1. Ödül, LSV Çerkeş Doğal Yaşam Merkezi Ulusal Fikir Proje Yarışması

Arınmak sözcüğü, sözlük karşılığı olarak; ”temizlenmek, katışıksız duruma gelmek, rahatlamak” anlamına gelmektedir.Bir insanın arınması amaçlı bir mekan tasarlarken nasıl kirlendiğini, neden rahatlamak istendiğini sorgulamak gerekir.  

Herhangi bir canlı türünden farksız olarak, tamamen organik yollarla dünyaya gelen insanoğlu, nasıl olurda doğasına tamamen aykırı bir ortamda yaşayabilmektedir. Yediği yemekten ayağını bastığı zemine, soluduğu havaya kadar doğasına aykırı unsurlara maruz kalan insan, çok da ‘doğal’ olarak çevresine alışma sürecinde farklılaşmalara, bozulmalara uğramaktadır.  

Farklı yüzyıllarda modern hayatın insanlara sunduğu fiziksel, maddeye dair mutluluklar insanlar üzerinde küçük geçici mutluluklar yaşatsa da,insanoğlu için doğanın içinde olma hissiyatı bütün zamanlar için aynı kalmıştır. Süregiden yaşamın insana sunduğu bu mutluluklar müzik, spor, sanat, makineler zamanla daha da gelişmiş, mutlak bir mükemmellik arayışı içinde var olurken, insanın doğayla temas ettiği yüzmek, piknik yapmak, güneşlenmek gibi aktivitelerin çağlar boyu aynı etkisiyle devam etmesi, insanoğlunun kendini tanımlayabilmesi için bir göstergedir. 

Tam da bu noktada ‘arınma’ eylemi kendine yer bulmaktadır. Süregiden yaşama adapte olmaya çalışan birey yada topumlar daha güçlenmek için-gerçek ve mecazi anlamıyla- savaşmış, mücadele etmiş, kirlenmiş, ayakta kalabilmek için doğal olmayan gıdalara başvurmuş; ruhen ve bedensel olarak rahatsız olmuştur. Zamanın belirlediği koşullar değişir, rahatsızlık düzeyi artabilir, daha çok kirlenebilir fakat arınma ihtiyacı herzaman barınmaya devam eder . Bedenin ve ruhun ait olduğu doğa insan ve tüm canlılar için önce arınmanın yaşanacağı ve daha sonra da bir daha kirlenmemecesine varolabileceği yegane mekandır. 

Lösev Çerkeş Doğal Yaşam Merkezi, yukarıda anlatılmaya çalışılan sıradan bir doğa parçasıdır. Sıradan olduğu için de saf mükemmelliği barındırmaktadır. Projenin barındırdığı yapısal mekanlar bu mükemmel doğa parçası içerisinde minumum yapısal müdahele ile doğanın işlemesine, sürdürebilirliğine katkı sağlayacak şekilde düşünülmüştür. Genel anlamıyla malzeme seçimi ve yapıların bir araya gelişi doğa parçası içinde sonradan gelmiş hissiyatı yaratmamaya çalışmaktadır. Başka bir anlatımla doğayla dialog içinde olmaya çalışan proje bu doğa parçasından çıkarımlarla kendini oluşturmuştur. 

Arsaya yerleşim ve ulaşım açısından, arsanın sunduğu doğa parçalarından ‘Ulu Çay’ proje için ‘ana omurga’ niteliğindedir.Projedeki tüm bu fonksiyonlar bu ana omurgadan ulaşılabilecek şekilde konumlanmışlardır. Arsaya batı yönünden yaklaşım ön görülmüş ve giriş bölümü bu yönde yerleştirilmiştir. Dışarıdan iletişimin en çok olduğu işlevler de bu kısıma yerleştirilmiştir.Satış birimleri, danışma yapısı, otopark gibi işlevler, arsanın bu bölümünde yoğunlaşmış, arsanın iç kısımlarına fazla dokunmadan kalmışlardır. Giriş yapısı metoforik olarak bir ‘arınma kapısı’ niteliğindedir.Süregiden yaşamsal olgulara ait her şey bu kapının ardında kalmaktadır. Arsa içerisindeki tüm fonksiyonlara ana omurgası olan Ulu Çay etrafındaki yaya yoluyla ulaşılabilmektedir. Bu yol acil durumlarda araç ulaşımına da açıktır. Arsa için ana servis ve araç yolu arsanın çevresinde konumlanmıştır. Mümkün olduğunca arsa içine araç sesi, müdahalesi sokulmamaya çalışılmıştır.Arsa ana omurgası etrafında iki ana bölgeden oluşmaktadır. Ulu Çay’ın kuzeyinde kalan ‘tarım – hayvancılık bölgesi’ ve güneyde kalan ‘konaklama-rekreasyon bölgesi’. Bu iki bölge de kendi içerisinde farklılaşmaktadır. 

