Yıkılan Yapılardan Çıkan Malzemelere Yeniden Hayat Vermek

Yıkılan binalardan çıkan yapı malzemelerine geri dönüşüm yoluyla yeniden hayat verilme çalışmaları Avrupa ve ABD’de son yıllarda oldukça hız kazandı.

Amerika Birleşik Devletleri’nde eski ve modası geçmiş olarak algılanan yapılar 4 milyar dolarlık bir yıkım endüstrisi yarattı ve sayının zaman geçtikçe artması bekleniyor. Yalnızca 2010 yılında, proje sahalarından ülkenin geri kalanına tahmini 104 milyon ton malzeme aktı ve bu, ülkenin yıllık katı atık akışının sadece %40’ını oluşturuyor.

Ülke genelinde kağıt, plastik ve metali geri dönüştürmek için birçok kampanya geliştiriliyor. Yetkililer ise “peki ya yıktığımız binaları nasıl geri dönüştürürüz?” sorusunun cevaplarını arıyor. Bir bina dönüşüm için uygun bulunmadığında, çöplüklere atılan eskimiş malzemelerin sayısını azaltmaya yardımcı olan girişimler aracılığıyla bu malzemeler nasıl dönüştürülebilir ve nasıl yeniden hayat bulabilir?

İnsanoğlunun tüketim alışkanlıklarının gidişatı göz önünde bulundurulduğunda, yakında kaynakları daha iyi korumak için stratejiler geliştirmekten başka çare kalmayabilir. Mevcut öngörüler önümüzdeki otuz yıl içinde malzeme çıkarımının üç katına çıkacağını ve ayrıca bu yüzyılın sonuna kadar atık üretiminin de üç kat artacağını gösteriyor. Atık yalnızca beton, çelik kirişler, yalıtım ve ahşap gibi büyük ölçekli malzemeleri değil, aynı zamanda bir binanın somun ve cıvataları gibi daha küçük ve önemli parçalarını da içeriyor.

Bir yıkım sahasının temizlenmesine yönelik standart süreç uzun süredir aynı şekilde ilerliyor. Bir müteahhit, yıkım firması aracılığyla binayı yıktırıyor ve yıkılan parçaları çöplüğe götüren bir atık taşıma şirketi ile çalışıyor. Binanın kapılar, pencereler, üst düzey kaplamalar ve büyük ölçekli malzemeler gibi kurtarılabilecek parçaları, genellikle hem zamanın az olması, hem de malzemeleri depolamak ve ayırmak için yer olmaması nedeniyle korunamıyor. Bu işlemi tekrarlamak, özellikle de yakınlarda çok sayıda ucuz çöp sahası varken, malzemeleri parçalayıp yeniden işlemenin karmaşık ve pahalı lojistiğine girmekten genellikle çok daha kolay görülüyor.

Kopenhag merkezli Lendager Group, bir yıkım alanından alınan malzemeleri yeni inşa edilen bir binada yeniden kullanma olasılıklarını araştırmış ve bölgeden geri dönüştürülmüş malzemelerden inşa edilmiş bir konut kompleksi olan Resource Rows projesini ortaya çıkarmış. Harcın dayanıklılığı nedeniyle tek tek tuğlaların geri dönüştürülmesi artık mümkün olmadığından, Resource Rows projesi için tuğlalar modüller halinde dilimlenerek işlenmiş ve yeni bir cephe oluşturmak için yerleştirilmiş. Bu teknik, inşaat aşamasının genel CO2 emisyonlarını da azaltmış.

Avrupa’da inşaat sektöründe artan çevresel farkındalık ve toplumun daha sürdürülebilir çözümler yaratma baskısı nedeniyle, yavaş yavaş daha iyi bir geri dönüşüm sürecine doğru ilerleniyor. Malzeme stoklama fiyatları yavaş yavaş yükseldikçe ve proje bütçeleri daha kısıtlı hale geldikçe, birçok mimar ve müteahhit inşaat malzemelerine ikinci bir hayat vermenin yollarını keşfediyor. Sanayi Devrimi sırasında fabrika iyileştirmelerinden kaynaklanan inşaatta her türlü yeniliğe duyulan istek, özellikle teknolojik gelişmelerin süreci hızlandırmasıyla birlikte yavaş yavaş geçmişte kalıyor. Geri dönüşüm tesisleri daha fazla malzemeyi dönüştürebiilen hale getirilirken, yıkım ekipmaları yapı parçalarını yok etmek yerine kesip ayırabilen makinelerle değiştiriliyor.

Yıkılan Binaların Atıklarından İnşa Edilen Bir Konut

Etiketler

Bir yanıt yazın