Kentsel Dönüşüm Yosası'nın ardından Türkiye genelinde hasarlı binaların dönüştürülmesi gündeme geldi. Bu süreçte binalar yıkılıp yerine yenileri yapılıyor. Ancak yıkılan binaların yakınındaki binalarda da hasarlar, can kayıpları yaşanıyor.
Hasar alan bina sahipleri neler yapmalı? Bu sorunun yanıtını aradık.. Gelecek 20 yılda ekonominin lokomotifi konumuna gelmesi beklenen kentsel dönüşüm, başta İstanbul’da olmak üzere Türkiye’nin bazı kentlerinde yürütülüyor. Bu süreçte deprem riski taşıyan ve buna bağlı olarak niteliksiz konut stoku yaratan binaların yıkılıp yerine yeni binaların yapımı sürerken, en büyük sorun ise, binaların yıkım aşamasında ortaya çıkıyor. Öyle ki geçtiğimiz günlerde Ankara Altındağ’daki kentsel dönüşüm çalışmaları sırasında 5 katlı bir bina çökmüş ve bir kişi hayatını kaybetmişti. Can kaybı yaşanan bu tür vakaların yanı sıra bina hasarları da meydana geliyor.
Özelikle çürük yapı stokunun fazla olduğu semtlerde yan yana yükselen binalardan birinin yıkılması esnasında çevresindeki binaların hasar görmesi, hatta yıkılma tehlikesiyle karşı karşıya gelmesi gibi durumlar oluşabiliyor. Peki böyle bir durumda ne yapılması gerekiyor?
İnşaatçısından mimarına ve avukatına kadar farklı alanlarda konunun uzmanlarına bu durumu yorumlattık. Kentsel dönüşüm çalışmalarında ortaya çıkan sıkıntılı durumların aşılması için neler yapılması gerektiğini araştırdık..
NELER YAPILMALI?
Konut Geliştiricileri ve Yatırımcılan Derneği (KONUTDER) Başkanı Ömer Faruk Çelik, yakınındaki binanın inşaat faaliyetleri sırasında binaları hasar gören vatandaşların önce ruhsat askıya aldırıp sonra da zararın karşılanması için dava açmaları gerektiğini söylüyor.
Çelik, “Binaları hasar gören kişiler öncelikle ilgili belediyeye başvurup belediyenin sözkonusu inşaatın ruhsatını askıya alıp inşaatı durdurmasını sağlamaları. İkinci adım olarak da binalarının hasarlarının tazmin edilmesi için dava açmaları gerekiyor” diyor.
Ancak bu süreçte inşa halindeki binanın inşaatının durdurulması hasar gören binanın ayakta kalabileceğini garantilemiyor. Bazı durumlarda hasar gören binaların boşaltılması da gündeme gelebiliyor. Davaların 2-3 yıl kadar uzayabildiği de göz önüne alındığında bu tarz durumlarda ciddi mağduriyetler doğduğu da vurgulanıyor.
YIKIMLAR DİKKATLİ YAPILMALI
Fikirtepe’nin ilk kentsel dönüşüm projesi olan Evim Kadıköy projesinin mimarı AE Mimarlık’ın yönetim kurulu başkanı Mimar Ahmet Erkurtoğlu, çürük binanın yıkımı sırasında yakınındaki binalara zarar verilmemesi için önemler alınması hatta içindeki insanların tahliye edilmesi gerektiğini söylüyor.
Kentsel dönüşümle birlikte insanlar denetim firmalarıyla anlaşıp binalarına testler yaptırıyorlar. Bu doğrultuda binalarına sağlam ya da çürük raporu alıyorlar. Bina çürükse de akabinde inşaat firmasıyla anlaşıp bir an önce yeni binalarına kavuşmak istiyorlar. Deprem riski taşımayan ancak kullanım alanının yetersizliği nedeniyle ya da sadece yenilemek için binaların yıkılması da gündeme geliyor.
