İklim krizi ve salgın hastalıkların giderek kaygı uyandıran sorunlar haline gelmesi hali hazırda doğayla olan ilişkimizi, ekosistemdeki insan ve insan olmayan aktörlerin bir arada yaşam pratiklerini ve dolayısıyla da doğa üzerine kurulan hiyerarşiyi sorguya açmıştır. Fayton meydanından faytonların kalkması bu bağlamda değerlendirildiğinde, doğa, kültür ve insan arasında tarih boyunca süregelen ayrımlara işaret eden önemli bir toplumsal ve mekânsal dönüşümdür. Dolayısıyla yarışma alanında yapılacak tasarımın Büyükada’nın karakteristik coğrafyasında kentsel ulaşımın ve gezintinin büyük bir parçasını oluşturan faytonların kolektif bellekteki yerini irdelemesi, göz önünde bulundurması kaçınılmazdır. Hayvanların ve ekosistemi oluşturan diğer canlı-cansız aktörlerin kent içerisindeki varlığının önemi, oluşturulacak yeni kentsel çevrede vurgulanmalıdır.
Tasarım önerisi doğal çevreye ait ögeleri merkezine alarak, alanı çevreleyen zanaat atölyeleri ve meydan arasında yeni bir ara yüz oluşturur. Oluşturulan bu yeni ara yüz ve çayır arasında gölgelenmeyi sağlayan ağaçlar hem çayırın etrafında yeni bir çeper oluşturur hem de çalılarla birlikte çayıra erişimi kontrol eder. Çalılar aynı zamanda yağmur suyunun tasnifine katkıda bulunur.
Büyükada’da kültürel peyzajın önemi, çiçekçilik faaliyetlerinden, köşk bahçelerine ve egzotik bitki bahçelerine dayanan tarihine yansımaktadır. Günümüzdeyse mesire alanlarının oluşturduğu doğal alanlar, park, avlu ve bahçeler gibi farklı programlarla birlikte kültürel peyzajın bir kısmı korunmuştur. Ancak adaya bir giriş, karşılaşma alanı oluşturan kıyı mekânında peyzaj karakterindeki eksiklik dikkat çekici niteliktedir. Doğal güzelliklerin metalaşması, betonlaşması denetlenmeyen turizm ve rant mekanizmalarının bir ürünü olarak Büyükada da kendini göstermiştir. Dolayısıyla adayla ilgili ilk izlenimi oluşturan bu hafıza mekânının adanın üst ölçekte barındırdığı özel coğrafyayı ve doğal güzelliklerini anımsatma niteliği olması önemsenmelidir. İskele Meydanı/Saat Meydanında kurgulanan giriş mekânı ve hemen sonrasında karşılaşılan ada çayırı bakıma ihtiyaç duymayan, bölgenin endemik bitkilerini barındıran ve çevrede yaşayan canlılarla birlikte kendi ekosistemini oluşturan karakteriyle bu kimliği yansıtmayı hedefler.
Taktiksel kentleşme, temelde günlük hayatta kullanılan düşük maliyetli malzemelerin geri dönüşümünü ve kullanıcının sokak ölçeğinde yarattığı küçük değişikliklerin potansiyelleri üzerine kurgulanır.
Adanın özgünlükleri Taktiksel kentleşmenin Adaya uyarlanmasını da beraberinde getirmiş ve kavram, Ada bağlamında yeniden yorumlanarak ortak bir dil konuşmak için “Ada Sözlükçesi” hazırlanmıştır.
Taktiksel kentleşmeyi Büyükada gibi yapılı çevre kalitesi ve Ada yaşamına ilişkin değerleri sürekli aşınan bir mekanda uygulamak için konunun çerçevesini yeniden çizen bir yaklaşıma gerek duyulmaktadır. Bu yaklaşım Ada Sözlükçesinde açıklanan kavramlar ile çok boyutlu bir şekilde ortaya konmuştur.
Adada değişim tüm aktörler tarafından istenen ancak Adanın geleceğine muhtemel etkileri nedeniyle tedirgin bir şekilde dile getirilen bir konudur. Bu nedenle Projemiz ile başlattığımız Ada Sözlükçesi tüm aktörler tarafından oluşturulacak ortak bir Ada dilinin inşa edilmesine ve beraberinde Ada bileşenlerinin etkin olduğu bir katılım platformunun oluşumuna olanak tanıyacaktır.
Ada çayırında gündelik hayattaki en büyük kaygı ‘hem-zemin’ birliktelikler, yani insan, hayvan ve ekosistemdeki tüm aktörlerin eşit bir düzlemde bir aradalığıdır. Bu sebeple çayırı oluşturan bitkilerin çevredeki kuşların uğrak yeri, adadaki köpeklerin, kedilerin yuvası olması önemsenmiştir. Bu birlikteliklerle çayırın bir boşluk olma özelliğini de korumalı, geçiciliğini, hatta geçirgenliğini muhafaza etme stratejileri geliştirilmelidir. Çayır fikri doğa/kent ikiliğinin en gözle görülür olduğu neo-liberal kent coğrafyalarında yeşil bir direnç noktası olma amacındadır. Bu sebeple Ada-lab uygulaması adalı ve ada misafiri arasındaki uzlaşıyı sağlamayı, çayırı koruma stratejileri geliştirmeyi ve geçici kamusal mekanları yönetmeyi hedefler. Çayırın sakinliğini korumak adına meydana yüklenen işlevler çeperde tutulmuş, oyun alanı, sergi alanı, etkinlik alanı gibi yarı-açık mekan önerileri ile çayırı çevreleyen atölyeler arasında ilişki kurmak önemsenmiştir. Çayırın etrafını saran bu boşluklarla da adada görülen özel sokak dokusu ve ölçeğini meydan içerisinde yeniden üretmek hedeflenmiştir.
Önerilen ahşap strüktürün çeliğe göre nemli ortamda korozyona karşı dayanımı, betona göre de daha küçük en kesitlerle çalışabilirliği ve doğal bir malzeme oluşu önemsenmiştir. Ahşabın var olan yapı stoğundaki yoğunluğu da göz önünde bulundurularak tektonik hafızanın devamlılığı uygun görülmüştür.