Gelibolu Yarımadası Tarihi Milli Parkı Odak Alanları Fikir Projesi Yarışması'nda 1. Ödülü kazana proje 8Artı Mimarlık ve Kentsel Tasarım tarafından üretildi.
Gelibolu Yarımadası Tarihi Milli Parkı gerek tarihsel önemi gerekse coğrafi değerleri itibarı ile potansiyel olarak çok şey vaad etmekte. Ancak içerisinde bulunduğumuz durum, yarattığı algılar ve deneyimler açısından pek iç açıcı değil. 1997 yarışmasının ortaya koyduğu vizyonu oldukça önemli görmekle ve önemli işler başardığını düşünmekle birlikte, bu planla uyumsuz olarak üst ölçekte alanın bütünsel kurgusunun, alt ölçeklerde ise ziyaret odaklarının kendi içlerindeki kaotik ilişkiselliklerinin olumsuz bir tablo sergilediği de aşikar.
Bu noktada, Gelibolu Yarımadası Tarihi Milli Parkı Odak Alanları Fikir Projesi Yarışma vesilesi ile yapma fırsatı bulduğumuz en önemli gözlemimiz şudur.
Ziyaretçilerin Gelibolu Yarımadası ile kurdukları ilişki gerek üst ölçekte gerekse alt ölçeklerde kararlı bir erişim hiyerarşisi gözetilmeden, belki de rastlantısal olarak ortaya çıktığı gibi, alanın bütünsel algısını olduğu kadar odakların kendi içlerindeki bütünselliği de ortadan kaldırmakta ve bu nedenle olası çok katmanlı zengin deneyim olanakları mümkünsüz kılınmaktadır. Bunun en önemli göstergesi anlatısal ve mekansal yaklaşımların, yerin sesini yeterince dinlemeden, ruhunu yeterince duyumsamadan yapılmış hissi vermesi ve sonunda ortaya çıkan ve farklı zamanlarda yapılmış müdahalelerin birbirleriyle konuşamaması ve bir bütünlük ortaya koyamamalarıdır.
Bu gözlemin yanında yarışma vesilesi ile ortaya çıkmış olan önemli bir fırsat ise amaçlanan bu anlamsal ve mekansal bütünselliğin yeniden ele alınabilmesinin önünün açılmış olmasıdır. Bu tür bir bütünselliğin mümkün kılınabilmesinin en önemli ipucu bize göre “mesafelenme” kavramında gizlidir. Yukarıda tarif etmiş olduğumuz tanımsız, sınırı belli olmayan, kopuk ilişkilerin bu türden bir mesafelenmeye izin vermediği gibi, Gelibolu Yarımadası’nın anlamlandırılmasında abartılı bir anlatının baskınlaşması sonucunu doğurmaktadır. Fiziksel mekan kurgusunun zayıflığı anlatısal kurgunun abartılması ile sonuçlanmaktadır.
Bu noktada tasarımcılar olarak bizim amacımız gerek üst ölçekte gerekse alt ölçeklerde odaklara mesafelenerek onları bütünsel bir kurguda anlamak, mekansal ve anlamsal ilişkilerini kurmak ve bu mesafelenme vasıtası ile coğrafyanın, yerin sesini ve ruhunu duyumsamak için bir fırsat bir aralık yaratmaktır.
Proje Raporu kitapçığında kapsamlı olarak ortaya koyduğumuz tasarım yaklaşımımızla bu amacımızı, bazı şeyler geri döndürülemez olmakla birlikte, büyük ölçüde gerçekleştirdiğimizi düşünüyoruz.
Proje raporu kitapçığı:
3 yorum
çok düşünülmüş, hassas noktalara çözüm getirilmiş.. tebrikler.
Tek kelime ile korkunç!
Bakın burası bir şehir parkı, bir rekreasyon alanı veya doğal güzellikleri olan rastgele bir yeşil alan değil. Burası bir müze. Bir açık hava müzesi. Sizinki tarihi bir binadaki sütunları “rahat geçilsin diye” yıkmaya veya müzedeki bir heykeli alakasız bir renge boyamaya benziyor. Gelibolu yarımadasının ekstra, sonradan yapılma hiçbir şeye ihtiyacı yok. Gelibolu yarımadasının mevcut, doğal haliyle korunmaya ihtiyacı var. Orası bağrında hala insan kemiklerini saklayan bir savaş alanı ve oradaki her bir arazi parçası bir hikayeye, bir isme, bir öneme sahip. Gelibolu yarımadası, bugüne kadar yaşanan kepazeliklere, yapılaşmaya yönelik faaliyetlere rağmen, hala 1915’teki halini büyük ölçüde muhafaza ediyor ve bu özelliği itibarıyla dünyadaki sayılı savaş alanlarından biri. Böyle bir alanda otobüslerin varlığının dahi tartışılması gerekirken siz daha fazla otobüse yer açmanın çabası içerisindesiniz.
Umarım bu tarz tarihsel ve doğal dokuyu mahvedecek projeleri hayata geçirmek gibi bir hata yapılmaz. Aksi taktirde gelecek nesiller siperleri, tünelleri değil; yapay, ruhsuz betonları seyretmek zorunda kalacak. Orayı ziyaret eden insanların savaşı, yaşananları daha iyi anlamaya ihtiyacı var. Bunun da yolu beton dökmekten, peyzaj çalışmalarından geçmiyor.
Projeleri ve yarışma şartnamesini incelemeden yazılan bu tip yorumlar da çok korkunç.