Proje Raporu
“…görkemli gömütler gerekmez, ne de gösterişli süslemeler – bunlar dikkat çeker, kıskançlık uyandırır. Ölülerimizin gereksinmesi yok bunlara – azla yetinirler, ağırbaşlı ve sessizler şimdi, umursamıyorlar bal şerbetini, sunguları, boş ünleri. En iyisi sade bir taş ve sardunya saksısı, gizli bir işaret, ya da hiçbir şey.”
Yannis Ritsos
NEKROCOĞRAFYA
Ölümle ilgili olan mekanın coğrafi morfolojisi ile ilgilenen nekro-coğrafya, kültürel ve sosyal bir manifestoyu mekanda olanaklı kılar. Zamanın karşı konulmaz erozyonuna karşı çıkar, anıları yaşam ile ölüm arasında zamansızlaştırabilir. Nekro-coğrafyada, şehitler mekandan ayrı tutulamaz. Gelibolu yarımadası, bu anlamda yaşamla ölümün, savaşla barışın zıtlıklarını bir arada deneyimletebilecek potansiyele sahiptir. Coğrafya kolektif bir kimliğe dönüşür.
ANMA MEKANI
Şehitlik tanımı, kültürel ve tarihi anlamıyla özelleşmiş bir anma mekanı (commemoriation space) olarak yorumlanmıştır. Anma mekanı ziyaretçisine geçmişi hissettirirken, anıyı bugünde yaşatır ve iki zamanın aynı mekanda yaşanması ile nekro-coğrafya bir ölümsüzlüğü ifade eder. Zaman lineerliğini kaybeder. Tek gerçek mekanda birden fazla zaman ve mekan barındırmasıyla şehitlikler topluma ayna görevi görebilen bir heteretopya özelliği taşır. Öleni anmak evrim kadar eski ve insan doğasına aittir, bu sebeple anma mekanları tinsel değerler taşır. Şehitlik tasarımları da doğanın kendisine ve coğrafyaya olabildiğince saygı duyar nitelikte düşünülmüştür. Yapısal olan mimarinin kendisine değil, coğrafyada yaşananların belli bir mekanda duyumsanabilmesi esas alınır.
COĞRAFYA’DA ÇÖZÜNMEK
Mimari yaklaşım minimum müdahale ile insanın coğrafyada çözünmesine rehber niteliğindedir. Birbirinden farklı olan yürümek ve dolaşmak (walking vs. wandering) kavramları üstünde durulur. Yürümek daha işlevsel bir eylemi anlatırken, dolaşmak yolculuğun, seyahatin yani sürecin kendisi ile ilgilidir ve varış noktası daha mütevazı anlamlar ifade eder. Gömü alanlarına varış sürecinde tarihe ev sahipliği yapan coğrafyanın deneyimlenmesi dokunaklı bulunur ve şehitliklerin coğrafyadan ayrı tutulmaması stratejik bir karardır. Öneri projede kadastral yollara eklemlenen patikalarla araçlı ulaşım biter yayan ulaşım başlar. Yayan ulaşım için eski siper ve/veya savaş yolları mümkün olan yerlerde patika olarak tasarlanır ve mekanda zaman katmanlaşması sağlanır. Savaş / siper yolları artık Barış Yolu‘na dönüşür.
Bu patikalara yer yer Anafartalar Yürüyüş Güzergahı ve İlk Şahadet Yolu’ndan bağlantılar verilir. Gelibolu, bir savaş ve barış coğrafyası olarak optimum mesafelerde dolaşarak deneyimlenir. Otonom bir sanat şekli, estetik ve mekânsal bir bilgi aracı olan dolaşmak, yani yürüyerek mekanı deneyimlemek, özellikle bir nekro-coğrafyada varoluşsal bir değer taşır. Sadece şehitlik alanlarını değil, tarihi yaşatmış olan coğrafyanın bütününü deneyimleyebilmek daha özlü bulunur. Farklı zamanlarda yaşananların aynı coğrafyada katmanlaşması hissedilebilir olur ve insan coğrafyada çözünür. Anma mekanı tek bir ‘an’da sabitlenmez, sürece yayılır.
