Yenikapı’nın Geleceğini Hangi Proje Belirleyecek?

Yenikapı Transfer Merkezi ve Arkeopark Alanı olarak düzenlenmesi planlanan alana yönelik yarışmanın İMP'de gerçekleşen sunumları halka açık gerçekleşti.

Konunun uzmanlarından ilgili bölge halkına pek çok kitleden izleyici sunumları izlemek ve yorumlarını paylaşmak için oradaydı. Moderatörlüğünü Suha Özkan’ın yaptığı, iki gün sürecek olan bu etkinliğin ilk günü, 7 Nisan Cumartesi gerçekleşen ilk etapta 9 katılımcı ekipten 5’i projelerini başka bir deyişle hayallerini anlattı.

EAA (Emre Arolat Architects) – “İçinde dolaştıkça ortaya çıkacak ve anlam kazanacak bir yapılar bütünü tasarlamak istedik”

İlk sunum yapan ekip olan EAA (Emre Arolat Architects), hazırladıkları projenin sunumunu Emre Arolat’ın yaptığı kısa bir ön bilgilendirmenin ardından 55 dakikalık bir filmle yaptı.

Filmin içeriği, genel hatlarıyla projenin şekillenmesine öncülük etmiş grup içi belli tartışma konularından oluşuyordu. Bu sayede izleyici yalnızca sonuç ürünü görmeyip, bu ürüne giden sürecin de içine dahil edilmiş oldu. Filmde, yarışmaya hazırlık süreci boyunca konunun danışmanlarıyla yapılmış olan kilit diyalog ve anlatımlar, beraberinde konuşulanı simultane olarak görselleştiren harita, fotoğraf ve film sahneleriyle besleniyordu.

Filmde en ilgi çeken bölümlerden biri ise New York’un 1950’lerde geçirdiği dönüşümlerin mimarı Belediye Başkanı Robert Moses’ı koltuğundan eden gazeteci aktivist Jane Jacobs’ı aynı dönemde Türkiye’de hayal eden ve olası etkileri irdeleyen bölümdü.

Şehrin kalbinin Menderes döneminde geçirmiş olduğu ameliyatların İstanbul geneli ve özellikle proje alanı için kritik öneme sahip olduğu örnekler ve alternatif ihtimallerle vurgulandı.

Projeye dair dikkat çeken noktalardan biri ise Marc Augé’nin “Non-Places” isimli kitabından alıntılanarak örneklendi. Kitapta havaalanı, metro ve tren istasyonu gibi kamusal mekanların geçiş mekanı olmalarının ve “hız”ı sembolize etmelerinin getirdiği bir yere ait olmama olgusuna değinildi. Bu bağlamda Yenikapı istasyonunun nasıl bulunduğu yerle bütünleşerek kimlik kazanabileceği ifade edildi. Bu noktada Arkeopark alanı ile aktarma merkezinin mümkün olduğunca iç içe geçerek, müzenin de ziyaret edilen bir yer olmaktan çok “geçerken” de görülebilen bir mekan olabileceğinden bahsedildi.

Son olarak Emre Arolat, tüm projeyi özellikle afili bir nesne olarak öne çıkmayan, içinde dolaştıkça ortaya çıkan ve anlam kazanan bir yapılar bütünü tasarlamak istediklerinin altını çizerek sunumu sonlandırdı.

Tabanlıoğlu Architects – “Bir ‘yer’ yaratılıyor”

Sunumuna “Gurbet Kuşları'” filminin Haydarpaşa’da geçen kısa bir sahnesiyle başlayan sunumu gerçekleştiren Murat Tabanlıoğlu, Haydarpaşa’nın İstanbul ve İstanbullular için ne anlama geldiğini filmden örneklemeler yaparak anlattı ve Yenikapı projesine de buna paralel bir bakış açısıyla yaklaştıklarını vurgulayarak proje anlatımına başladı.

Alanın arkeolojik açıdan önemine değinen ekip danışmanı Müzeolog Burçak Madran, önerilen projenin fiziksel bir ürün değil, arkeoloji ile müzeolojiyi buluşturan bir deneyim olduğunu dile getirdi. Ayrıca müze kompleksinin parçalı ve esnek yapısının, gelecekteki arkeolojik çalışmalara ve bu alandaki sürprizlere açık olması gerektiğinden ileri geldiğini vurguladı.

Aktarma merkezi, şehir müzesi ve arkeopark kısmı dışında kalan sahil şeridinde de çekim yaratan çeşitli program önerileriyle dikkat çeken proje, bu açıdan jüriden olumlu eleştiriler aldı. Bunun yanısıra projenin büyük bir soylulaştırma iddiası taşıdığı da gelen bir başka eleştiri oldu. Öte yandan jüri, Haydarpaşa’nın kaybolan fonksiyonunun Yenikapı’ya yüklenmesi ile ekibin projeyi bu gözle ele almasını olumlu değerlendirirken, bu anlamda “Şehre ilk giriş etkisi nasıl olmalı?” sorusu da salonda bir süre tartışıldı.

