ‘L Evi’ için geçerli. ‘M Evi’ de kendi içinde çok çeşitli formlara sahip; bumeranglar, üniversite ve asla bilemediğimiz çeşitli geometrik şekiller.
Farklı kat planlarının çeşitli üç boyutlu yerleşimleri veya Ingels’in deyimiyle ‘tipolojiler’i insanın kendini apartmanların büyük bir boşluğa döküldüğü dev bir Tetris oyununda hissetmesine neden oluyor. Elbette bu evler çok daha itinayla hazırlanmış. PLOT, 1’den 50’ye kadar modeller yapıp her tipolojiyi dikkatle incelemiş ve gerekli yerlerde düzeltmeler yapmış. Örneğin çatı, üst kattaki V evlerinin tavan yükseklikleriyle uyuşmak zorunda. Bu yüzden de bazı kısımlar oyularak çatı terasları oluşturulmuş. Fakat bunun yanında PLOT birçok ilginç tasarım ve kombinasyondan da vazgeçmiş.
Aslında “VM Evleri apartmanlarda mümkün olduğunca az çeşitlilik sağlamak ilkesini yıkıyor” diye belirtiyor De Smedt ve ekliyor “Sanki bir ya da birkaç çeşit apartman tasarlamaktan başka şansımız yok. İçinde yaşadığımız dünya bireyselliğin eskiye göre çok daha yüksek bir etki yarattığı bir dünya. Farklılık ve çeşitlilik kabul ediliyor, arzulanıyor. 221 apartman dairesinden oluşan bir komplekste yaşayan biri bireyselliğe aynı önemi veriyor.”
“V Evi”nin herhangi bir birimine girer girmez ödülünüzü alıyorsunuz. Her bir mekan kendi özellikleriyle dikiliyor karşınıza. En yüksek noktaya olan yakınlığından dolayı Ingels’in “gelecek” birimi, aynı zamanda yangın çıkışı olarak da kullanılan 4 m²’lik bir özel teras halini alıyor. Bu terasa oturma odasının ortasında sallanan beyaz, çelik bir köprüyle ulaşılıyor. Başka bir birime giriyoruz. Bu birim tek yükseklikte, L formunda bir yer, uzun, mekanı saran, sadece camdan oluşan bir duvar meydana getiriyor. Yazlığın bir tarafına içeriye yansıyan ışığı azaltabilmek için geçici perdeler asılmış. Işığa hasret İskandinavya kışına inat burda gerçekten bir ışık bolluğu var.
Ingels’e göre V’nin tam ortasında duruyor olsanız bile mantığın tamamıyla çalışmaya devam ettiğini görebilirsiniz. Bu ilginç görüntüyü her iki yönden de görebilirsiniz. “V Evi”ni izlemek kentsel tuhaflıklarla dolu büyüleyici bir kabini seyre dalmaya benziyor. Bu kabinin içinde minik Danimarka yaşam tarzına dair ufak küpler, Poulsen ışıkları altında parlayan sarı ahşaplar var. Dış mekanda anotlanmış, adeta yüzen aluminyum paneller oldukça yalın. Ingels bu durumu; “Mekanların karmaşıklığından dolayı malzemeler tam tersine olabildiğince sade,” diye açıklıyor. Tıpkı müteahhit ve banyo fayansı üreticisi Høpfner’in zemin kattaki duvar resminde olduğu gibi neşe her tarafa yansıyor. Ingels: “Biz bu resmin müşterinin bir resmi olabileceğini söyleyene kadar bu resim için para vermeyi kabul etmedi,” diyor şakayla karışık.