SENKOPASYON VE MEKANDA ORKESTRASYON
Dolaşmak eylemindeki yürüme, ritim ile karakterize edilir ve bu ritim insan bedeni, zihni ve bulunduğu mekan arasındaki bağı akıcı kılar. Bu ritmin özellikleri ise mekan deneyimlerini tanımlar. Aynı müzikteki gibi mekânsal devamlılık için de ritim gereklidir. Senkop, müzikteki aksak ritmi anlatırken, senkopasyon zamansal bir kaymayı anlatır, beklenmedik yerde ritim değişiminin getirdiği müzikal etkidir. Aynı kavram mekanın akıcılığına ve insan yürüyüşündeki ritmin orkestrasyonuna uyarlandığında, bireyin nelerle karşılaşacağını ve çeşitli mekânsal müdahalelerle bir dolaşım deneyimini mekanda çeşitlendirerek kompoze etmeyi amaçlamak şeklinde yorumlanmıştır. Patika dokuları, siper yolları olarak kullanılmış olan alanlarda farklılık gösterir. Siper/savaş yollarında patika doğanın yumuşak dokusuyla ahşap kullanımı sayesinde kaynaşır. Şehitliklere ulaşımda siper yolları haricindeki patika parçalarında çakıl gibi tanecikli malzemelerle yapısal müdahale yapılmadan dolaşım için izler bırakılmıştır. Dokuların sürekliliği topografya koşullarına göre kesintiye uğrar, ve örneğin mevcut kaya parçaları patikayla kaynaşır. Bakı noktaları, çıkmaz patika dallanmaları ile deneyimlenebilir hale gelir. Patikalar üstünde uygun noktalara, dinlenme/oturma amacıyla nefeslik – senkop alanları eklemlenir. Bu alanlarda öneri peyzaj ile yol üstü özelleşmiş atmosferler oluşturulmuştur. Patikalarda mekansal akıcılık, coğrafyanın kendi ritmine yapısal olanın lineerde ayak uydurması ile gerçekleşir.
KEŞFETME – ODAKLANMA – DUYUMSAMA
Başlangıçtan sonuna şehitlik ziyareti, Keşfetme – Odaklanma (Contemplation) – Duyumsama sırasıyla kompoze edilir. Uzak mesafelerden şehitliklerin algılanabilirliği yer işareti olarak isimlendirilen ince uzun bronz çubuklarla sağlanır. Keşif, coğrafyanın gözlemlenmesi ile uzak mesafeden başlar. Şehitliklere varan dolaşım patikalarında başlangıç noktaları, mevcut bitkisel dokuda dikkat çekebilecek ağaç veya çok yıllık bitki grupları ile doğal nişanelere dönüştürülür. Coğrafya, patikalarda deneyimlenerek keşfedilir ve şehitlik alanına ulaşılır. Gömü alanı ile olan görsel ilişki şehitliğe varışta traverten duvar veya duvarlar ile kesintiye uğrar. Anma Duvarı tekil bir saygı elemanı olarak ziyaretçi ile şehitler arasında geçici mesafeler kurar.
Her arsada topografyaya ayak uyduran duvarlar kendi içinde çeşitlenir. Ana prensip, bir odaklanma (contemplation) alanında Saygı Şeridi oluşturmaktır. Şehit isimleri duvarın düz ve pürüzsüz bırakılan iç yüzeyine (gömü alanının ters yönünde) diziler halinde yazılır. Duvarların gömü alanına bakan kısımları kaba yonu yüzey olarak tasarlanır. Her arsada çeşitlenmiş pozisyonlamaları olan duvarlardaki kesik veya kırılmalarla gömü alanlarına vistalar verilir. Bu kesik ve kırılmalardan gömü alanına fiziksel yaklaşım ziyaretçinin bir tercihi olarak bırakılmış ve ek bir patika özellikle yapılmamıştır. Birey bu alanda rotasını kendi bulur, şehitlere coğrafyada karışır.