Kuzeyde yeralan tarım-hayvancılık bölgesinde yapısal donatılar, servis yoluna daha yakın olacak şekilde, fonksiyonuna bağlı olarak konumlanmıştır. Doğa ve çevresine yabancılaşmamak adına rastgele biraraya gelen yapılar bütünü aslında projenin genel yapısal kimliğini oluşturmaktadır. Yapısal elemanların arsanın kuzeybölümünde yer alması ekolojik sürdürülebilirlik anlamında da olumludur. Kuzey-güney yönündeki doğal eğim, doğal olarak pis su rehabilitasyonu yapmaya olanak sağlar. Arsanın kuzeyinde bulunan fidanlıklar yeni düzenleme çerçevesinde, yine arsanın kuzeyinde bulunan yeni fidanlık alanına taşınmıştır. Güneyde yer alan konaklama ve rekreasyon bölgesinde, yapısal karakter aynı şekilde farklı yapısal elemanların – aynı doğada olduğu gibi- rastgele bir araya gelmesinden ortaya çıkmıştır. Projedeki yapısal yerleşim batı-doğu ekseninde hayata dair ögelerin belirsizleşmesi, “başka bir anlamda yapısal elemanların doğa içinde kaybolması” üzerine kurulmuştur. Konaklama yapıları ilk göletle birlikte bitmiş, geri kalan bütün alanda fiziksel ve ruhsal arınmanın yaşanacağı aslında sıradan (ama mükemmel) doğa parçası brakılmıştır. Bu alanlar, bisikletlerle ve yürüyerek ulaşılabilecek; doğayla diyaloğa girilebilecek ‘doğal rekreasyon’ fonksiyonlarını (su sporları, tırmanma alanı, koşu-bisiklet parkurlar) barındırmaktadır. Bu fonksiyonlar, arsanın tümünde olduğu gibi homojen olarak yerleşmiştir. Bu sayede ziyaretçi arsanın her yönünü deneyimleme imkanı bulacaktır. 

Yapısal Donatı Elemanlarının, kendi içlerinde bir araya gelmesi, çevresine saygı gösterir biçimde organik bir şekilde olmuştur. Bu rastgele birarada olma durumu ile aslında arınma amaçlı buarada bulunan insanın, kendini şehirdekinden farklı hissetmesi amaçlanmaktadır. Yapısal bütün donatılar, doğal ve yenilenebilir yapı elemanlarından oluşacaktır. Ahşap, taş gibi doğla malzemeler yapıların ana karakterini oluşturmaktadır. Yapılar gereken mekansal alanları minumumda tutmuştur. Aynı fonksiyonun farklı mekansal isteklerini birkaç blok içerisinde çözmüştür. Bu dağılım zaman içerisinde inşai anlamda etaplama olanağı sağlamakta, aynı zamanda görüntü olarak da tek blok yapı algısını ortadan kaldırmaktadır. İnsanın yapı içerisinde ve dışında doğa ile diyaloğunu maksimuma çekmektedir. Ekolojik sürdürülebilirliğin şart olduğu projede, günümüzde süregelen bütün ekolojik yapı kriterleri (pasif güneş enerjisi, pis su arıtma, yağmur-kar suyunun yeniden kullanımı, doğal havalandırma..) uygulanacaktır.

Etiketler

3 yorum

  • mete-onat says:

    Tebrik ederim Burak, başarılarının devamını dilerim.

  • celik-erengezgin says:

    Ancak en son satırda kendisine yer bulan ( Sanki ayıp olmasın diye )nasıl olacağının karşılığı ise hiç açıklanmadan “pasif güneş enerjisi uygulanacaktır” ifadesi, hiç şaşırmadığım bir duyarsızlıktır.. Çünkü olay, çanak anten takar gibi, dört tane panel takmak değildir bir yerlere..

    Ne olduğunu bilmedikleri ekolojinin lafını etmek bile, sanki öyle davrandıklarını sanarak rahatlatıyor meslektaşlarımı..

    Birinci adım olması gerekirken, “onu da unutmadık” tavrı ile yazılan son cümle, sevgili mimarlarımızın önünde hayli uzun bir yol olduğuna işaret ediyor.. Ayrıca, pasif’in ne olduğunu da düşünmeleri, güneşin aslında en “aktif” enerji kaynağı olduğunu bir gün öğrenmeleri gerektiğini söyleyerek münafıklık görevimi tamamlayayım..

    LÖSEV’e de uzun uzun anlamıştım vaktiyle bütün bunları.. Hiç umursamadılar.. Kan ve para bağışı dışında farklı beklentileri olması gerektiğini söylemeye çalıştım.. Hatta bu yolla yaşamsal bir farklılığa ve sıfır harcamaya ulaşabileceklerini, üste para bile kazanabileceklerini.. Elbette anlaşamadık.. Yine şaşırmadım..

  • evren-yilmaz-tekin says:

    Doğa, arınmaya gittiğimiz, bizim yaşantımızdan ayrı bir yerde duran, ihtiyaçlarımızı alıp atıklarımızı bıraktığımız bir yer değil. Hepimiz bütünüz. Bir Avustralya yerlisine kendisini çizmesini söylediğiniz zaman ağaçtan, börtü böcekten başlıyor kendini onların arasında çiziyor. Bana kendini çiz deseniz kaşımdan gözümden başlarım. Bu algımızın değişmesi gerekiyor.

    Projelerin genelinde insanlar için neler olacağı çok açık ama toprak, su, hava onlarla ilgili bir tasarım yok. Doğa gene bizim ihtiyaçlarımız için orada. Bu sefer ihtiyaç arınmak, önce kirletmek bu kültürü çaresiz yaşamak ama başka türlüsünü aramak yerine kirini atmak için bir yerlerde -nasılsa- kalmış saf doğa parçasına koşmak.

    Bir doğal yaşam merkezi bundan çok daha fazlasını sunabilir.

    Uluçay o arazide ulaşımın değil, yaşamın omurgası; su ve toprak, iki farklı ekosistem bir araya geliyor. Bu bölgeler canlı yaşamının çeşitliliğinin en fazla olduğu yerler. Sağını solunu kapamak, kaplamak doğal yaşama aykırı.

    Proje ekibinde belki de bir biyolog da olmalıydı. Yer görme zorunlu olmalıydı.

    Tabi eleştirmek çok kolay, bütün projelerde büyük emek ve güzel fikirler var,

Bir yanıt yazın