MİMARİ RAPOR
Proje alanı, kent merkezinin güney kısmında kent makroformunun içinde ve Kubilay Caddesi üzerindedir. İzmir-Aydın aksının doğusunda ve çok yakınındadır. Konut ve kısmen ticaret kullanımlarına komşu olan arsanın güneyinde küçük sanayi yapılaşmaları yer almaktadır.
Selçuk Kenti’nde yapı stoğunun içinde kendine yer edinmiş çeşitli büyüklükte ve nitelikte yeşil alanlar ve parklar bulunmaktadır. Bu yeşil alan/park silsilesinin bir bölümü kent merkezinden proje alanına doğru uzanmaktadır.
Bu alanların kimi park, semt oyun alanı, tören alanı, çocuk parkı gibi işlevlendirilmiş durumda kimi ise okul, idari yapı gibi çeşitli yapı gruplarının arasında bahçe niteliğindedir. Bu gibi açık alanlar kentsel doku içerisinde bütünlük yaratabilmek için önemli potansiyeller barındırırlar.
Kentte yapılacak olan Kültür ve Gençlik Merkezi’nin de bu yeşil alan/park silsilesi ile ilişkilenmesi ve kentsel bir bütünlük arz etmesi, bu tasarımın en önemli üst ölçek kararıdır.
Kent için önemli bir odak olması hedeflenen ve bu potansiyele sahip olan proje, yalnızca bünyesindeki programlar özelinde değil, kentsel/kamusal hayatın bir parçası olarak da işlev sağlayabilmelidir. Bu da projenin ciddi bir kamusal alan sunması ve kentteki diğer kamusal boşluklarla bütünleşebilen bir yapı olarak ele alınması fikrini doğurur. Bu bağlamda, yukarıda sözü edilen kentsel bütünlük fikri ve kamusallık fikrinin ortak paydası, boşluktur. Peki ama nasıl bir boşluk?
Proje alanının Kubilay Caddesi ile sınırlanan batı hattı, arsanın kent ile en doğrudan ilişki kurabileceği yüzey olarak okunmuştur. Doğu yüzeyinde ise yukarıda bahsedilen yeşil alan/park silsilesinin bir parçası olan “tören alanı” bulunmaktadır. Bu veriler doğrultusunda, yaratılmak istenen boşluk, Kubilay Caddesi ile 5014 Sokak arasında bir bağlantı niteliği de taşıdığı takdirde, kentin diğer kamusal boşluklarıyla bağlantı kurulması da mümkün olacaktır. Bu anlamda yaratılacak olan boşluk, projenin ana fikrini oluşturmuştur.
Kent merkezinden alana yaklaşımda, ilk önce karşılaşılan Eşref Arna Caddesi yüzeyi, kamusallığı besleyecek fonksiyonlarla donatılmalı; İstiklal Caddesi yüzeyi ise blok konut dokusuyla da komşu olması nedeniyle daha geri planda tutulabilmelidir. Fonksiyon dağılımı bu okumalara göre belirlenmiştir.
a. Orta Avlu
Kubilay Caddesi ile 5014 Sokak arasında kurulan bağlantı, açık ve yarı açık alanlardan oluşan bir sokak/avludur. Projenin hayatı buradadır. Bu orta avlu, açık hava sineması başta olmak üzere çeşitli kentsel etkinliklere ev sahipliği edebilen ve yapı programındaki tüm mekanların ilişkisini kuran ana mekandır. Bu alan, kendisini pasaj olarak kullanıp sadece gelip geçen bir kentli ile yapının kullanıcısına karşılaşma ve etkileşim içinde bulunabilme imkanı ve mekanı sunar. Bu etkileşim yapının kullanımını ve cazibe merkezi olabilme değerini artıran bir nitelik olarak düşünülmüştür.
Bu boşluk aynı zamanda, proje alanındaki mevcut ağaçları da kapsayarak bünyesine katar. Mevcut ağaçlar da orta avlunun önemli bir unsuru haline gelir. Yapıya ana yaklaşım, ağaçların tanımladığı giriş avlusu vasıtasıyla olur. Ağaçlar kullanıcıya orta avluya kadar eşlik eder.
b. Geçirgen Zemin
Orta avlunun yanı sıra, zemin tamamen geçirgen olabilecek şekilde kurgulanmıştır. Zeminde konumalanan fuaye ve yeme içme birimlerinin, cepheleri açılır-kapanır şeffaf yüzeyler şeklinde tasarlanmıştır. Bu yüzeyler tamamen açıldığında, orta avluya ve kent mekanına katılırlar. Böylelikle zemin sirkülasyonundaki fiziksel sınırlar erir, açık-kapalı alanlar birbirine karışır, kentliler yapıya davet edilir.
Yazın sıcak, kışın bol yağışlı ve yıllık sıcaklık ortalaması yaklaşık 18°C olan İzmir’de hayat çoğu zaman ara mekanlarda geçmektedir. Ne korunaksız tamamen açık bir alan, ne de korunaklı tamamen kapalı bir alan, bu iklimin en çok arzuladığı mekanı tariflemez.
Bu iklimde hayat, kapalı ile açığın, sıcak ile soğuğun arasındaki sınırların eridiği bir mekan arzu eder. Bu doğrultuda mekanların birbirine geçtiği ve karıştığı, açık, yarı-açık ve kapalı mekanların bir bütünlük ifade ettiği bir mekan kurgusu benimsenmiştir.
