Proje Açıklama Raporu
”Geçmişin belleği ve kimliğini dikkate alarak kentleri algılamak, kentlerin geleceğini doğru kurgulamanın vazgeçilmez koşuludur. Geleneksel Türk Mimarisi kent dokusu her bölgede farklılık gösterir. Bu farklılıklar bölgenin iklim özellikleri, insanların yaşam koşulları, gelir kaynakları, kültür ve yaşam tarzlarıyla doğrudan ilişkilidir. Uzun yılların deneyimleriyle meydana gelen geleneksel mimari, çevreye zarar vermeden konfor koşullarını sağlamıştır.”
Günümüz Türkiye’sinde ise; hızlı nüfus artışı ve işsizlik gibi çeşitli nedenlerle yaşanan köyden kente göç, kentlerde çarpık yapılaşmaya neden olmaktadır. Bunun sonucu olarak geleneksel mimarlık kavramı kimliksizleşmekte, toplum birbirine yabancılaşmaktadır.
Bu bağlamda; kent kimliğinin yeniden canlandırılması amaçlanmış, araç olarak da toplumsal köklerin ve geleneksel Türk mimarisinin günümüz koşullarınca yeniden yorumlanması belirlenmiştir.
Bölge olarak geleneksel Türk mimarisi ve kültürel zenginlikleri ile İç Anadolu bölgesi seçilmiştir. İç Anadolu sınırlarımızda bilinen eski yerleşim yerlerinden biri olan Çatalhöyük’e ev sahipliği yapmaktadır. Kazı çalışmalarının günümüzde de devam ettiği Çatalhöyük’te insanlar 900 yıl yaşamışlardır.
Geleneksel Türk kültürü ile Çatalhöyük’teki kültürel yaşamın benzerliği göze çarpmaktadır.
Çatalhöyük’te insanlar arası paylaşımın, ortak yaşam alanlarının çokluğu, geleneksel Türk mimarisi ve kültürüne temel oluşturmaktadır.
Gelenekselden geleceğe taşınması gereken en büyük özelliklerden biri kentlerdeki yaşam alanlarında ortak paylaşım bölgelerinin yaratılmasıdır.
Tasarımda amaçlanan kökleri yaşayanların geleneklerine dayanan bir mimari yapılaşma yaratmaktır.
Burada öykünülen; Çatalhöyük’teki ortak paylaşım alanları, yerel coğrafi ve yerel malzeme kullanımı iken; aynı zamanda günümüz koşullarına ayak uydurabilen özel yaşam alanlarında gerekli mahremiyeti de sağlayabilen bir tasarımdır.
Tasarım yaklaşımı olarak kentlilerin; geleneklerinden gelen yaşayış biçimiyle komşuluk ilişkilerini devam ettirirken; aynı zamanda modern hayatın gereklerini de yerine getirebilecekleri bir yapılaşma yaratmaktır.
Bu doğrultuda oluşturulan konut birimleri ve eğitim birimleri birbirinden yeşil tampon bölgeler ile ayrıştırılmıştır. Konut birimleri kendi içinde mahremiyeti sağlarken, ortak teraslarda (projede eyvan olarak yorumlanmıştır) komşular birbiriyle sosyalleşebilmekte, yeşil bahçelerinde kendi sebzelerini üretebilmektedir.
Böylece, kent sakinleri, özel alanlarında da sosyalleşebilen, modern ama geleneklerinden de kopmayan ‘gelenekten geleceğe’ bir yaşam tarzına sahip olabilir.