Son olarak ekip danışmanlarından Prof.Dr. Baykan Günay proje için Yenikapı’da bir “yer” yaratma kaygısı taşıdıklarının önemini belirterek konuşmayı sonlandırdı.

SelgasCano- “Yenikapı’da Tüm Programı İçeren Sürekli Bir Peyzaj Önerisi”

Sunumlarına Tarihi Yarımada ölçeğinden başlayan İspanyol ekip, tüm Yarımada’yı Haliç’ten Marmara’ya kuşatan yeşil sahil bandının Yenikapı’da bir büyüme noktası ve park alanı yaratabileceğini ve bunun da İstanbul’un sahip olduğu kamusal yeşil alan problemine bu anlamda bir fırsat yaratabileceği önerisiyle öne çıktı.

Proje, grafik bir dille programatik olarak bölünmüş müdahale alanını küçük tepelerden oluşan bir peyzaj örgüsü içinde ele alarak anlatıldı. Bu küçük tepelerin her biri farklı bir bitki örtüsüne ev sahipliği yapmakta öte yandan altında şehir arşivi ve aktarma merkezini barındıran tepe görünümündeki kabuklar ise Türk Sanatı’nın seçkin örneklerinden işlemeli çini ile kaplanacak dolayısıyla bitkisel dokunun sürekliliğindeki bu kopuşlar, altında barındırdığı tesisi temsil ediyor. Geri kalan tüm açık alan, benzer formlarla kendini tekrar ederek bir kent peyzajı yaratıyor.

Projenin önemli bir diğer kısmını ise proje genelindeki enerji kazanım ve kullanım stratejileri oluşturuyordu ve izleyicilerin dikkatini bu yöne çeken ilk ekip oldular.

TFP Farrells- “Şehrin DNA’sını anlamak”

İngiliz ekip sunumlarında ilk olarak İstanbul’un kentsel anlamda geçirdiği kritik evrelere ve tüm ulaşım sistemi ile ilgili gelecek önerilerine kısaca yer verdi.

Yenikapı proje alanına Aksaray yönünden dik olarak gelen Mustafa Kemal Bulvarı’nı Haliç’ten itibaren ele alarak okuyan ekip, bu ölçekte Tarihi Yarımada içerisinde M.K. Bulvarı çevresinde bulunan potansiyel kamusal yeşil alanları birbirine bağlayan bir ağ önererek Yenikapı’yı bu ağın jeneratörü olarak belirliyor. Proje alanına gelecek projenin mevcut dokuya entegrasyonu bu sayede gerçekleşirken Arkeopark’a açılan sokakların Arkeopark üzerine devam ettirilmesiyle bütüncül bir dolaşım sistemi planlanıyor.

Ekip, aktarma merkezi projesini, yeraltında olup biten tüm altyapının, her türlü aktivite ile kamusal düzene ulaşan bir uzantısı olarak yorumladı.

Sunum sonunda almış oldukları kentsel ağırlıklı kararlarla öne çıkan ekip, jüriden önerilen müdahale sınırlarının çok ötesine geçmelerinden ötürü eleştiri aldı. Ayrıca Arkeopark’ın yalnızca üzerinden sokak uzantılarının geçmesinin onu objeleştirebileceği ihtimaline değinildi.

Eisenmann Architects & Aytaç Architects – Dekonstrüktif Yenikapı

Geometrik öğelerin çeşitli düzenlemelerle anlam kazandığı projede ekip, esas amaçlarının bir projeden çok, o somut projeyi kuracak stratejileri fizikselleştirmek istediğini vurguladı.

Proje alanından Aksaray yönünde doğru belli bir kısmı Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Araştırma Birimleri ve Kampüsü gibi düzenleyen proje bu noktada jüriden olumlu eleştiriler aldı. Ayrıca sahil şeridindeki düzenlemelere yönelik uzun süreli bir tartışma ortamı doğdu. Suyu, proje alanı içerisine çekerek değerlendirmesi de ilgi çekti ancak Kennedy Caddesi’nin gömülerek su içine alınması noktasında çeşitli soru ve eleştiriler geldi.

Sunumunun sonunda salonun çok sıcak olduğundan dem vuran Eisenmann siyah gömleğinin düğmelerini çözerek “Haydi soyunalım” dedi ve konuşmasını sonlandırdı. Aynı anda Aytaç Mimarlık’ı temsilen bulunan ekibin de soyunmasıyla içlerinden çıkan Fenerbahçe forması ise salonun karışmasına yol açtı ama uzun soluklu bu günün de eğlenceli bir şekilde sonlanmasını sağladı.

8 Nisan Pazar günü gerçekleşen sunumların ikinci gününde Atelye 70&Cellini Francesco&Insula Architettura E Ingegneria, MVRDV&Aboutblank, Mimarlar ve Han Tümertekin&Hashim Sarkis Studios ve Cafer Bozkurt Mimarlık& Mecanoo’dan oluşan 4 ekip sırayla sunumlarını aktardılar.

