Proje Raporu
09415
Her ölüm dünyada bir çatlak açar – bir boşluk bırakıp gider her kişi: öteki kişiler de, şimdi, o çatlağı kapatmakla, o boşluğu doldurmakla görevlendirilmiş hissederler kendilerini.
Oruç Aruoba
Ahmet Mete Işıkara’nın bir bilim insanı olarak hayatını adadığı Jeofizik Bilimini sosyal sorumluluk bilinci ile perçinlemesi ve Türkiye’de deprem konusunda toplumsal bilinç oluşturmak için yaptığı girişim ve katkılar; onu toplumda deprem konusunda en önemli aktörlerden birisi olarak konumlandırmış ve ona ”Deprem Dede” unvanını kazandırmıştır. Bu bağlamda; Ahmet Mete Işıkara’nın hayatını, yer davranışları sonucunda meydana gelen levha hareketlerini anlamaya, depremleri deşifre etmeye ve deprem konusunda toplumsal bir bilinç oluşturmaya adadığı sonucuna varabiliriz.
Mezar kavramının yaşamış olanın anıtlaştırılması olduğu düşünüldüğünde, Ahmet Mete Işıkara özelinde tasarlanan mezarın da onun ömrünü adadığı yer davranışları, levha hareketleri ve toplumsal bellekte iz bıraktığı deprem kavramından üretilmesi temel tasarım yaklaşımını oluşturmuştur.
Ahmet Mete Işıkara’nın anıt mezarında, yer kabuğundaki levhaları temsilen farklı kotlarla ilişkilenen katmanlı bir dil benimsenirken; levha tektoniğinin soyutlanmasından yola çıkılarak, tektonik hareketin okutulabilmesi amacıyla, bu levhalar birbirlerinin üzerinde konumlandırılmıştır. Bağlamın güçlendirilmesi amacıyla tasarlanan levhalar, sıkıştırılmış toprak malzeme olarak düşünülmüştür.
Mezarın katmanlı yapısı levha tektoniğini temsil ederken; bu levhalar arasında oluşan ince yarık ise tektonik hareket sonucu meydana gelen depremi temsil etmektedir. Bu yarığın oluşum nedeni olan sıkıştırılmış toprak levhaların yan yüzeylerinde kullanılan pirinç malzemenin parlaklığı ile Ahmet Mete Işıkara’nın deprem gibi kaotik bir olguda dahi bilim aracılığı ile toplumda uyandırdığı umut ışığı temsil edilmektedir. Pirinç malzeme ile verilmesi amaçlanan bu umut ışığı; yer yer katmanların arasında kaybolmakta, yer yer ise açığa çıkmaktadır. Böylece, mezarı ziyaret eden kişinin dikkatini katmaların arasına çekerek gözün parçalanan lineerliği takip etmesi amaçlanmıştır. Katmanlar arasında umut ışığını temsil eden pirinç malzeme son olarak ise mezarın üzerinde bir suluk oluşturarak canlılara hayat veren bir elemana dönüşmekte ve hayata/umuda referans vermektedir.
Tasarım sürecinde Ahmet Mete Işıkara’nın mezarının da içerisinde yer aldığı aile mezarı bütüncül olarak ele alınmıştır. Aile birliğini vurgulanması amacıyla mezarı çevreleyen hacim tek bir parça olarak tasarlanmış ve bu kısımda sürdürülebilir beton kullanılmıştır. Ahmet Mete Işıkara’nın mezarının diğer aile bireylerinin mezarlarından ayrıştırılarak anıt etkisinin ön plana çıkarılması amaçlanmıştır. Bu doğrultuda tasarımda kullanılan malzemeler farklılaştırılarak Ahmet Mete Işıkara anıtında doğal bir malzeme olan sıkıştırılmış toprak malzeme tercih edilmiştir.
Mezarların, bireylerin yeryüzünde bıraktıkları izler olduğu düşünüldüğünde; dünyayı terk eden ruhları anıtlaştırırken, bireylerin ardında bıraktıkları dünyaya zarar verecek materyallerden ziyade onunla iyi ilişki kuran malzemeler ile bu izlerin işlenmesinin bu dünyadan ayrılan ruhları yücelteceği düşünülmüştür.