Malumunuz; Adnan Menderes ve arkadaşlarının yargılandığı Yassıada, ‘Demokrasi ve Özgürlük Adası’ ismiyle imara açıldı.
Ve tartışma başladı. Kentbilimci Ahmet Vefik Alp “Yassıada neden San Francisco’da, Al Capone gibi ünlü suçluları ağırlamış olan Alcatrazgibi olmasın?” diye soruyor. Adalar Belediye Başkanı Mustafa Farsakoğlu’nunsa ciddi itirazları var Adaları bir bütün olarak ele alıyoruz. Doğal bitki örtüsünün yanı sıra deniz içindeki doku da bizim için çok önemli. Yassıada ve Sivriada’yı yapılaşmaya ve yoğun turizme açarsanız buradaki doğal yapıyı tamamen öldürürsünüz. İmar planlarında adadaki yapılaşma yüzde 65’e çıkarılıyor.
Adada kesinlikle yeni yapı yapılmamalı ve ada konaklamalı turizme açılmamalı. Mevcut binalar restore edilip müze olabilir; günü birlik kültür turizmi yapılabilir.
Ada hem Bizans hem Osmanlı hem de Cumhuriyet döneminin tarihi bellek mekânı. Bizans döneminden kalma kilise, manastır, Osmanlı döneminde adayı satın alan İngiliz sefir tarafından yaptırılan şatonun kalıntıları var. Bunlar evrensel miras. Hıristiyan kültürüne de, Musevi kültürüne de sahip çıkmak zorunda değil miyiz?
Ada 1947’den 1958’e kadar Deniz Kuvvetleri’ne tahsis edilmiş. O dönem yapılan askeri yapılar belki tescil edilmemiştir ama 1960 darbesiyle İstanbul’un belleğine yerleşmiş yapılar. Bu tarihin de korunması gerekir.
Yassıada ve Sivriada yapılaşmaya açılırsa, “Orada da tarih var ama yapılaşmaya açılıyor” denilerek bunun diğer adalara da sirayet edeceği endişesi taşıyoruz.
Deniz Kuvvetleri’nin inşaatları sırasında adada küçük bir çömlek içinde 196 adet Bizans sikkesi bulunmuş. 3. derece arkeolojik alan. Her şeyden önce adada arkeolojik kazı yapılmalı. Bu arada adadaki planlama konusunda ne belediyenin ne de halkın görüşü alındı.
Şehircilikte kullanılan ‘kullan-koru’ prensibiyle, doğal yapı da korunarak, bir-iki günlük konaklamalı turizm, Türkiye’nin tanıtımına destek olacağı gibi adayı da gelir kapısı haline getirebilir. Alcatraz Adası her yıl milyonlarca turist ağırlıyor. Kıyıya yakın olduğu için orada konaklama anlamsız. Ama Yassıada üç günlük uluslararası kongreler için biçilmiş kaftan mesela.
Doğru projelerle bunlara yine sahip çıkabiliriz. Paris’teki Louvre Müzesi çivi çakılamayan bir yapı. Fakat sergileme alanları yetmiyor, her şey depolarda mahvoluyordu. Orta avluya bir cam piramit yapıldı. Onun içine alta inilen yürüyen bir merdiven. Böylece altta Louvre’un bir buçuk katı kadar daha sergileme mekânı çıktı.
Bir fabrikanın sinema salonuna dönüştürülmesi gibi, mevcut yapılar restore edilerek kullanılabilir. Ama tarihi dokunun korunamayacağı eleştirisine katılmıyorum.
Burada yapılan özel çalışmanın diğer adalara örnek gösterileceğini ve oradaki yapılaşmayı etkileyeceğini sanmıyorum. Adalar zaten SİT alanı ve inşaatlara sınırlı olarak izin veriliyor.Bu konuda hemfikiriz. Arkeolojik kazı yapılmalı tabii. Planlama yapılırken de büyükşehir, ilçe belediyeleri ve Adalar hatta İstanbul halkının görüş ve tercihlerine başvurulmamasını büyük eksiklik buluyorum.
Auschwitz Toplama Kampı: II. Dünya Savaşı sırasında Yahudi soykırımıyla özdeşleşen Polonya’daki Auschwitz Kampı müzesini her yıl ortalama 1 milyon 300 bin kişi ziyaret ediyor.
Robben Adası: Güney Afrika Cumhuriyeti’nin eski Devlet Başkanı Nelson Mandela’nın 27 yıl hapis yattığı Robben Adası 1997’de müzeye çevrildi ve UNESCO’nun dünya mirası listesine girdi.
Nankin Anıtı: 1937’de Japon ordusu Çin’in başkenti Nankin’i işgal etti.Altı hafta süren ve tarihe ‘Nankin Katliamı’ olarak geçen olaylarda yaklaşık 300 bin sivil ve silahsız asker öldü. Katliamda ölenlerin anısına 1985’te Nankin Anıtı inşa edildi.
Wounded Knee Anıtı: ABD’de Lakota Siyuları ile Birleşik Devletler arasındaki son büyük çatışmada yaşananlar ‘Wounded Knee Katliamı’ olarak biliniyor. 1903’te katliamdan sağ kurtulanlar tarafından bir anıt inşa edildi. Üzerinde ölenlerin isimlerinin yer aldığı anıtı her yıl binlerce kişi ziyaret ediyor.
1960 darbesi sonrası Başbakan Adnan Menderes ve birçok Demokrat Partilinin yargılanmasıyla akıllara kazınan Yassıada, 10 ay öncesine kadar askeri, doğal, tarihi ve arkeolojik SİT alanıydı. Ada, arka arkaya alınan kararlarla önce doğal SİT, sonra tarihi SİT alanı olmaktan çıkarıldı. Geçen nisan ayında yatırıma açılabileceği kararı verilen adaya, otel, kafe-restoran, heliport, park, müze, kütüphane, idari bina, konferans salonu ve seyir terası yapılacak. Süreç başladı. Ancak Adalar Belediyesi, Çevre Bakanlığı’nın yapılaşmayı yüzde 5’ten yüzde 65’e çıkaran imar planlarına itiraz etti. Bakanlık iki ay içinde cevap verecek. Belediye, itirazı kabul edilmezse yürütmenin durdurulması ve planların iptali için dava açacak.