Atelye 70 & Cellini Francesco & Insula Architettura E Ingegneria – “Aksaray Meydanı ile Marmaray bağlantısını kurmak”

Ekip sunumlarında üst ölçekli bir yaklaşımla proje alanı ve çevre ilişkisini yaya ulaşım bağlantıları ile kuvvetlendirdiklerini ifade ettiler. Aksaray Meydanı ile Marmaray bağlantısını kurmayı hedeflediklerini söyleyen ekip, İnebey Mahallesi ile Yalı Mahallesi’nde yapılacak müdahaleler ile mahallelerin kamusal donatı ihtiyaçlarını karşılayacaklarının altını çizdiler. Ekibin projesi, merkez alanı (istasyon ve arkeopark alanı), İnebey ve Yalı Mahalleleri, Aksaray Meydanı ve kıyı alanı odaklı öneriler getiriyor.

MVRDV & Aboutblank – “New İstanbul Gateway”

MVRDV & Aboutblank ekibinin sunumunu gerçekleştiren Nathalie de Vries, “New İstanbul Gateway” (Yeni İstanbul Kapısı) adını verdikleri projelerini detaylı bir şekilde dinleyenlere aktardı. Projelerinde kıyı alanına, mevcut yapılar dışında herhangi bir yapı önermediklerini ifade eden ekip, Aksaray Meydanı ile denizi bağlamak amaçlı kuzey – güney yönünde bir ulaşım koridoru önerdiklerini belirttiler. Kıyı alanındaki araç yolunu yeraltına alarak, yaya ulaşımına açtıklarını, istasyon etrafından kıyı alanına rahatça ulaşımın sağlandığını ifade ettiler. Aktarna noktasında ise insanları yer üstüne çıkarak aktarmalarını sağlayacaklarını ve bu şekilde çevredeki tarihi dokuyu keşfedeceklerini söyledi.

Projede, Şehir Müzesi’nde tarihi gemi kalıntılarının yüzer şekilde sergilenmesini öneriliyor.

Architects and Han Tümertekin & Hashim Sarkis Studios – “Yenihat”

Han Tümertekin & Hashim Sarkis Studios ortaklığındaki ekip diğer ekiplerin projelerine göre daha farklı bir öneri getirdi. “Yenihat” olarak ifade ettikleri projelerinde, proje alanının doğu-batı yönünde yeni bir raylı sistem önerisi ile, mevcut metro sisteminin desteklenmesi hedefleniyor. Aynı hat üzerinde farklı bir kotta araç ve otobüs geçişleri de sağlanıyor.

Diğer dikkat çekici bir öneri de bu hattın iki tarafının aralıklarla kolonlar ile çevrilmesi… Bu öneri jüri üyelerinin tepkisini alırken, kıyı alanında olan bir bölgede neden böyle bir “duvara” ihtiyaç duyulduğu soruldu. Hashim Sarkis de bu kolonların duvar olmadığını, mahalleler ile bu hattın hem gürültü açısından hem de mahremiyet açısından koparılmasını uygun gördüklerini belirttiler.

Ekip, Langa Bostanı olarak ifade edilen bölgenin de tarım işlevini sürdürmesini öneriyor.

Cafer Bozkurt Architects & Mecanoo Architecten – “Proje alanına yeni bir doku, örüntü inşa etmiyoruz”

Sunumda Cafer Bozkurt, projenin üst ölçekli yaklaşımını ifade ederek, mevcut dokunun daha yaşanabilir hale gelmesini istediklerini ve alana yeni bir doku, örüntü inşa etmediklerini söyledi. Çocukluk dönemlerini proje alanı yakınlarında geçirdiğini anlatan Bozkurt, alanın nelere ihtiyaç duyduğunu ifade etti. Kıyı alanını ise Tarihi Yarımada’nın genelinde olması gerekli kamuya açık yeşil alan olarak bıraktıklarını, İDO’yu da alanın batısına taşıyarak, alanın sadece yaya ulaşımına açılması gerektiğini belirtti.

Ayrıca alandaki tarihi limanın önemini öne çıkarmak amaçlı da alandaki surların restore edilmesini öneriyorlar.

Mecanoo’nun kurucusu Francine Houben de projenin daha alt ölçekteki boyutunu anlatarak, istasyon yapısı ve şehir müzesi yapılarının detaylarını paylaştı.

Değerlendirmeler ve Sergi

Projeler, 9 Nisan Pazartesi günü jüri üyeleri tarafından son bir kez daha değerlendirilecek. Değerlendirmeler sonucunda sonuçlar aynı gün kamoyu ile paylaşılması bekleniyor.

Projelerin sergisi, 10 Nisan – 10 Mayıs 2012 tarihleri arasında İMP’de izlenebilir.

Etiketler

Bir yanıt yazın