Kentsel dönüşümün kirli yüzü zorla tahliyeler Amsterdam'da nasıl işliyor?
Türkiye’de kentsel dönüşüm süreçlerinden alışık olduğumuz tablo evleri yıkılan, toplum tarafından dışlanan, devlet tarafından hor görülen insanların yerinden edilmesi. Türkiye’de bu mağduriyeti yaşayanlar için sunulan çözüm TOKİ konutları olurken Amsterdam’ın da, toplum için tehlike yarattığını düşündüğü aileler için bulduğu çözüm pek farklı değil: Onları, kent dışında kurulan konteyner evlerde yaşamaya mahkum etmek!
Polis ve komşularıyla yaşadıkları sorunlar nedeniyle Dimitrov ailesi, Amsterdam’ın Noord bölgesinden kentin eski endüstriyel alanı olan Zeeburger Island’a sürgün edildi. Polis gözetimindeki konteyner evlere yerleştirilen aile için hedeflenen, yalnız yaşamaları sağlanarak tartışma yaşayacak komşular edinmemeleri.
Toplumun sorunlu görülen grupların “scum villages” adı verilen kentten uzak, izole yerleşimlere kapatılması düşüncesi, kent yöneticileri için “bütün çöpleri biraraya toplama” anlayışıyla bölücü vatandaşlarla başa çıkmak için en iyi yöntem olduğunu savunan sağcı politikacı Geert Wilders tarafından ortaya atılmış. Makbul vatandaşları tehlikeden korumak için sorun yaratıcılar, topluma faydalı birer birey haline gelene kadar izole ediliyor. Bunun için sağlanacak evler konteynerların dönüştürülmesiyle elde ediliyor ve aslında taşınabilir hapishaneler inşa ediliyor. Bu politikanın Hollanda’nın geçmişinde izleri mevcut, 19. yy.’da da fişlenen problemli aileler Almanya sınırında inşa edilen konutlara yerleştirilmişti.
Aslında, antisosyal olarak tanımlanan ailelerin daimi birçok problemi vardı. İşsizlik, eğitim sorunu, sosyal dışlama, zihinsel hastlıklar veya dil problemleri gibi. Aileleri metal kutulara hapsetme fikri ise sorunları çözmekten ziyade tam tersi, neredeyse antisosyal olmaları yönünde onları teşvik ediyor. İfşa eden, sürgün eden bu planın, yoksul bölgelerdeki sosyal problemleri çözebileceği düşünülüyor.