Sirkülasyon öncelikle yukarıda sözü edilen orta avlu üzerinden sağlanır. Kısmen açık, kısmen yarı-açık olan avlu, sadece yapı programına değil, gelip geçen kentliye de iklimsel bir mekan sunar.
Yine yukarıda belirtilen geçirgen zemin kurgusu da şeffaf yüzeyler tamamen açıldığında, – katiyen kapalı olması gereken mekanlar hariç – tüm yapının açık/yarı-açık sirkülasyon üzerinden işleyebilmesini sağlar. Böylelikle tüm açık alanlarını, boşluklarını kentliye servis eden masif, soyut bir kütle kalır geriye.
Orta avlu, yarı açık alanlar, açılabilir cam cepheler ve galerilerin üzerindeki açılabilir cam ışıklıklar gibi öğeler; mekanın, temiz hava sirkülasyonu, ortam sıcaklığı, nem oranı, aydınlık değeri gibi konfor koşullarında optimum değerleri sunabilmesine katkı sağlamayı hedefler.
Masif ve soyut kütle, tüm bu esnek kurguya kontrast olarak kendini sınırları çok tanımlı basit bir prizmayla ifade eder. Yapı, şeffaf tüm cephelerini kaldırdığında sadece bu masif prizmadan ibaret kalır. İçinden geçen boşluğun formunu da tanımlı bir şekilde dışavurur.
Bu prizma, yeri kentliye sunmuş ve yerden yükselmiş nazik ve yalın bir kütle olarak kent mekanındaki yerini alır… Bu yükseliş, zemin ile üst katın ilişkisini kuran sirkülasyon elemanlarının ve zemin tavanının renklendirilmesiyle vurgulanır.
Tasarlanan yalın yapının, konvansiyonel sistemlerle üretimi oldukça uygundur. Selçuk Belediyesi’nin ölçeği ve imkanları da göz önünde alındığında uygulanabilirliği açısından elverişlidir.
Yapı betonarme sistem olarak tasarlanmıştır. Bodrum kat dahil toplam 3 kattan oluşan yapı 8x8m’lik akslara oturur. Konferans salonunun çatısı hariç büyük açıklıklar söz konusu değildir. Konferans salonu için betonarmeyi çelik ile takviye edecek şekilde kompozit bir sistem öngörülmüştür.
Mimari dil açısından kirişsiz plak döşeme tercih edilmiştir. Bununla birlikte, mekan bölüntüleri akslarla uyumlu bir şekilde organize edildiğinden kirişli döşeme ile uzlaşmak da mümkündür. Bu esneklik doğrultusunda, döşeme tipi kararı uygulama aşamasında da verilebilir olduğundan, bu aşamada kirişli döşemeye de kirişsiz döşemeye de pay bırakabilmek niyetiyle mimari çizimlerde 50cm’lik bir döşeme ifade edilmiştir. Yani, yaklaşık 50-60cm derinlikli kirişler ve 15-20cm kalınlıklı plakla kirişli döşeme olarak çözülebileceği gibi, 30-40 cm kalınlıklı asmolen, plak ya da mantar döşeme de düşünülebilir.
Yapının kısa cephelerinde 2m’lik, uzun cephelerinde de 4m’lik konsollar vardır. Bu konsollar yukarıda da belirtildiği şekilde döşeme tipi kararıyla detaylandırılacaktır. Öngörülen plak kalınlıkları çözüme elverişlidir. Fakat gerekirse maliyet de göz önünde bulundurularak çelik takviye düşünülebilir.
Ölçekleri göz önünde bulundurularak, konferans salonunun kademeli zemininin betonarme, sinema salonlarının kademeli zeminlerinin ise konstrüksiyon olması uygun görülmüştür.
Galeri ve avlulardaki tüm korkuluklar masif tasarlanmıştır. Bu parapetlerin betonarme ters kiriş olarak çalıştırılması mümkündür.
Korunan mevcut ağaçların tanımladığı giriş avlusunun altında bodrum kat imal edilmeyecektir.
Bodrum kat yüksekliği 3m diğer katların yüksekliği ise 4.5m’dir.
Korunan mevcut ağaçları kapsayan basit geometrik formlu yeşil alanlar önerilmiştir. Kent mekanının sert dokusuna kontrast olacak bu gölgeli ve yumuşak zeminler, oturma birimleri gibi donatılarla kullanıcıya mola imkanı sunabilecek şekilde projelendirilecektir.
Orta avluyu örten pergola, “asma” gibi yerel bir bitki ile bitkilendirildiği takdirde mevsimlere göre dinamik gölge etkileri oluşturabilecek ve doğayı mekana katabilecektir. Bunun teknik imkanları ve çözümleri uygulama aşamasında araştırılacaktır.
Özellikle zeminde hedeflenen geçirgen kurgu nedeniyle, zemin kaplamasının bütünlüğü önemsenmiştir. Kaldırım ayrımı yoktur. Tüm açık alanlar mat doğal taş (traverten gibi) düşünülmüş, fuayede de iç mekana uygun bir doğal taş ile devam etmesi amaçlanmıştır. Bundan farklı olarak yeme-içme birimlerinin zemin kaplamaları, fonksiyonun durağanlığı ve sıcaklığı sezgisiyle masif ahşap parke düşünülmüştür.