Yassıada, metruk görüntüsünden kurtularak yeni bir kimliğe kavuşuyor. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Yassıada'yı yaslı ada olmaktan kurtaracak bir dizi çalışmaları başlatacaklarını söyledi.
Cihan muhabiri Sertaç Dalgalıdere’nin Mayıs 2008’de bir balıkçı motoru kiralayarak uzun uğraşlar sonucu çıktığı Yassıada’da gizlice kaydettiği görüntüler gündeme bomba gibi düşmüş, kaderine terk edilen adanın içler acısı görüntüleri uzun süre kamuoyunda tartışılmıştı. Yassıada’nın demokrasi adasına dönüştürülmesine ilişkin düşünceler ilk kez Dalgalıdere’nin haberinde dile getirilmiş, haberin yayınlanmasının ardından sivil toplum kuruluşları “Yassıada demokrasi adası olsun” sloganıyla adaya demokrasi çıkarması yapmıştı.
Başbakan Erdoğan dünkü Aydın mitinginde 27 Mayıs’ın demokrasi tarihimizde kara bir leke olduğunu belirterek, Yassıada’yı yası ada olmaktan çıkaracaklarını söyledi. Erdoğan, konuşmasında, “Kültür ve Turizm Bakanlığına devredilecek. Barışa, özgürlükle, demokrasiye özlemi olan fikrini, inancını sergileyenlerin el ele olacağı bir ada haline gelecek.” dedi.
Sertaç Dalgalıdere’nin 21 Mayıs 2008’de servis edilen haberi şöyleydi:
Kaderine terk edilen Yassıada, turizm merkezi olacak
27 Mayıs 1960 darbesinden sonra iktidardan uzaklaştırılan Demokrat Parti (DP) yöneticilerinin yargılandığı Yassıada’daki kapıla spor salonu, aradan geçen yıllar içerisinde harabeye döndü. Türk demokrasi tarihine derin izler bırakan Yassıada’daki spor salonu ve kagir yapılar, bir bir terk edildiği için adada bugün sessizlik hakim. Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, acı anılarla dolu adayı sosyal yaşama kazandırmak için projelerinin olduğunu açıkladı. Günay, gelecek 14 Mayıs’larda Yassıada’yı güzel duygularla anılabilecek bir mekan haline getirmeyi hedeflediklerini söyledi. Adalar Belediye Başkanı Coşkun Özden ise, bir döneme tanıklık eden ve bugün duvarlarında aşk yazıları bulunan Yassıada’daki spor salonunun “Demokrasi Müzesi” yapılabileceği görüşünde.
27 Mayıs hareketinden somra tüm dünyanın gözlerini çevirdiği Yassıada duruşmalarına mekan olan spor salonunun duvarları çivi, taş ve kurşun kalemle kazılmış isimlerle tahrip edilmiş. Bugün martı seslerine teslim olan ıssız adada insan yaşamazken, adaya gelenleri kıyısında bulunan balık üretme çiftliği karşılıyor.
Yargılamalar bittikten sonra Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’na teslim edilen Yassıada; 1978’e kadar subay eğitim için kullanılmış. 1993 yılında ise İstanbul Üniversitesi Su Ürünleri Enstitüsü’ne devredilmişti. Fakat şehre uzaklığı ihtiyaçların karşılanmasını zorlaştırdığı için Su Ürünleri Enstitüsü 1995 yılında adayı terk edince, mülkiyeti Hazine’ye ait olan adadaki lojman, yemekhane ve sosyal tesisler, bakımsızlıktan artık kullanılamaz hale geldi. Camları kırılan, duvarları dökülen binalar, adaya gelip gidenlerin tahribatıyla neredeyse tanınmayacak durumda.
Bakan Günay: “Yassıada ile ilgili projelerimiz, yaz aylarında şekillenecek”
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, Yassıada’nın yendine sosyal yaşama, toplumsal hayata kazandırılması gerektiğini ifade etti. “Yassıada, bizim tarihimizde ne yazık ki acı anılarla dolu olan bir mekan” diyen Bakan Günay, şöyle devam etti; “Uzun süredir metruk ve bakımsız bir durumda olduğunu öğrendim. Marmara’nın ortasında olan bir ada. Geçmişte acı anılarla dolu olsa da yeniden sosyal yaşama, toplumsal hayata kazandırılması gerekiyor diye düşünüyorum. Bir çalışmamız var, müze mi olabilir? bir kültür merkezi ya da kongre merkezi mi olabilir? Bu konuda bir ön çalışmamız var. Şu anda net birşey söylemek için erken ama sanıyorum ki gelecek 14 Mayıs’larda Yassıada’yı güzel duygularla anabileceğimiz bir mekana dönüştürmeye çalışacağız.”
Adanın mülkiyetinin Kültür ve Turizm Bakanlığı’na tahsisli olmadığının altını çizen Günay, bu yıl içerisinde projelerinin şekilleneceğini kaydetti.
