Yazınız gerçekten çok güzel, tebrikler. Meslektaşlarımızın bu tarz yazılar yazması, mimarlığa önemli katkılar sağlıyor. Her bir paylaşım, mesleğimizi ileriye taşıyor ve bize yeni bakış açıları kazandırıyor. Unutulmamalıdır ki mimarlık, sadece bir yapı inşa etmek değil, insanların yaşamlarını iyileştirecek alanlar yaratmaktır. Yaşam alanlarının yanı sıra, sosyal alanların doğru bir şekilde planlanması da büyük önem taşır. Kamu alanları da, insanların ihtiyaçlarına göre doğru akslarla çizilmeli ve herkese hizmet verecek şekilde tasarlanmalıdır. Çünkü nihayetinde, yaşam ve sosyal alanları oluşturmak, insanların hayatlarını doğrudan etkileyen büyük bir sorumluluktur. Ayrıca, mimarlık gibi dinamik ve sürekli değişen bir alanda kendini geliştirmek ve sürekli öğrenmek çok önemlidir. Ne kadar fazla bilgiye sahip olursak, mesleki başarımız da o kadar artar.
Hüseyin abi bu konuyu azıcık çıtlatmıştı bana yalan yok. İlla bina yapmak zorunda mıyız diye? Star Mimarların "Hatay'ı kurtaracağım" diye özel uçaklarla hava civa atması ve satması garip bir vakıftan yollarını bulmaları ve sonra bir de bunu "gönüllü" yapıyoruz demeleri varken "yapı yapmamaya" karar veren ya da meyleden ya da bunu düşünen mimarların arasındaki açıklığı tahmin etmek bile çok zor. Boşluk güçtür. Bilerek yapmamak da. Araya doldurmamak da. Bu kukla tiyatrosunda da geçerli müzikte de. Deprem gelir sel gelir ya da yenileme gerekir. Yıkım yaratıcılığın temelindedir. (Bkz. Picasso) sonra yıkımın kendi iç dinamiğindeki ONARIM sıkış tepiş doldurarak ya da lüks ile PARA KAZANMAKLA harmanlanan bir saik ile doldurulması. Mimarinin boşaltılması demek. Fin ülkesinde bunu düşünen var hem de onlardan beklenen sadece yapı tasarlamak olan meslek grubundan. Hüseyin Yanar gibiler işte bunu düşünürler, millet cami mi olmuş, kubbesinde melek kazınmış mı, namaz nasıl kılınacak derken o zemindeki mermerin DOĞAL kırıklarına bakan adam. Birilerinin ekmeğine yağ sürülecek diye öncelikle yapı yapmayı sıkış tepiş bir yerlere bir şey doldurmanın YIKCILIĞA PAYE verdiğini de anlarlar. Aralardaki koyu renkli paragrafları biraz daha sakince okumayı herkes becerebilse keşke...
Merhaba Ahmet Bey, evet yazımı teslim ettikten sonra o yazınıza denk gelmiş ve keyifle okumuştum. Teşekkür ederim
Destina Hanım Belki gözünüzden kaçmıştır. "Bir Türk Mimarın Bilmesi Gereken 250 Şey" isimli makale yine Arkitera görüş bölümünde yayınlandı. Sizin sorunuza neleri bilmeniz gerek diye rastgele atış yapıyor. Teşekkürler
bu kitap hiç bir yerde yok okuyanlar bana ödünç verebilir mi?
Mimari dilini bölgenin geleneksel mimarisine uygun buldum.
Bize ne oldu böyle... Nerde o eski mim. ortamı; yarışmlar, tartışmalar, paneller, çok katılımlı söyleşiler... Sanırım piyasa elitlerini (kodaman) saymaz isek, kalan kısımdan bir kısım açlık oyunları mücadelesi verirken, bir kısım da başka alanlarda çile çekmekte... Ne diyeli yine de: nerde o eski vasat mimarlık ortamı.
