Yarışma Raporu
Ölümü Unutmak ve Unutulmak Üzerine
İnsan, O’nu hatırlayan son kişi öldüğünde ölür. Bir insanın bıraktığı izler dizelerde, hafızalarda, duvarlarda yaşama dokunmaya devam edebilir ama bedeni dünyadaki son kapısı olan Mezar’a gömülür. Mezar yaşamın dünya üzerindeki son istasyonu; bir saygı durağı, yaşamı ve önemini unutmama noktasıdır. Türk resminin gelenekle evrenselliğinin en özgün yorumcularından biri olan Cihat Burak sanatı yaşamın bir yansıması olarak gördü.
Hayallere şiirlerin düşlerin karıştığı eserler verdi. Gerçeküstü öğeleri eşsiz bir mizahla birleştirdi. Cihat Burak’ın mezarı için önerimiz bu eşsiz hayal gücüne kendisinin bir yansımasını armağan etmek. Resim, Mimarlık, Edebiyat, Seramik olarak dört alanda eserler veren büyüğümüzün kendisine ve ailesine saygı durağıdır.
Mezarlıkların Yaşam Alanları İle İlişkisi
Toplu mezarlık geleneği dünyada veba, kolera gibi salgın hastalıkların yaşandığı dönem ile başlamıştır. Evlerin bahçelerinde oluşan aile mezarlıkları salgın hastalıkları takiben yaşam alanlarının dışına taşınarak yeni bir kültür oluşturmuştur. Nüfus artışının kentlere etkileri mezarlıklar üzerinden de okunmaktadır. İstanbul Kara Surlarının yanında kentin sınırlarını betimleyen mezarlıklar zamanla kente dâhil olmuş, bu mezarlar kent dışında oluşturulan alanlara taşınmıştır. Feriköy, Zincirlikuyu gibi mezarlıklar bu yaklaşım ile kurulmuştur. Günümüzde kentin merkezinde kalan bu mezarlıklar önlerinden her gün binlerce insan geçmesine rağmen etrafına örülen duvarlar ile gündelik hayattan ayrı dururlar.
İstanbul’a dair bazı seyahatnamelerde mezarlıklar için servi ağaçlarından, ağaç gölgeleri ve bakımlı mezar taşları arasında oyun oynayan çocuklardan bahsedilmiştir. Bu ortam günümüz hayatının getirdiği koşuşturmaca ile farkında olmadığımız kent belleklerine dönüşmüştür. Kentlerde yaşam ve ölüm arasındaki mekânsal iletişimin zamanla kopması, ölüm kavramını tabu haline getirmiş, mezarlıkları kent yaşamından uzaklaştırmıştır.
Ölümü Unutmak / Ölmeyecekmiş Gibi Yaşama Arzusu Üzerine
Unutulmak için ölmeye gerek var mıdır veya ölüm ardında kalanlar tarafından unutulmaya neden olabilir mi? Mezarlıklar bu evrende hayatlarını tamamlamış bedenler için midir yoksa onların varlığını hissetmek isteyen geride kalanlar için mi? Her insan kuşkusuz, toprakla buluştuğu mekân ile değil hayata kattıkları ile hatırlanmaya devam edecektir. Mezar taşları kişinin hayattaki somut bir temsili olarak sevenleri ile nesnel bir buluşma noktasını
betimleyecektir.
Cihat Burak: Modern Seyyah, Bıçkın Nakkaş, Zamansız Tarihçi
Cihat Burak’ın içinde büyüdüğü ev sakinleri açısından da oldukça renklidir: Siyahî dadılar, büyükanneler, dedeler, Fransızca öğretmek için gelen ve daha sonra devamlı olarak evde kalan bir Levanten, bir dilsiz… Cihat Burak’ın zengin hayal gücünü şekillendiren unsurların başında büyüdüğü ortam ve kendinden yaşça hayli büyük olan ev halkından dinlediği hikâyeler gelmektedir.
Sanatçının resmi düzlemler halinde bölümlemesi, konuyu parçalayarak tüm resim yüzeyine dağıtması, kompozisyonlarında kullandığı bu çok çeşitli figür ve nesneler, analitik bir duyarlılığın göstergeleridir. Kompozisyon bu analitik yapısıyla bir bütün oluşturmakta ve seyirci bu bütünlüğü resim karşısında duyduğu görsel hazlarla algılamaktadır. Gerçekten de çizgi, sanatçının söylediği gibi resmin temel ifade biçimlerinin başında gelir ama çizginin bu belirleyiciliğine karşın renkler de sanatçının içsel heyecanlarını ifade eden bir vasıta olarak
resminin ayrılmaz bir parçası haline gelmektedir.
Mezar Önerisi ve Bileşenleri
Sanatçının mezarı Burak Ailesi ve kardeşinin ailesi olan Ergüven Ailesi olarak iki kısma ayrılır. Burak Ailesi’nin yanındaki 4 taş Cihat Burak’ın çok yönlü sanatını; Resim, Mimarlık, Edebiyat ve Seramiği imler. Cihat Burak resimlerinde sıkça kullandığı büyük mezar taşlarını andırır.
Jüri Değerlendirme metni:
4. Cihat BURAK 57 Sıra Numaralı Proje – 1.ÖDÜL
Cihat Burak’ın mezar tasarımı için getirilen öneri -proje metnindeki ifadeyle- “bu eşsiz hayal gücüne kendisinin bir yansımasını armağan etmek”tir. Bu bağlamda, Burak’ın sanatçı kimliğini oluşturan farklı disiplinler -mimarlık, resim, edebiyat, seramik- tasarımda dört adet dikey taşla temsil edilmiştir. Sanatçının resimlerinde sıkça kullandığı mezar taşlarını referans alan bu kütlelerin, form, malzeme ve yükseklik kararları, birbirini tekrar etmeyen, fakat birbirine sıkı sıkıya bağlı olan bir grup oluşturmak üzere alınmış, birlik içinde çeşitlilik göstermeleri sağlanmıştır. Sanatçının ismini taşıyan baş taşının hemen arkasından yükselen bu taşlar, kadim kültürlerin dikilitaşlarının ağırbaşlı, doğal heybetini çağrıştırırlar. Baş taşıyla aralarındaki konum, boyut ve görünürlük farkı ise ziyaretçiye insanın fâniliğini, sanatın bâkiliğini hatırlatır niteliktedir.
Tasarım, sanatçının kendi el yazısından hareketle oluşturulan yazı karakteri ve kendisi için tasarladığı mührün kullanımı gibi dokunuşlarla, çok sevdiği kedileri için zarifçe eklediği su oluğuyla ve yukarıda bahsedilen diğer temsil tercihleri ile Cihat Burak’a çok yakışan bir anma mekânı önermektedir. Aile mezarını bütüncül bir yaklaşımla ele alan, form, ölçek, oran ve tasarım detayları ile ilgili tüm kararlarında tutarlı davranan, estetik ve tinsel yönü güçlü bu tasarım, jüri tarafından ödüle değer bulunmuştur.