Adalar Belediye Başkanı Özden: Maneviyatıyla bağdaşmayan bir durumda”
Adalar Belediye Başkanı Coşkun Özden de, Yassıada’nın bugün maneviyatıyla bağdaşan bir durumda olmadığını söyledi. Yassıada’nın turizme kazandırılması gerektiğini belirten Özden, “Tabii manevi değeri çok yüksek olan bir yer. Bir tarihin yaşandığı yer. Gerçi o olayların geçtiği dönemde 3-4 yaşındaydım, olayları hatırlamamız mümkün değil. Basından, televizyondan yıllarca bunları dinledik. Maneviyatıyla bağdaşan bir durumda değil şu anda. Orada tarihi değerleri yansıtan bir müze de olabilir. ‘Demokrasi Müzesi’ gibi. Müzenin yanında turizme katkı yapabilecek yatırımlar da yapılabilir. Bu şekilde değerlendirilmesi lazım. Netice itibariyle güzel bir ada. İstanbul’a da yakın bir yerde.” şeklinde konuştu.
Yargılamanın yapıldığı spor salonunun çok kötü durumda olduğunu anlatan Coşkun Özden, “Camları çerçeveleri kırılmış, maalesef kötü durumda. Bir zamanlar orası onarılmıştı. Su Ürünleri Fakültesi gidince eski haline döndü.” dedi.
Adanın turizme kazandırılması için özel müteşebbisleri yatırım yapmaya çağıran Özden, şunları kaydetti; “Biz ancak, yapılacak projelere belediyemizin yetkileri ve tasarrufları doğrultusunda tabii ki destek veririz. Oranın bu şekilde kalmasını hiçbir zaman arzu etmem. Hem tarihi değeri, manevi değeri açısından da bu halde kalmasını doğru bulmuyoruz. Eğer bu konuyla ilgili özel müteşebbisler, Hazine ve Maliye Bakanlığımız ile anlaşıp burayı; Adalarımız’a, İstanbulumuz’a yakışır bir turizm tesisi haline getirirlerse belediye olarak sonuna kadar destek veririz.”
Yargılamalar 11 ay sürdü
27 Mayıs 1960 darbesinin ardından kurulan Yüksek Adalet Divanı, davaya 14 Eylül 1960’da başlamış. Aralarında Cumhurbaşkanı Celal Bayar, Başbakan Adnan Menderes’in de bulunduğu yaklaşık 500 sanık, “Anayasa’yı ihlal” ve diğer suçlardan 11 ay süren yargı sürecinde hakim önüne çıkmıştı. 15 Eylül 1961’de son duruşmasını yapan mahkeme, Celal Bayar, Adnan Menderes, eski TBMM Başkanı Refik Koraltan, eski Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu, eski Maliye Bakanı Hasan Polatkan başta olmak üzere 15 sanığı ölüm cezasına çarptırmış, Milli Birlik Komitesi (MBK) yalnızca üç ölüm cezasını onaylamış ve Adnan Menderes, Fatin Rüştü Zorlu ile Hasan Polatkan İmralı Adası’nda idam edilmişti. Celal Bayar’ın cezası ise, yaşının ileri olması nedeniyle ömür boyu hapis cezasına çevrilmişti. İdamların ardından halk, Yassıada’dan uzun süre “Yaslıada” diye sözetmişti.
Adanın tarihi
Eni 185, boyu 740 metre olan Yassıada, 18.3 hektar yüzölçümüne sahip. Biri sivri, diğeri yassı görünümlü olan iki Hayırsızada’dan ‘yassı olanı’ diye biliniyor. Bizans İmparatorluğu döneminde 4. Yüzyıl’dan itibaren bir sürgün yeri olarak kullanılan Yassıada’ya, İmparator Theophilos (829-846) Platea adını verdiği bir manastır inşa ettirir. 12. Yüzyıl’da Latinlerin ve 15. Yüzyıl’da Rusların istilasına uğrayan ada, İstanbul’un fethinden sonra uzun süre boş kalır. 1859’da adayı satın alan İngiltere’nin İstanbul sefiri Sir Henry Bulwer, sahilde burçları olan kaleye benzer bir bina ile şato büyüklüğünde bir köşk inşa ettirir. 1872’de adayı satın alan Mısır Hidivi İsmal Paşa, bir süre sonra adayı terk eder. 1950 yılında Yassıada, bir ailenin özel mülkiyetine geçtikten sonra o yıl cebri icra yoluyla Maliye hazinesine devredilir. Deniz Kuvvetleri Komutanlığı, günümüzde de duran Bulwer’in şato tipi yuvarlak köşkünü muhafaza ederek, subay ve erler için yüksek katlı lojmanlar, spor sahası, tesisler, buz deposu, yemekhane, silahhane gibi bir çok yeni bina yaptırır. 1952’de eğitim hizmetlerine açılan Yassıada’da, 27 Mayıs darbesinden sonra kurulan mahkemede Demokrat Partililer yargılanır.