Aynısını sorguluyorum. Bu sorular öyle değerli ki. :( Bence kaybetmekten çok kazanırdı. İspanyol arkadaşlarım İstanbul şehrine "mercado" yazısı okumaya gelmiyor örneğin, lokal değerler ve lokal hisler yaşamaya geliyorlar. Bunu idrak eden çok az mimarımız yetişti. Umarım sayıca artarlar. Yabancı kelime kullanma yeri orası değil satışta kullansınlar eyvallah. :) Yabancı dil bilen satış elemanları yerleştirsinler mimarilerine ona da eyvallah. Mimari proje isimleri bizim ülkemizde bizim dilimiz olduğu gün çok yol alıcaz. Bir gökdelen projesinde çalışıyorduk ekipçe, sabah ofise bir geldik çizim üreten mimarlarla toplanmadan proje ismi yabancı isim olmuş. :( Çok acayip kafalar çok. Bütün çizimlerde isim değiştirecek olan biziz. İnsan bir saygıdan öylesine de olsa karar aşamasında arar danışır.. Çizimden önemli ne var bu meslekte? :( YAZIKLAR OLSUN DİYORUM.
Sizin projeniz özelinde olmadan proje konusu niye mercado? Sadece pazar dense idi ne kaybederdi?
Planlara: https://www.canva.com/design/ https://www.canva.com/design/ https://www.canva.com/design/buradan ulaşabilirsiniz.
Birinin bu halk oylamasını internet üzerinden manipule edilebileceğini söylmesi gerekiyor. VPN ile bağlan bağlan oy ver.
Turgut Cansever'in yarım kalan Beyazıt Meydanı'nı yeniden tasarlayan ekibin ödül alması ilginç olmuş.
İran'da böyle bir işin yapılabilmesine ama Türkiye'de yapılamamasına sebep olan kültürel ve teknik faktörler nelerdir bunu incelemek lazım.
Bence tartışılmaz. Bu kadar mimara ihtiyaç yok. Aşırı çoğalmış olan her şey gibi, hastalık oluşturuyor. Ara meslekler ve alt uzmanlıklar gerektiği ve mimarlık mezunlarının ister istemez bu alanlara kaydığı konusundaki tespitin de çok doğru, kayıyorlar çünkü maalesef aldıkları eğitim o seviyede. Bu şekilde tüm mimarlık ortamı hastalanıyor ve hasta birinin mutlu olması da çok zor.
Kontenjanlar çok fazla. Bu kadar mimara ihtiyaç var mı tartışılır. Mimarlık bölümü ve mimar kontenjanından ziyade inşaat sektöründe daha alt kırılımlı, ara meslek tanımları gerekiyor. Öyle olmayınca da mimarlık mezunları süreç içerisinde isteyerek veya istemeyerek bu iş tanımlarına dahil oluyorlar. Sonuç; mutsuz ve verimsiz bir meslek yaşamı olabiliyor.
Afişte yarışmanın sonucu görülüyor.
Yahu başkana demişler ki bir reklamımız olsın öyle resmiyete kendi aramızda, Sivas içinden çıksın tanıdık eş dost var, müteahhit işi yapmak yerine Pinterest'i iyi kullanıyorlar. işte onlar şeetsin. Biz zaten kendi aramızda seçeriz. Zaten amaç "ödüllü mimar" yapmak birkaç kişiyi. Eh Arkitera'da görüyoruz oralardaki yarışmalara girmek filan harcımız değil yine de reklamımızı nasıl bir tasarım beklediğimizi de gösterir saçma bir afişle yapalım demişler. Siz de o yok resmi gazete yok jüri. Ne kadar da çok şey istiyorsunuz.
Resmi gazete ilanı yok, jüri yok, süre yönetmeliğe uymuyor. Yeniden ele alınması gerekiyor Yarışmanın
"Mimarlar Odası Sivas İl Temsilciliğinde kayıtlı olmak." • 1. Ödül: 50.000 TL Jüri Üyeleri: ???????????????????????? Komedi gibi koşullar ve ödüller. Bu şartlar altında nitelikli proje mi elde etmeyi bekliyorsunuz? Çok kolay gelsin :)
Tabii devasa bir yapı tasarlanmış. Tasarımda bina hareketleri, mekan dizilimleri kompakt bir düzen içerisinde işliyor.ihtiyaç programını karşılayıp,mekansal sirkülasyon doğru kurgulayıp malzeme seçimini de geri dönüşebilir, ekolojik ve sürdürülebilir malzemelerle tasarlanabilirse Kent için önemli merkez mekan haline gelebilir. Kentleree de bu gibi yaşayan mekanlara ihtiyaç vardır. Biz tasarımcılara düşen de tüm canlıları düşünen tasarımlar ve eserler üretmektir