Venedik, genelde kanal ve gondol görüntüleri ile akıldadır belki ama yolu gezi veya "Bienal"ler için Venedik'e düşen hemen herkes San Marco Meydanı'nı ziyaret etmiştir.
Venedik’in onlarca sürprizinden sadece birisini, San Marco Meydanı’na bakan kolonatlı bir binanın alt katındaki bir galeriyi; “Olivetti Showroom”u anlatmaya çalışacağım size. Bu galeriyi incelerken poetik yapılar üreten, zanaatkârlığı ile meşhur Venedikli mimar “Carlo Scarpa”yı daha yakından tanıma imkanı da bulacağız…
1950’lilerde Olivetti, 17 ülkede 40.000 personel çalıştıran, ürünleri dünyanın her yerinde kullanılan bir daktilo markasıydı. Özellikle, ofis kullanımına uygun ilk hesap makinesi olan Divisumma’yı (1940) ve ünlü daktilo Lettera 22’yi (1950) ürünleri arasında sayabiliriz.
Adriano Olivetti, 1956’da, Venedikli mimar Carlo Scarpa’yı (1906-1978) St. Mark Meydanı’ndaki Olivetti Butiğin tasarımını yapmakla görevlendirdi ve çok hızlı bir imalat ile tam bir yıl sonra butiğin açılışı yapıldı. Daktiloların satıldığı bir yerden ziyade, Olivetti aile şirketinin temsil ettiği kalitenin arayışının da yapıldığı bir galeri ve fuar alanı, diğer bir deyişle bir çeşit “kartvizit” olarak anılmasını istemişti. Scarpa, Adriano Olivetti’nin bu arzusunu yerine getirdi ve işçilerinin sosyal haklarıyla ilgili yenilikçi politikalarıyla zamanın önünde olan aile şirketini başka bir biçimde sembolize etti.
Mekan, 21 metre derinliğe, 5 metre genişliğe ve 4 metre yüksekliğe sahipti. Orijinal görüntüsü, iki bölümlü olup bir duvarla ayrılan, dar ve loş bir alandı. Her ikisi de çok alçak olan üst ve ara katlara giden iki küçük merdiveni vardı. Yaklaşık dört metre uzunluğundaki dar alan, ikinci bir kata geçişe izin vermiyordu. Scarpa, alanı bütünüyle yeniden organize etmiştir. Aradaki duvarı kaldırıp, yanlara iki uzun ama alçak balkon koymuş ve yeni yaratılan odanın ortasına olağanüstü mermer bir merdiven koyarak mekanın kilit noktası haline getirmiştir. Scarpa bu prizmatik yapıyı çağlayan gibi aşağıya inen basamaklarla kırmıştır. Asma mermer levhalardan yapılmış merdiven Mikalenjelo’nun Laurentian Kütüphanesindeki merdiveni andırmakta olduğu söylenmektedir.
Mekandaki bir diğer önemli nokta da Albert Viani’nin 1956 yılında yaptığı, Nudo al Sole isimli kabartmasıdır. Küçük giriş holündeki zeminden biraz yükseltilmiş olan siyah Belçika mermerinden yapılmış havuzdaki suya yansıyan yaldızlı bir nü bulunmaktadır.
Üst katta, meydana bakan pencereler içeriden tik ve gül ağaçlarından yapılmış olup, sürgülü oval ızgaraları vardır. Yan taraftaki iki oda – biri hala ofis olarak kullanılıyor – ya alçı ya da Venedik tarzı bitirilmiş sıva duvarlardan oluşmaktadır. Scarpa, pencere sayısını da arttırarak, düzensiz cam mozaikle kaplı bir zemin yaratmıştır. Buradaki farklı renkler odanın değişik bölgelerini ifade etmektedir: ana giriş kırmızı, orta bölüm neredeyse beyaz, yan giriş mavi ve arka giriş sarı…
Plan
Kesit
Hiç kuşkusuz Olivetti Showroom, Carlo Scarpa’nın detaylara verdiği önemi gösteren çok iyi bir örnek. Ancak Carlo Scarpa’nın mimarlık sanatını ve zanaatkârlığını anlamaya çalışmak için sadece bir örnek yetmez. Üretimin makineleştiği; seri üretim, standardizasyon ve modüler sistemlerin ağırlık kazandığı bir dönemde, zamansız detaylar üretmesi, görsel hafızasına yüklenerek detaydan bütüne götüren tasarımlarını poetik yapı tektonikleriyle çözümlemeye çalışmasıdır onu farklı kılan.
