Yedikule Suriçi Bostanlarında iş makinaları ekili alanların ve belki bin yıldır burayı kollayan insanların üzerinden geçiyor. İş makinalarının yetemediği yerde zabıta, polis, çıplak şiddet ve kimyasallar devreye giriyor.
Yedikule Sur-içi Bostanları’ndan geliyorum. Her güne mutad bir aciliyet halet-i ruhiyesiyle, bin bir koldan gelen türlü hak ihlâlleri ve kıyımlarla başlamak vaka-yı adiyeden oldu. Dün akşam (6 Temmuz) İstiklâl Caddesi’nde iliğime kadar işleyen kimyasal katkılı suyun “kanıtı” giysilerimi analiz için nereye götürebileceğimi bulmak için interneti açmıştım ki, evime 10 dakikalık yürüme mesafesinde bulunan bostanlar için acil çağrıyla karşılaştım.
Birkaç gündür İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin molozla kapatmakta olduğu Yedikule Bostanları, tarım tarihi üzerine araştırmalar yapan ve Sur-boyu bostanlarının tarihiyle bilhassa ilgilenen ve yıkımı da yakinen takip edip kamuoyuna duyurmaya çalışan Aleksandar Sopov’un aktardığına göre, “Antik bir şehir bölgesi içinde mevcut dünyanın en eski tarım alanı…” Burada bahçecilik yapan aileler, komşularıyla beraber, geride bıraktığımız haftalar boyunca gazetecilerin gerçekleşmekte olan kıyıma dikkatini çekmeye çalışmış ama başarılı olamamışlar. Aradan geçen süre zarfında Belediye iki bostanı ve üç tarihi su kuyusunu yok etmiş, Bizans duvarlarının bir kısmına zarar vermiş durumda. Önceki gün Aleksandar’ı ve Aleksandar’ın haberdar ettiği Radikal gazetesi muhabirini fotoğraf çekerken görünce çalışmalarını daha da hızlandırmışlar ve olağandan üç saat daha fazla çalışmışlar. Şu anda ivedi yok ediliş riskiyle karşı karşıya olanlar arasında sağlam durumda bir tarihi ahşap ev, sağlam durumda Bizans kuyuları ve elbette bu tarihi barındıran diğer bostan alanları var.
Tarihçi ve Kuzguncuk Bostanı mücadelesinden Caroline Finkel’in yanı sıra, bazı gönüllü muhabir arkadaşlar, Yeşiller’den birkaç kişi ve Cihangir Forumu’nda yeni kurulmuş olan Bostan Çalışma Grubu’ndan bir arkadaş da koşup gelen az sayıdaki insan arasındaydı.
Daha önce de denk geldikçe konuştuğum sur-boyu tarımcıları gibi bugün konuştuklarım da kendilerini “kiracı” sanıyorlarmış. Ben de öyledir sanıyordum buraya yerleştiğimden bu yana, kendi pozisyonlarını bilmiyor olabileceklerini aklıma getirmeden… Oysa bana gösterdikleri ödeme belgelerinden ve ecri misil kararlarından (hepsi bostanları ekip işleyenlerce ödenmiş) aslolarak bir “işgal tazminatı” ödediklerini anlıyorum. Lâkin bu, fiili olarak bir kira ilişkisi olarak kurulmuş, dönemlerin uzunluğu ve düzenliliği dikkate alındığında. Sorun şu ki, yine bu belgelerden gördüğüm, en son 26 Haziran’da tazminat ödemişler ve bundan iki gün sonra boşaltmaları yönünde tebligat gelmiş. Ekinlerini toplamak ve mevcut ödemelerinin parasını çıkarmak için ek süre istemişler, dikkate alınmamış… Bilgi doğruysa bir özel mülk sahibine de tahliye tebligatı gelmiş…
Çevre Düzenlemesi kapsamında “Park” yapılıyor şimdi burada… Fatih Belediyesi’nin açıklaması, “… şu anda İBB tarafından Yedikule-Belgradkapı arasını kapsayan yaklaşık 70 bin metrekarelik alanda rekreasyon düzenleme çalışmasına başlanmıştır. Yapılacak olan bu düzenleme çalışmasının projesi, Anıtlar Kurulu tarafından onaylanmıştır.” [1] Kültür Bakanı’nın açıklaması, “Kara surlarındaki 138 yıllık bostan alanı, yeşil alan olarak korunacak… Sura bitişik alanlardaki 1875 tarihli haritada yer alan ve günümüze kadar mevcudiyetini devam ettiren bostan alanları yeşil alan bütününde tematik olarak değerlendirilecektir.”[2]
Doğduğundan bu yana, 45 yıldır burada yaşayan Serdar, “Aynı şeyi altı yıl önce de yaptılar, süre tanımadan, aniden insanları evlerinden çıkardılar, Fatih Sitesi’nin görüntüsü bozuluyordu, sonra oraya sağlık ocağı ve park yaptılar. Bunları yaparken, tarihi çeşmeyi de söküp götürdüler. Şimdi de burası Yedikule Konakları için yapılıyor. 13 yaşımdaydım, ahırım vardı benim burada, atım vardı… Belediye hep ‘iyidir sizin burada olmanız, hem bekçilik yapıyorsunuz diyordu’” diye anlatıyor…
Evet, Yedikule Sur-içi Bostanlarında iş makinaları yavaş yavaş ekili alanların ve belki bin yıldır buradan geçinen, burayı koruyup kollayan ölmüş ve halen yaşayan insanların üzerinden geçiyor. İş makinaları bu şehirde her gün hayatlarımızın üzerinden geçiyor. İş makinalarının yetemediği yerde Zabıta, Polis, çıplak şiddet ve kimyasal silahlar…
Bugün (8 Temmuz) saat 11.00’de, Belgrad Kapı’nın az içerisinde bostan eken ailelerle dayanışma buluşmasına çağırıyoruz!.. Başımızın belası iş makineleri çalışıyor olacak o saatlerde muhtemelen… Bir-iki gün önce 10 yaşında bir çocuk durdurabilmiş önüne geçip de…
İlgili videolar :