Çaycuma Belediyesi Çaycuma Spor Merkezi Mimari Proje Yarışması Ödül Töreni ve Kolokyumu 2 Nisan Cumartesi günü Çaycuma'da yapıldı.
Kolokyum, Çaycuma Belediye Başkanı Bülent Kantarcı’nın konuşması ile başladı. Kantarcı, ‘Çaycuma Değişiyor’ sloganı ile yola çıktıkları, kentin dönüşümüne dair, bisiklet yolları, akıllı kavşaklar, bedava internet gibi çalışmaların ve yeni imar planının devamıplanın bir devamlılığı olarak gördüğü spor merkezi projesi ile ilçenin bilim, spor ve turizm merkezine dönüşmesi yönündeki çabalarından bahsetti. “İstihdam kadar yaşam kalitesini” de arttırmak istediklerini belirten başkan, yakında açılacak olan “Deneme Bilim Merkezi Yarışması”nın da şartname aşamasında olduğu haberini verdi.
Ödül töreni ve konuşmaların ardından, Zonguldak doğumlu mimar Doç.Dr. Esin Boyacıoğlu’nun moderatörlüğündeki kolokyum başladı. İzleyiciler arasından ilk sözü alan Cem İlhan, jürilerin en çok zorlandığı şeyin kriter belirlemek olduğundan bahsetti. Ardından yarışmanın jürisine koydukları kriterleri bypass etmelerine sebep olan projeler olup olmadığı sorusunu yöneltti.
Jüri Başkanı Özcan Uygur, jürilerin her zaman kendi doğrularını seçtiğine dair bir görüş olduğunu ancak bunun doğru olmadığını belirtti ve yarışmacıların projelerinin kapsamının asıl belirleyici olduğu ve değerlendirme kriterlerini jürinin değil yarışmacıların belirlediğinden bahsetti.
Jüri üyesi Adnan Aksu da aslında her jüri üyesinin kendi kafasında belli kriterler oluşturduğu ancak bunların sabit olmasındansa zaman içinde evirilebilen kriterler olmasının daha doğru olduğundan bahsetti.
Daha sonra sözü alan 2. ödül müelliflerinden Ozan Öztepe, Van İpekyolu Belediye Merkezi yarışmasında 70 küsur proje olduğundan ancak buna rağmen bir bağlam yetersizliğinden bahsedildiğini hatırlatarak, jüriye, bu yarışmada yüzün üzerindeki projede benzer bir bağlam problemi görüp görmediklerini sordu.
Jüri üyesi Tülin Hadi, yer bağlamı ile en iyi ilişki kuran projelerin zaten ödül grubunda yer aldığını belirtti ve 1. ödülü alan projenin ise park ile kurulan ilişkiyi en iyi ele alan proje olduğunu söyledi. Mimari dil bağlamında ise “evrensel” bir dil olduğunu aktararak, “kültürel referansları yeniden üreten projeleri gözüm aradı doğrusu” dedi. Özcan Uygur’un kriterlere dair görüşünü tekrarlayarak, eğer mimari dil veya malzeme kullanımında yerel bağlama dair birçok proje gelmiş olsaydı, bunun da değerlendirme kriterlerinin arasında yer almış olacağından ancak öyle olamadığından bahsetti.
Sözü alan, Esin Boyacıoğlu Türkiye’de kentler ve su ile kurulan ilişkinin yetersizliğini hatırlatarak, çayın varlığının projelerin tasarımında bir girdi oluşturup oluşturmadığını sorguladı.
Jüri üyesi Adnan Aksu, bu yapının küçük bir yerleşimde üretiliyor olmasının, mimarlık adına önemli bir bağlam oluşturduğundan bahsetti. “Büyük kentlerin cesaret edemediği bir dönemde Çaycuma’nın bunu yapması”nın başarılı bulduğunu belirtti. İkinci bir bağlamı, mimarlık ortamına dair tanımlayarak, yarışmalara gönderilen projelerin artık çok fazla anonimleşmesi ve tekrar etmesinden dem vurdu. Son olarak da Türkiye’de yerel malzemeye dair bağlamın neredeyse hiç var olmadığının üstünü çizdi.
Özcan Uygur, yereli taklit değil, tasarımın bir ögesi olarak yorumlamanın çağdaşlığın gereği olduğunun üstünde durdu ve yerel malzeme kullanılan daha fazla proje gelmiş olması gerektiğini vurguladı.
Sözü alan Çaycuma Belediye Başkanı Kantarcı jüriye günümüzdeki Selçuklu/Osmanlı modası hakkında ne düşündüklerini sordu.
Cevap olarak ilk sözü alan yedek jüri üyesi Tuna Han Koç, bu mimarinin gerçekten yorumlanmadığı sürece bir biçim olarak kaldığından ve insanlara itici geldiğinden bahsetti ve ancak daha bilimsel bir zemine oturduğu sürece değerli bulacağını da sözlerine ekledi.
Adnan Aksu, başkanın sorusuna istinaden, geçmişe bakmanın çok kötü bir şey olmadığı, Rönesans’ta da yapıldığını ancak bir şeye saygı duymanın onu her yerde kullanmak demek olmadığını söyledi. Son olarak bu mimari üslubun her yerde kullanılmaya çalışılarak değersizleştirildiğinden bahsetti. Moderatör Esin Boyacıoğlu da benzer bir biçimde taklit edildiği zaman taklit edilen nesnenin değersizleştirildiğinden bahsetti.
Jüri başkanı Özcan Uygur konuya diğer tarafından bakarak, mimarların da bu konuda eksikleri olduğunu iddia etti ve daha iyi özümseyip, soyutlayıp, bugüne yansıtmalıydık veya üzerine inşa etmeliydik dedi. “Taklit etmek değil ama bir şeyin özünü alıp bugüne aktarmak daha doğru ama bugünün teknolojisi, sanatı neyse onunla yan yana koymak gerektiğini ve eski ve yeninin bu şekilde yan yana durabileceğini” belirtti.
Söz alan Ramazan Avcı, bunun iktidar sahiplerinin, güç sahiplerinin bunu ideolojik bir araca dönüştürüp dayattığı bir durum gibi gördüğünden bahsederken, yarışmaya katılan 114 projenin Selçuklu-Osmanlı üslubunda gelseydi bunun tartışmaya değer bir konu olabileceğini ama bunu kimsenin tercih etmediğini belirtti. “Mimarlık konusunda daha önemli dertlerimiz olduğunu düşünüyorum, Osmanlı-Selçuklu konusunda çok ısrarcı olan idarecilerimiz de umarım mimarlığın ve kentlerin asıl dertlerine dönüp onu tartışmayı tercih ederler” diyerek konuşmasını bitirdi.
3. mansiyon ödülü müelliflerinden Can Günay, Türkiye’de bağlam denilince yalnızca malzeme, yer gibi alt başlıkların konuşulması ancak aktivitenin kendi yarattığı bağlamın konuşulmadığını ve en nihayetinde safi “güzel yapı yapanların kazanıyor” olmasını eleştirdi.
Kolokyum 1. ödül müelliflerinden Cenk Çeşmeli’nin konuşması ile son buldu.