The Circle organizasyonu ve Architects Sweden partnerliğinde, Ulusal Ahşap Birliği iş birliğinde düzenlenen Woodlife Sempozyumu, 9-11 Kasım tarihleri arasında çevrim içi platformda Türkiye’den ve İsveç’ten sektör paydaşlarını bir araya getirdi.
Ahşap; hafızası olan, işlenmesinin belli bir kültürü ve geleneği gerektirdiği; üzerinden öğrenebileceğimiz, üretebileceğimiz bir malzeme. En önemlisi de içinde yaşadığımız iklim krizine karşı pozitif etki yaratabilecek bir potansiyel taşıyor.
Endüstri öncesi dönemde, yeryüzündeki en yüksek sıcaklık 60.000 yılda bir gerçekleşirdi. Bugün bu oran 15 yılda bire düştü. İklim, günümüz şehirlerinin mimarisini yeniden şekillendiriyor. Bu nedenle, ahşap yapılar minimum çevresel etki ile kentsel alanların ihtiyaçlarına cevap veren bir gerçeğe dönüşüyor. İnşaat endüstrisinin imkan ve ihtimalleri ise; yasalara, insiyatiflere, coğrafi mirasa, yapılaşma kültürüne ve mimari geleneğe güçlü bir şekilde bağlı.
Sürdürülebilir bir yapı ve tasarım malzemesi olan ahşabın, tasarımın farklı ölçeklerinde kullanımını teşvik etmek amacıyla düzenlenen sempozyumda; geçmişten günümüze ahşabın geleneksel ve yenilikçi kullanımlarına dair örnekler, orman yönetimi politikaları ve ahşabın tasarım eğitimindeki önemi mimarlar, tasarımcılar, akademisyenler, karar vericiler ve uzmanlar ile tartışmaya açıldı. Paneller, Türkiye ve İsveç’ten profesyoneller, ahşap mimariyi tartışmak, sürdürülebilir tasarımı teşvik etmek ve bu alanda Türkiye ve İsveç arasındaki diyalogu geliştirdi.
Ahşap ile öğrenme, üretme ve sürdürülebilir yaşamlar kurgulama odağında sempozyum konuşmacılarının deneyimlerinden bir seçki sunuyoruz.
Dilek Öztürk & Bilgen Coşkun
Mümkünü Zorlamak
Anders Johanson – Mimar, Södersvik Arkitekturproduktion
Woodlife Sempozyumu kapsamında katıldığım panel, Türkiye ve İsveç arasında; mimaride ahşap kullanımı ile ilgili farklı tavırları ve yaklaşımları net bir şekilde ortaya koydu.
İsveç ile kıyaslandığında, Türkiye’de orman alanları daha kısıtlı. Ahşap yapım tekniklerini geliştirebilmek adına; ağacın çok çeşitli türlerini dikkate almak gerekiyor. Belki de belirli dönemlerde yapraklarını döken ve yüzden de daha sert olan ağaçların yoğunluğunun bir sonucu olarak Türkiyede bazı teknik ve mimari çözümler daha baskın hale gelmiş. İsveç’te ise bu çözümler daha genel bir çerçeveden, kitlesel bir formatta üretiliyor.
Murat Şanal – Mimar, Kurucu Ortak, Şanal Arc
Ahşap doğal ve naziktir. Ahşap, algı ve üretim ile ilgili eşsiz nitelikler taşır.
Ahşap ile üretim süreci, her ölçekte yakın işbirlikleri gerektirir: İnşaat, tedarik, işçilik, mimari, danışmanlık, müşteri gibi tüm paydaşlar arasında… Ahşap coğrafi formasyonun ve iklimin ürünüdür. Orman politikaları da bu doğal kaynağı sürdürmek için vardır. Coğrafi formasyon ahşap için bir habitat oluşturur ve üretimi etkileyen kaynaklara erişimi sağlar.
Woodlife Sempozyumu iki farklı coğrafya arasında bir köprü kurdu: Kaynak kullanımının coğrafi lokasyon ile birebir bağlantısı var.
Sempozyum ve etrafındaki komünitelerin çalışmaları ‘sürdürülebilir yaşam’ etrafında birleşiyor. Politika, eğitim, ekonomi, farkındalık ve markalaşma konularında, çok katmanlı süreçlerde küçük adımlarla ilerlememiz gerekiyor. Woodlife’in iki farklı kültür arasında sürdürülebilir köprüler kurmasını ve ahşabın hassasiyeti üzerinden ortak bir gelecek paylaşmasını umut ediyorum.