Scarpa mimarlığının irdelenmesi, teknoloji ile birlikte gelişen üretim teknikleri sonucu kaybolan yapı sanatı ve mimarinin zanaatkâr tarafını vurgulama amacını taşımaktadır. Scarpa’nın, her biri ayrı titizlikle uygulanmış malzemelerin montaj teknolojilerini anlatan çalışmalarını, 20. yüzyıl mimarlığı içinde poetik bir mimarlık olarak tanımlayabiliriz. Demir, mermer, ahşap, bakır, cam ve seramik gibi malzemeleri, tecrübeleri ile rafineleştirdiği tekniklerle işleyip içine bitmeyen mimari bir düşünce katmıştır. Bina bir düşüncenin ürünüdür. Scarpa mimarlığında bu açıkça görülmektedir. Düşünülmemiş herhangi bir detay bırakmayan eserler ortaya koymuştur. Scarpa’nın tasarladığı müzeler ise malzemelere şekil verme konusundaki ustalığını anlatmaktadır.
Asistanlığını yapmış olan Sergio Los, yazdığı kitapta*, “Architetto-poeta” yani şair mimar olarak tanımladığı Scarpa’nın mimarlığını üç dönem olarak incelenebileceğini anlatmıştır:
Birinci dönemi, Venedik’te Bienal ve Güzel Sanatlar Akademisi dolayısıyla tanıştığı sanatçı ve entelektüellerle olan etkileşiminden kaynaklanan, aynı zamanda Murano’daki cam atölyelerinden zanaatkârlığı deneyimlediği, işçilerle etüdler yapmayı önemsediği ve figüratif sanatla tanıştığı, Viyana ekolü ve Joseph Hoffmann’dan etkilendiği, Doğu kültürlerine olan ilgisinin geliştiği, Frank Lloyd Wright’ın yeni mekansal yaklaşımına ilgi duyduğu bir dönemdir. Wright, figüratif sanatta kullanılan yeni alan tasarımları için bir mimari çözümün simgesi haline gelmişti. Scarpa’nın çalışmalarında, Doğunun figüratif kültüründeki yenilikçi arayışları görünmektedir; bunun mimari eşdeğerini ararken Frank Lloyd Wright’ın bir eserine rastladı.
İkinci döneminde, yoğunlukla müze ve sergi mekânları tasarlamıştır. Verona kentindeki Castelvecchio Müzesi’nin restorasyonu ve yeniden düzenlenmesi, Venedik’teki Olivetti galerisi, Palazzo Querini Stampalia’nın zemin kat ve avlusunun yeniden düzenlenmesi, Los’a göre Scarpa’nın mimarlığının ikinci evresini oluşturmaktadır. Uzun bir çıraklık döneminden sonraki kalfalık döneminde, yapılarının içinde sergilenenlerle yapılarının bütün oluşturduğu, içinde sergilenen kadar mimarisinin de sanatsal ifadeye ulaştığı bir dönemdir.
Üçüncü dönem ise bir olgunluk dönemidir. Treviso’daki Brion Ailesi Mezarlığı bu döneminin baş yapıtlarından biridir ve bir anlamda Scarpa mimarisinin grameri niteliğindedir. Verona’daki Banca Popolare di Verona Genel Merkez Binası’na ek ve yeniden düzenleme çalışması ise olgunluk döneminin bir başka önemli yapısıdır. Bu evresi aynı zamanda çağdaş mimari kompozisyonel sisteme katkılarının olduğu bir dönemdir.
