İstanbul Seminerleri kapsamında Bilgi Üniversitesi Santral Kampüs'ünde gerçekleşen etkinlikte "Yeni Bir Olimpik Branş Adayı: Mega Etkinliklere Karşı Kent Hakkını Savunmak" başlığıyla Yaşar Adanalı sunum yaptı.
Yaşar Adanalı, kentsel dönüşüm ve Türkiye’de hayat bulma süreci, bu sürecin aslında geçmişten günümüze nasıl bir algıyla ele alındığı üzerine başladığı sunumunda, mizahi bir bakış açısıyla Orhan Gencebay’ın filmlerinde gecekonduların önünde durup “Yıktırmam” dediği bir zamandan sonra şimdi gökdelen reklamlarında oynadığı bir zaman dilimine gelindiğini ifade etti. İnsanlığın hep daha büyük projelerin peşinden gitme dürtüsünden, tahayyül edilemeyeni düşünmeye başlayarak proje geliştirmesinden ve böylece projelerle örtüşen, modernleşmeyle özdeleştirilen mega şantiye alanlarının oluşmasından bahsetti.
Amerika’nin banliyöleştiği, büyük bulvarlar ve yüksek yapılarla donatılarak modernleştiği dönemin Türkiye’de yaşanan kentsel değişim açısından bir örnek teşkil ettiğini dile getiren Adanalı, İstanbul’un “küresel kent” olarak değerini vurgulayarak bazı sayısal verilerle bu durumu somutlaştırdı. Türkiye’nin turist sayısı en fazla artan destinasyon olmakla birlikte, en fazla dolar milyarderinin yaşadığı 5. şehir olduğunu ve buna bağlı olarak da toplumsal eşitsizliğin en fazla yaşandığı şehir olduğunu söyledi.
İstanbul’un “Finans Merkezi” olarak planlanmasında temel amacın hareket eden sermayeyi ele geçirme ve sermayenin birikmesinin önünü açmak olduğunu dile getirdi. Buna karşı olarak gerçekleşen sanayinin desantralizasyon eyleminin değerinden bahsederek Bayrampaşa’da cam işçilerinin direnişiyle gerçekleşen cam fabrikasının dönüşümünü örnek verdi. Kente sadece değerlendirilmeyi bekleyen arazi olarak bakan ve diğer bağlamlardan tamamen koparan bakış açısını ise İstanbul için üretilen çılgın projelerle örnekledi.
Olimpiyat hazırlığında olan İstanbul’un markalanmasını ve bunun kentte yarattığı değişiklikleri içeren mevzuya, Avrupa 2012 Spor Başkenti ve İstanbul 2020 Yaz Olimpiyatları kapsamında üretilen reklam görsellerini ve bu reklam görselleriyle kaplanmış kent mekanlarını göstererek giriş yaptı. %76 halkın olmasını istediği olimpiyata, siyasi güçlerin ulusal bir dava olarak baktığını, sektör insanlarının ise prestij sağlamak, gelişecek turizmden yarar elde etmek amaçlı olup mütakabiliyet yasası ile kolaylaşan yabancı yatırımın daha da fazla artacağı bir süreç olarak baktığını söyledi. Olimpiyat etkisinin kentte sosyal harcamalarda kesinti, sektörün olimpiyatın açacağı kararlar üzerinden kendi isteklerini gerçekleştirme politikaları ve olimpiyata inşaat üzerinden hazırlanan bir İstanbul sonucu üzerinde sorgulamalar yapıldı.
Adanalı, özellikle İstanbul’un masterplan’ında var olan Kuzeye doğru kontrollü büyümenin ne kadar ihlal edileceği, Olimpiyat ile birlikte bu durumun nasıl meşrulaştırılacağı, kentsel mekanların ticaretleştirilip zorla tahliye ihtimallerini, geçmiş olimpiyat kentleri ve geçirdikleri süreçler üzerinden ele aldı. Bu anlamda COHRE adında bir değerlendirme raporunun öneminden bahsederek etkinlik öncesi sosyal ve çevresel etki değerlendirilmelerinin yapılması, süreç boyunca denetleme faaliyetlerinin devam etmesi, etkinlik sonrası değerlendirme ve yatırımların toplum için kullanılması gibi gereklilikleri belirtti.
Seminer sunumu, Sarıyer halkının dönüşüm sürecindeki eylemleri ve yaptıkları etkinlikleri ifade eden bir video ile sona erdi. Adanalı, Sarıyer’in sürece yaşayanları katmadan sürecin başlamasını reddeden bir ilçe olarak örnek temsil ettiğini söyledi.