Sempozyumda, Anders Johanson ve Hanna Michelson’un sunumları doğal kaynak kullanılarak tasarlama ve ahşap kültürü etrafında gereken teknoloji ve birikimin ötesinde, yapının etkisi üzerinde çok derin bir birikim sundu. Her iki örnek de çağdaş tasarım etiği ve pratikleri için çok güçlü prensipleri yansıttı. Özellikle anlam, varlık ve özen ile yeterince tasarlamak konusunda
Komüniteler İçin Ahşap
Therese Kreisel – Mimar, Skellefteå Planlama Bölüm Başkanı
Woodlife Sempozyumu kapsamında, Türkiye’deki örnekler üzerinden; ahşabın özellikle kamusal alanlarda insanlar için faydalı bir buluşma alanı olarak kullanıldığını görmek oldukça ilgimi çekti. En çok da halkın ilgisini çeken ve katılımını teşvik eden kentsel alanlarda ahşap kullanımının farklı örneklerini görmek benim için önemli bir deneyim oldu. Biz ahşap mimaride genellikle evlere ve iç mekanlara odaklanıyor olsak da, İzmir’de Evren Başbuğ’un tasarımı gibi, ahşap kullanarak, kente her anlamda iyi gelen, aktif dış mekanlar geliştirmekten çok şey öğrenebiliriz.
Evren Başbuğ – Mimar & Kurucu, Studio Evren Başbuğ
“Yüksel Demir moderatörlüğünde Therese ve Robert ile birlikte çok verimli bir panel gerçekleştirdik. Ahşabın yalnızca yüzey kalitesiyle değil, strüktürel performansıyla da ilham verici kullanımlara izin veren bir malzeme olduğunu oldukça yenilikçi bir örnek üzerinden yeniden dinleme fırsatımız oldu. Ama beni daha çok etkileyen, tasarımın kendisinden çok, bir yerel yönetimin böyle önemli bir projede uzun vadeli stratejik önceliklerine göre cesur bir karar vererek, böyle riskli bir alanda sınırları test etmesi oldu. Mimarlık, kısa vadede toplumlar üzerindeki etkisinin yanında, uzun ve orta vadeli planlı stratejik hedeflerin gerçekleştirilmesi için de hala en etkili araçlardan biri.”
İnovasyon & Gelecek Olasılıkları
Jonas Runberger – Mimar & Profesör, Chalmers University of Technology
“Mimarlık pratiği ve araştırma arasında çalışmalarımı devam ettirdiğimden dolayı, bu panel benim için, ahşap strüktürler üzerinden malzeme sorgulamaları yapmak kapsamında dijital inovasyonun rolünü görmek için harika bir diyalog fırsatı yarattı.
Dijital gelişmelerin toplumda oldukça acil konuları ele aldığını görüyorum, ve hatta bu konuları çözebilme potansiyelini takdir ediyorum. Özellikle malzemelerin geri dönüştürülerek kullanılması gibi konularda… Farklı coğrafyalarda olsak da, benzer problemlerle karşı karşıyayız. Bu yüzden panelde sunulan projelerin arkasındaki motivasyon ve tutkunun çok benzer olduğunu düşünüyorum. Mesleklerimiz ve pratiğimizin geleceği için ahşap tek çözüm değil ama özenle keşfedildiğinde potansiyelinin çok yüksek olduğuna inanıyorum.”
Yiğitalp Behram – Mimar & Kurucu Ortak, Rolab
“Woodlife Sempozyumu kapsamında gerçekleşen Innovation and Future possibilities paneli gerçekten ilham vericiydi. Farklı geçmişlere ve yeteneklere sahip tasarımcıların ahşap konusunu nasıl ele aldıklarını izlemek çok etkileyiciydi. Panelistler olarak ne kadar farklı geçmişlere ve yeteneklere sahip olsak da buluştuğumuz ortak bir payda vardı, TEKNOLOJİ. Paneldeki tüm katılımcılar ileri hesaplamalı tasarım ve dijital üretim tekniklerini tasarımlarına ve üretim metodolojilerine nasıl entegre ettiklerinden bahsetti. Özellikle Jonas Runberger yaptığı sunumla farklı malzemelerin bu tekniklerle nasıl bir araya gelebileceğini ve gelecekte nasıl pozitif etki yaratabileceğini çok etkileyici bir şekilde gösterdi. Ayrıca kendisi ahşap yapıların teknoloji kullanılarak nasıl optimize edilebileceğini ve dolayısıyla bu yapıların çevreye olan negatif etkisinin nasıl minimuma indirebileceğini bir çok örnekle gösterdi.
