Mega etkinliklerin kentlere etkisi, Yunanistan kriziyle birlikte yeniden gündeme geldi.
Yunanistan’daki ekonomik kriz son günlerde dünya gündemini meşgul eden en önemli konulardan biri oldu. Mevcut hükümetin borçlarla ilgili atacağı adım heyecanla beklenirken, krizin nedenleri de sorunsallaştırılmaya başlandı. Ülkenin krizlerle dolu bir geçmişi var ancak bugün yaşanan ekonomik sıkıntının bir sebebinin 2004’te Atina’nın ev sahipliğinde gerçekleşen Yaz Olimpiyatları olduğuna dair geniş bir algı hakim.
2013’te İstanbul’un 2020 Olimpiyat Oyunları’na ev sahipliği yapmak için aday olması, olimpiyatların kentlere etkisi üzerine derin tartışmaların önünü açmıştı. Bir grup bu adaylığı, İstanbul’un küresel kentlerle rekabet edebilmesi için bir fırsat olarak görürken diğer grup ise hem olimpiyat oyunlarının kentlerde yarattığı ekonomik krizlerle geçmişteki olumsuz izlerinin İstanbul’a yansımaması için hem de 2020 Olimpiyatları dolayısıyla İstanbul’da hazırlanan pek çok projenin kente büyük hasar vereceğinden endişe duydukları için adaylığa karşı çıkıyordu. Olimpiyatlarla ketleri vuran krizlere örnek verilebilek birçok olimpiyat kenti var; 1976’da Montreal, 1992’de Barselona, 2004’te Atina, 2008’de Pekin…
Atina’da spor etkinlikleri çerçevesinde kentin estetik kalitesini arttırmak ve altyapı ihtiyacını tamamlamak, kent tarihini öne çıkarmak üzere 1990’ların başında büyük ölçekli projelere girişildi. Avrupa Birliği’nin sağladığı fon ile kentin yenilenmesi ve olimpiyatlar için yeterli altyapının sağlanması için yeni havaalanı inşaatı, toplu taşıma hizmetleri, yaya erişimi gibi çeşitli ulaşım projelerinden arkeolojik alanların restorasyonuna kadar çeşitli projeler hayata geçirildi.
Atina, 1997’de olimpiyatlar için adaylığını açıkladığında İstanbul’un 2020 olimpiyat adaylığı üzerine yaşanan tartışmaların benzerleri Atina’da da yaşanmıştı. Oyun alanlarının dağınık halde konumlanmasının getireceği kentsel yayılma, çevresel bozulma, karar alma süreçlerine halk katılımının sağlanamaması gibi tartışma zeminleri oluşmuştu.
Olimpiyatların doğduğu yer olan Atina, 1896’dan beri hiçbir olimpiyata ev sahipliği yapmamasının getirdiği heyecanla 2004 Yaz Olimpiyatları’nı evinde düzenlemeyi başardı. “Yuvana Hoş geldin” sloganıyla düzenlenen olimpiyat oyunları için eski ve yeni tesislerle birlikte toplamda 36 tesis geliştirildi. Kentin var olan 75.000 seyirci kapasiteli olimpik stadyumu, açılış ve kapanış seremonileri için Calatrava tarafından yeniden tasarlandı ve mimari anlamda da etkinliğin prestij yaratması sağlandı.
Olimpiyat geçmişine yakışır bir ev sahibi olabilmek adına büyük yatırımlar yapan Yunanistan’ın harcamalarının toplamda 15 milyar Euro’yu bulduğu biliniyor. Olimpiyat masraflarının doğurduğu bütçe açığı 2004 yılında ülkenin gayrisafi milli hasılasının yüzde 6,1’ine ulaşmış, kamusal borçlanma ise 2004 için öngörülen 35 milyar doları aşarak 43 milyar dolara çıkmış. Yunanistan’ın 2004’ten bu yana katlanarak artan borçları bugünkü çöküşün en büyük nedenlerinden biri olarak görülüyor.
Olimpiyat etkinliğinin kentlerin turistik cazibesini ve küresel arenada tanınırlığını arttırması devletler için en cazip nokta oluyor ancak bugüne kadar ortaya çıkan tabloda başarılı bir planlama yapılmadan harekete geçirilen olimpiyat etkinliklerinin kentlere yarardan çok zarar getirdiği görülüyor. Her şey sona erip herkes evine döndükten sonra olimpiyat kentlerinin yaşadığı hazin sonu Atina da yaşadı. İnşa edilen tesislerin yeniden kullanımı için hükümetin doğru adımları atamaması nedeniyle bu tesisler şimdi kentin harabelerini oluşturuyor. Kent yaşamına eklemlenemeyen bu alanlar, olimpiyat oyunlarını başarıyla düzenlemek için yeterli ancak kente geri dönüşü olmayan yatırımlardan ibaret artık.
İlgilenenler için faydalı kaynaklar;