Çoğumuz benzer formlara sahip kutuların içinde yaşıyoruz, ama bazı kutuların içlerinin diğerlerinden farklı olabilme ihtimalini seviyoruz.
Japonya’dan Tato Architects’in tasarladığı konut, dikdörtgen prizmanın içinde ortogonal olmayan, planı olduğu kadar kesiti de çalışılmış bir yaşam alanı öneriyor.
Ev üç kişilik ve bol eşyalı bir aile için tasarlanmış. İşverenin, mimarlardan “aile fertlerinin evin neresinde olursa olsunlar birbirlerine yakın hissedebilmeleri” gibi belirli bir isteği olmuş. Buna cevap olarak mimarlar hacmin duvarlarla ayrılmadığı, sadece döşemelerin dikeydeki hareketiyle tanımlandığı bir konut tasarlamış.
Mimarlar bu konuda “odalara gerek duymadık çünkü kendi mekanlarına çekilmenin yalnız hissettirdiğini söylediler” diyor. Kendilerini saklamaktan hoşlanmadıkları gibi eşyalarını da dolaplara saklamaktan hoşlanmayan ev sahipleri için mekanda herhangi bir depolama alanı da tasarlanmamış.
Ev, bir konutta olması beklenen bütün mekanları, beklenmedik bir şekilde içeriyor. Her koşula adapte olabilen insan canlısı da bir süre sonra bu beklenmedik mekânsal kurguya alışıyor ve hatta kendine göre şekillendiriyor. Mekanda kendilerine bir düzen kuran kullanıcının evi belki biraz dağınık gözüküyor olabilir (kime göre?) ama bu da herkesin kendine özgü yaşamsal tercihleri olabileceğini hatırlatıp bir oh çektiriyor.