Günümüzde karbon emisyonunun her geçen gün artması ve küresel ısınmanın etkilerini göstermeye başlaması hepimiz için endişe verici. Fakat diğer yandan akademiye yön veren ve bu panele katılan tasarımcıların bu sorunun çözmeye çalışıyor olması umut verici. Teknoloji elimizdeki en önemli silahlardan bir tanesi, bu silahı avantajımıza kullanarak yapıları optimize edebilir ve daha çevreci hale getirebiliriz. Eminim ki akademinin açtığı bu yolu yavaş yavaş endüstri de benimseyecek ve geleneksel tasarım ve üretim tekniklerini gözden geçirecektir.”
Mimaride Uluslarası Diyalogları Geliştirmek
John Grundström & Martin Björklund – ArkNat
“Woodlife Sempozyumu’ndan ana çıkarımımız farklı kültürelere sahip iki üke arasındaki bilgi ve tecrübe paylaşımının, katılan öğrenciler ile ne kadar verimli olabileceğini görmek oldu. Bu değişim kesinlikle yaratıcılığı tetikleyen çok büyük bir unsur. Arknat olarak Woodlife’in; ahşap ve ahşabın mimarideki yeri üzerine paylaşım alanı açan misyonunu takdir ediyoruz.”
AnkaraAks
“AnkaraAks olarak bu süreçte sergi, sempozyum, yan etkinlikler ve iletişim aşamalarında bulunarak farkına vardığımız en önemli şey; ahşap konusunda yaratılmak istenen bilinç için mevcut tüm kollardan bu yolda adımlar atılması gerektiği oldu. İsveç, doğaya saygısını, endüstriyel gücünü, iş olanaklarını ve benzeri sergilerle ülkesi dışında farkındalık yaratma çabalarıyla ahşabı olağan kültürünün ve sektörünün bir parçası haline getirebilmiş.
Bizim gibi gelişmekte olan ve potansiyelin her konuda çok yüksek olduğu ülkelerde de; şirketlerin endüstriyel olarak ahşabı tanıyıp ilerletmeye çalışmaları, devletlerin gerekli yasalarla ve fırsatlarla halkını ve üreticilerini desteklemesi, toplumun yaratıcı kesimlerinin ahşabı tüm süreçlerinde sürdürülebilir ve estetik bir malzeme olarak düşünmesi gerekmekte. Böylesine geniş bir seferberlik özellikle bizim gibi inşaat sistemlerinin çok büyük oranının çelik ve betonarme sistemlerden oluşan ülkelerde radikal bir değişiklik yaratması beklenebilir.
Sempozyum ve sergiler bu bağlamda olanakları bizlere gösteren en önemli etkinlikler oldu. Geniş bir disiplin ve zaman çizgisine oturan tartışma ve sunumların hepsi bu uygulamaları kendine hedef edinmek isteyenler için ders niteliğindeydi. Biz de kendi yan etkilerimizle bu süreçlerin daha iyi anlaşılabilmesi ve alternatif yaklaşımların çoğalabilmesini sağlamaya çalıştık. Günün sonuna baktığımızda, ahşabın etraflıca ve farklı bağlamlarca fark edildiği ve tartışıldığı verimli bir süreç olduğunu düşünüyoruz.”
——-
Woodlife Sempozyumu; İsveç Enstitüsü, İsveç İstanbul Başkonsolosluğu, İsveç Büyükelçiliği tarafından ahşap mimari üzerinden sürdürülebilir kalkınma ve iklimsel etkinin azaltılması konusunda farkındalık yaratmak amacıyla; şehir planlama, mimarlık ve tasarım alanlarından profesyonelleri bir araya getiren bir platform olan Woodlife Sweden in Turkey programının ana etkinliği. Sempozyum Fişekhane, Hemel, Nippon Paint, Novawood, Spax ve Technowood’un destekleriyle hayata geçirildi.