Yeşil Yol: Karadeniz İçin Mülksüzleştirme Çanları Çalacak mı?

Türkiye’deki ekoloji hareketinin tecrübeli isimleri ile Karadeniz’deki yerel mücadelelerin temsilcileri, Yeşil Yol çıkmazına Ankara’da yanıt aradı.

Doğu Karadeniz Bölgesi’nde, imara ve kentlere uzaklıkları sayesinde doğal unsurlarını bugüne kadar koruyabilmiş yaylaları birbirine bağlayacağı iddiasıyla başlatılan Yeşil Yol projesine karşı çıkan yerel unsurlar, Ankara’da buluştu. Yaylaların Kardeşliği Platformunun düzenlediği Yaşam Alanıma Dokunma Yeşil Yola Dur De Sempozyumu, Türkiye’de yerel yaşam mücadelesinin tecrübeli isimleriyle Doğu Karadeniz yaylalarını koruma mücadelesi veren yurttaşları bir araya getirdi. İnşaat Mühendisleri Odası Genel Merkezinin ev sahipliğinde Ankara’da düzenlenen sempozyumun ilk gününde “Biyolojik Çeşitlilik ve Orman,” “Planlama, Çevre ve Yeşil Yol,” “Yeşil Yolun Tarım ve Hayvancılığa Etkileri, Gıda Egemenliği,” “Yeşil Basın,” “Hukuki Mücadeleler” ve “Halk Sağlığı” oturumları yapıldı.

Toplumsal yaşam da değişecek

Açılışında CHP İstanbul Milletvekili Mehmet Bekaroğlu’nun da bulunduğu Sempozyumun ilk oturumunda Yeşil Yol projesinin uygulanması halinde ormanların ve yerel yaşamın göreceği hasar masaya yatırıldı. Prof. Dr. Erdoğan Atmış, projeyle asıl hedeflenin maden ve enerji üretimi için altyapı olduğunu ifade ederken, Dr. Yücel Çağlar doğa varlıklarının sömürüsünün bölgedeki doğayı olduğu kadar toplumsal hayatı da değiştireceğini aktardı.

Tarımın mahvını mülksüzleştirme izleyecek

“Yeşil Yolun Tarım ve Hayvancılığa Etkileri, Gıda Egemenliği” oturumunda ilk sırada konuşan Ziraat Mühendisleri Odasından Murat Arslan, Türkiye’nin tarım ve hayvancılıktaki güncel konumuna ilişkin çerçeveyi çizdi. 2000’li yılların başında gayrisafi yurtiçi hasılanın yüzde 12,2’sini oluşturan tarımsal üretimin bugünkü payı yüzde 9,3’e gerilerken işlenebilir tarım alanları daraldı; tarımsal istihdamın toplam istihdamdaki payı yüzde 30’lar seviyesinden 20’lere düştü. Arslan’a göre, bugün 26 milyon ekilebilir tarım arazisi artık işgücü ve üretim girdi maliyetleri yüzünden ekilmiyor, meralar daralıyor. Tarımsal hammadde ihracatı 2003-2015 döneminde 9 milyar dolar olarak ölçülürken, 51 milyar dolarlık ithalat yapıldı. Bu dönemde gıda ithalatı için 270 milyar TL ödenirken tarımsal destekler 61 milyar TL’de kaldı; üstelik bu destekler tarımda kullanılan mazottaki vergiyi bile karşılamıyor.

Tarımdan düşmede Soma örneği

Bu çerçeve üzerinden değerlendirmelerde bulunan Çiftçi-Sen ve Tütün-Sen yöneticisi Ali Bülent Erdem ile Çiftçi-Sen’den Adnan Çobanoğlu, Yeşil Yol projesinin tıpkı Soma’da olduğu gibi, Karadeniz’de de tarımdan düşüş, mülksüzleşme ve ekolojik yıkım getirebileceğini ifade etti. Ali Bülent Erdem La Via Campesina hareketinin başını çektiği gıda egemenliği kavramının bu süreci tersine çevirebileceğine değindi. Tarım alanlarındaki merkezileşme ile liberalizasyona karşı çıkarken küçük çiftçinin toprağa erişimine ve kendi tohumuna sahip olmasına dayalı bir yapının tek çözüm olduğunu aktardı. Adnan Bostancıoğlu ise gıda sorununun siyasal bir sorun olduğunu, bu sorunun karşısında çiftçilerin örgütlü mücadelesinin anahtar pozisyona sahip olduğunu, tüketicilerin de bu mücadeleye katılması gerektiğini aktardı: “Verimlilik olarak yanlış aktarılan kavramın asıl karşılığı devamlılıktır. Sağlıklı gıdanın yolu yerel tohum yerel üreticilerin desteklenmesi, yani gıda egemenliğidir. Ama bu yalnızca üreticiyle değil, küresel sermayeye karşı mücadelenin bir parçası olarak üretici ve tüketicinin birlikteliğiyle olur.” Her iki isim de Soma’da, Tütün Yasasında yapılan değişiklikler ve tarımdan düşmenin yarattığı tahribatın çiftçileri ileriki safhada maden işçiliğine mahkum ettiğini ve bugünse yerel halkın termik santralların inşasına karşı çıkamamasını getirdiği anımsatarak Yeşil Yol sürecinin getirebileceği yıkım konusunda uyarılarda bulundu.

Çevre haberlerinde anahtar sermayeyle ilişki

BirGün Gazetesi yazarı Özgür Gürbüz, Evrensel Gazetesi muhabiri Özer Akdemir, IMC TV’den Utku Zırığ ile BirGün Gazetesi muhabiri Doğu Eroğlu’nun katıldığı Yeşil Basın oturumundaysa çevre ve kent hakkı gazeteciliğinin hangi toplumsal saiklerle yapılabileceği, gazetecilerin yerel yaşam mücadelelerinin aktörleriyle hangi yollarla en sağlıklı ilişkileri kurabileceği gibi konular gündeme geldi. Türkiye’deki medya sahipleri incelendiğinde, bu şirketlerin veya iş çevrelerinin başka sektörlerde de yatırımları bulunmasından ötürü çevre, kent ve enerji yatırımlarının yerelde yarattığı ihtilaflara duyarsız kaldığı, bu sebeple sermaye gruplarıyla ilişkisi bulunmayan alternatif veya muhalif basının çevre ve kent hakkı haberleri konusunda daha duyarlı davranabildiği konusunda tüm isimler hemfikir oldu.

Proje ne aşamada?

Turizm alanlarını birbirine bağlayarak potansiyeli artırma iddiasıyla hazırlanan, Samsun, Ordu, Giresun, Gümüşhane, Bayburt, Trabzon, Rize ve Artvin kentlerinde bulunan yaylaları karayoluyla birbirine bağlayacak proje, 2015 yaz aylarında ortaya çıkan tepkilerden ötürü şimdilik geri plana atılmış gözüküyor. Projeye ilişkin çeşitli plan çalışmaları yürütüldüğüne ilişkin şüpheler sürse de, halihazırda projede fiili olarak bir adım atılmıyor.

Etiketler

Bir yanıt yazın