KURGAN, DOĞADAN GELEN ANITSALLIK
Gömü alanı, nekro-cografyanın kültür içindeki bir imgesi olarak tasarlanmıştır. Kurgan, göçebe kültür arkeolojisine ait bir terim olmakla beraber, Türk-Altay kültüründe kutsal mezarı ifade eder. Gömülen ölünün üzeri taş, toprak veya molozla örtülür, etrafına taşlar dizilir ve ölünün anma mekanı belirginleştirilir yani bir anlamda anıtsallaştırılır. “Korugan” kelimesinden türeyen sözcük, birincil olarak altındaki şeyi korumak ile ilgilidir. Kurgan doğanın kendisinin anıta dönüştürüldüğü bir gömüttür. Gömü alanı tasarımlarında, tarihi ve kültürel değeri olan Kurgan kendi bağlamında yorumlanmıştır. Anadolu’nun farklı coğrafyalarından getirilen kaba kayalar ile dairesel veya eliptik geometrilerle çevrelenen gömü alanları, kendi coğrafyasında sade ama sıra dışı biçimlere bürünür. Şehitler, doğanın içinden yeniden canlanmış gibi göğe yükselen kaya parçaları ile bu coğrafyanın bir parçası olarak sembolize edilmiştir. Doğal malzeme kullanımı ve doğaya minimum müdahale ile Gelibolu coğrafyasının şehitlerden ayrı düşünülemeyeceği somutlaşır.
BİTKİSEL PEYZAJ
Önerilen bitkisel peyzaj, coğrafyanın asal değeri göz önünde bulundurulduğunda, olabildiğince endemik bitkilerle kurgulanmıştır. Tasarımda, lineer doğrultularla coğrafyayı deneyimlendiren patika iskeleti üstündeki başlangıç noktaları ve kırılmalarla formu tanımlanan nefeslikler, mevcut dokuda görüntüsü ve/veya kokusuyla ayrışan çalı veya ağaç gruplarının atmosferi ile özelleşir. Öneri ağaç grupları için, sıradışı görüntüsü ile sandal ağacı (arbutus andrachne) ve akrabası kocayemiş ağacı (arbutus unedo), ağırbaşlı görüntüsüyle doğu çınarı (platanus orientalis), ölümsüzlüğü ve barışı ifade etmesiyle zeytin ağacı (olea europaea var. europaea), narin ve titrek hissiyle bulut ağacı (cotinus coggyria), göz alıcı çiçekleriyle ılgın ağacı (tamarix parviflora), özgün kokularıyla iğde (elaeagnus angustifolia) ve defne (laurus nobilis) ağaçları önerilir. Bakım ihtiyacından kaçınmak ve doğayı yalın güzelliğinde bırakmak adına çok yıllık (perennial) çalı ve otsu bitkilere yer verilmiştir. Dağ kekiği, kaya kekiği (satureja thymba), karakekik (corydothymus capitatus), katırtırnağı (genista sp.), hevhulma (lythrum salicaria), funda (erica manipuliflora salisb.), denizüzümü (ephedra campylopoda), keçiboğan (calicotome villosa), lavanta (lavandula officinalis) vb. gibi kokusu ve/veya renkleriyle pitoresk özellikler taşıyan türler tercih edilir. Kurgan alanlarının içinde ise mümkün durumlarda yer yer cogongrass (imperata cylindrica), tavşan kuyruğu (lagurus ovatus), kum çavdarı (secale sylvestre), kamış (phragmites australis) gibi rüzgarla dramatik etkiler yaratan çok yıllık otlar düşünülmüştür.
IŞIĞIN SESSİZLİĞİ
Gündüz, gün ışığı hareketleri şehitlik ögelerine kendi coğrafyalarıyla birlikte devingenlik verir. Gece ise, depolanan gün ışığı ateş böcekleri gibi şehitlik içine noktasal aydınlatmalarla saçılır. Saçılmış ışıklar, doğanın tinsel boşluğunda duyumsamayı tetikler, sessizliğin hissini pekiştirir.
1 Yorum
heyecan uyandıran bir tasarım, emeğinize sağlık…