Mimarlığı en ince detayından bütüne değin, bir zanaatkâr inceliğinde ele alarak sanatsal ifade boyutuna ulaştırmış, çoğu zaman ifade edildiği gibi 20.yüzyılın en önemli zanaatkar mimarlarındandır. Bu bağlamda İtalya’da, Scarpa, yirminci yüzyılın en son artizanı olarak anılır. Kullandığı malzeme ve detaylar ise bu poetizmi güçlendiren, zenginleştiren unsurlardır. Scarpa, malzemeyi algısal yönleriyle de kullanmıştır ve bu gözlemlerini detaylarda somutlaştırarak her detayı bir keşif niteliği kazanmıştır. Su, ışık, gölge oyunları tasarımlarının ana elemanıdır ve bunlarla “Malzemeler Kültürü” oluşturmuştur. Kalite detaya verdiği önemdedir. Kompozisyonları karşıtlıklarla doludur. Farklılık onun markasıdır.
Venedik Üniversitesi Mimarlık Fakültesinin girişi*
Bugünkü Venedik Üniversitesi Mimarlık Fakültesinin yerinde bir kapı bulunmuştur. Planı, okula “campos” veya bahçeden girmek için tasarlanmıştır. Scarpa, kapının restorasyonunu yapmak için görevlendirildiğinde, kapının bu “doğal” kullanımını düşünmemiştir ve kapıyı bir müzede sergilenecek kompleks bir yapıt olarak düşünmüştür. Bu anlamda, Scarpa kapının sembolik çizgilerini kullanarak yeni bir esere çevirmiştir.
Canova Heykeltıraş Galerisi*
Gipsoteca’yı gezenler, Canova’nın heykellerini, ışıkta konumlandırarak tekrar yarattığını görür. Saydam ışık, Scarpa için vazgeçilmez bir yöntemdi. Bu ışıklar, gölgeler sayesinde, Canova’nın heykelleri yeni bir anlam kazanmıştır.
Scarpa’nın tasarım dünyası incelendiğinde, bu eserlerin Scarpa’nın mimarı yapı çalışmasından çok, Canova’nın heykelleri diye anılmıştır. Bu düzenin, anlattıkları hikâye kadar önemli olsa da, mimari yapıyı “metin” ve “araç” olarak kullanmak arasındaki farkı görmek önemlidir.
“Metin” olarak, heykel galerisi belli bir içerik aktarabilir; “araç” olarak ise “sergileme makinesi” olarak tanımlamak mümkündür.
Olivetti Mimarlık Ödülü: Kompozisyonel Sistem ve Tipolojik İçerik*
Scarpa, 1956 yılında, Mimarlık ve Şehir Planlaması için Olivetti Mimarlık ödülünü, Ludovico Quaroni ile paylaşmıştır. Ödülü veren komisyon, Quaroni’nin tipolojik içerik ve Scarpa’nın kompozisyonel sistem kavramlarını göz önünde bulundurmuştur.
“Tipolojik içerik” düşünüldüğünde, Scarpa’nın ele aldığı ana konular müze, sergi vb yerleşimleri olmuştur: bu, figüratif bir metini sunma sanatıdır ve bu sanata, eski, yeni, çeşitli binaların restorasyonu da dahildir.
“Kompozisyonel sistem” düşünüldüğünde, Scarpa Latin-Barok klasik mimari yapısını ortaya çıkarmaya çalışmıştır. İnce sanatlar okulunu geliştirirken, bunun tam karşıtı olan Japonculuğu da geliştirmeye çalışmıştır. Doğu sanatının mimarı yapı üzerindeki bu etkisi, yeterince beğeni kazanmamıştır.
*Kaynak: Sergio Los, Carlo Scarpa an architectural Guide, 2007