İnşaat firmalarının Afet Yasası nedeniyle iki ay gibi bir sürede binaların yıkılması zorunluluğundan zamanla yanştıklarına işaret eden Erkurtoğlu, şunları söylüyor:
“Sürenin kısalığı yıkım konusunda riskli bir süreç yaratıyor. İstanbul gibi binaların bitişik nizam ya da çok yakın olduğu bir yerde yıkım işlemini gerçekleştirmek de zorlaşıyor. Yapımı sırasında deniz kumu, önceki yönetmelikler gereği az demir kullanımı gibi nedenlerle riskli statüsüne giren çürük binalarda, kazaların yaşanma riski de yüksek oluyor.”
Kent içinde düzgün bir yıkımın yapılabilmesi için kurallara uymak gerekiyor. Örneğin; 4-5 katlı binalarda kullanılan makine tipiyle, yüksek binalarda kullanılan makine tipinin tamamen farklı olduğuna dikkat çekiliyor. Kolonlara halatlar bağlayıp iş makinesiyle çekme sonucunda kolonlar kırılıp binada anında çökme meydana geliyor. Ancak yıkım firması için hızlı ve ucuz olan bu yöntem, çoğu zaman kazalara da davetiye çıkarıyor.
DÖNÜŞÜME GİREN BİNA SAYISI
İstanbul’da kentsel dönüşüm sistemine giren bina sayısı her geçen yıl artıyor. İstanbul Kentsel Dönüşüm Derneği verilerine göre, 2013’ün Ocak ayında ayda yalnızca 50 bina kentsel dönüşümden yararlanırken, bu rakam bugün bin 500’e ulaştı.
İstanbul Kentsel Dönüşüm Derneği Başkanı Hakan Çatalkaya, 2013’te Türkiye çapında toplam 20 bin binaya kentsel dönüşüm raporu verildiğini söylüyor.
Çatalkaya, “Toplam 20 bin binanın kentsel dönüşüm sistemine girdiğini, her bir binanın ortalama 10 daireden oluştuğunu varsayarsak, toplamda 200 bin aile bu sistemden yararlandı. Bunun 15 binini İstanbul oluşturuyor. Bu da Kadıköy’ün yarısı kadar bir bölgenin yenilenmesi gibi bir şey” diyor.
İstanbul çapında kentsel dönüşüm sistemine en fazla talebin sırasıyla Kadıköy, Esenyurt ve Küçükçekmece’den geldiğini belirten Çatalkaya, talebin aynı şekilde devam etmesi durumunda bugün aylık bin 500 bina olan rakamın yıl sonuna kadar ayda 2 bin 500’e ulaşacağını vurguluyor.
EN BÜYÜK İMAR HAREKETİ
Gayrimenkul Hukuk Enstitüsü Yönetim Kurulu Başkanı Avukat Ali Yüksel de, şu anda yaşanan kentsel dönüşümün Türkiye’nin son 50 yıldaki en büyük imar hareketi olduğunu hatırlatıyor.
Yasanın afet tehdidine dayandığına da dikkat çeken Yüksel, “Mücbir sebep ve kamu yaran kavramlarını baz aldığı için de normalde dokunulmaz olan bazı hak ve hürriyetlere dokunur. Yasa bu özelliğiyle Anayasa’nın 119. maddesindeki olağanüstü hal hükümlerine benzemekte” diyor.
KAOS ORTAMI DOĞURUR
Kentsel Dönüşüm ve Afet Yasası kapsamında Türkiye genelindeki binaların yenilenmesi yapılırken, bu yasalarda da kaos ortamı oluşturacak niteliklerin bulunduğuna işaret ediliyor. 6306 sayılı kanun birçok ilave yeni kanun ve mevzuat çıkmasına yol açacak nitelikte olduğuna vurgu yapan Avukat Ali Yüksel, “Afet yasası nehir özellikli bir yasadır ve bu kapsamda yasanın değişkenliğini ve geçiciliğini de vurgulamak gerek. Kentsel dönüşüm bu işleyişle ve yasal süreçle devam ederse 50 yıllık bir kaos ortamı oluşur. Sürecin hızlandırılması ve yasada gerekli düzenlemelerin acil olarak yapılması gerek. Kentsel dönüşüm mevzuatının yorumlanması uzun bir zaman alacaktır. Sistem yeni ve yoruma muhtaçtır” diyor.