PROJE RAPORU
Beyoğlu Melodisi
“İşte halka hayat veren gerçek musiki!”
– Mustafa Kemal Atatürk
Her gün milyonlarca insanın bir yerden bir yere acele ile hareket ettiği İstanbul’da hızla tüketilen kent mekanları ve bunu besleyen bir olgu olarak kentin sürekli bir dönüşüm içinde olması yaşam kalitesini azaltan dairesel bir ilişkiyi inşa ediyor. Bu durumun en kuvvetli hissedildiği yerlerden olan ve günde bir milyondan fazla insanın dahil olduğu kentin en güçlü yaya trafiğine sahip Pera bölgesinde bu baş döndürücü hızdan dolayı birçok sanatsal ve kültürel değerin kaybolduğunu gözlemlemek de mümkün.
Bu bağlamda, İstiklal ve Meşrutiyet Caddelerindeki yaya trafiğini birbirine bağlayan ve kent hafızasında önemli bir yer teşkil eden Odakule Pasajı’nın çağdaş kent normları ve yaşam koşulları doğrultusunda yeniden düzenlenmesine dair tasarım önerimizi yoğun kent trafiğinde bir düşünme, anlama ve dinlenme eşiği olarak tarif edebiliriz. Halihazırda var olan kent parametrelerinin tasarım girdileri olarak kullanıldığı öneride, ziyaretçilere zıtlıklarla güçlendirilmiş, çok duyulu, sıradışı bir kent deneyimi sunmak amacımız.
Sanayi, Müzik ve Beyoğlu
“İşte halka hayat veren gerçek musiki!” (Atatürk’ün Bütün Eserleri, c.30, s.33)
Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün, cumhuriyet hükümetinin birinci beş yıllık kalkınma planı doğrultusunda devletin kurduğu ilk basma fabrikası olan Nazilli Sümerbank Basma Fabrikası ziyaretinde fabrikada duyulan çalışma sesi için söylediği bu söz sanayinin çoğunlukla farkına varmadığımız ancak halkı ve kenti besleyen o kendine has sesinin çağrıştırdığı derin anlamlara işaret eder.
Öte yandan beş duyumuzdan biri olan işitme duyumuz ile varlık durumumuzu besleyen ses, kent içinde de önemli anlamlar barındırır. Sürekli bir değişim içerisinde olan Beyoğlu’nun kaybolan değerleri arasında ayakta kalmayı başarmış ender kent unsurlarından biridir. Nostaljik tramvay, farklı dilleri konuşan insan kalabalığı, seyyar satıcılar ve sokak sanatçılarının oluşturduğu bu nev-i şahsına münhasır, çok katmanlı ve çok kültürlü kent melodisi kent bilincinde önemli bir yer teşkil eder.
Bir araya gelmiş anlamlı ses bütünlüğü olarak tanımlayabileceğimiz müzik, hepimizin hayatında çok önemli bir yere sahip olan ve insanın ruhi varlık durumunu biçimlendirebilen bir olgu olarak öne çıkmış, İstiklal ve Meşrutiyet Caddelerini birbirine bağlayan Odakule Pasajı’nın yeniden kullanım önerimizde referans olmuş, tasarım alanının kentle ve sanayinin sanatla kurduğu ilişkide önemli bir rol üstlenmiştir.
Tasarım
Oluşturmayı amaçladığımız kent eşiğinin aynı zamanda ziyaretçilerin beşerî ve ruhi varlık durumları arasında da bir bağlantı kurabilecek yapıda olması, iletişim kurduğu duyu sayısını arttırarak derinlikli bir deneyim sunması arzumuz. Tasarımı bu anlamda ziyaretçilerin görsel, işitsel ve dokunma duyuları ile kuvvetli ilişkiler kuran mimari elemanlarla oluşturulan sentakslar üzerinden kurguladık. Bu elemanların tasarımında, alana ait fiziki ve coğrafi girdiler ile uyum, sanayi ve üretime atfettikleri önem ve bunu bünyelerinde barındırarak yansıtması bizim için önemliydi.
Enstrüman:
– İstanbul’un hâkim rüzgâr yönleri olan Kuzey-Güney, Kuzeydoğu-Güneybatı yönlerinde hareket eden hava akımı, Taksim ve Haliç arasındaki yükselti farkından dolayı hız kazanmakta, İstiklal Caddesi’nin yüksek katlı bitişik nizam apartman bloklarının oluşturduğu sınırı aşamayan hava ise adeta bir boğaz gibi Odakule Pasajı’ndan geçmektedir. Bu nedenle rüzgâr, pasajın en önemli coğrafi karakteri olarak öne çıkmaktadır.
– Pasajın iki yakasını doğrusal bir süreklilikle birbirine bağlayan ve rüzgâr yönüne paralel yerleştirilen, değişen ölçülerdeki pirinç tüpler, fizyolojisi ile pasaja özgü bu durumu enstrümantal bir sese dönüştürür. Çapları ve boyları farklı olan yedi tüp, yedi farklı notayı temsil eder ve tüplerde yer yer bulunan hava çıkış delikleri sesin çeşitlenmesini sağlar. Enstalasyon, rüzgârın yönüne ve şiddetine bağlı olarak anlık değişimlere ve durumlara özgü melodiler oluşturarak ziyaretçiler için o ‘an’a özgü eşsiz işitsel deneyimler oluşturur. Tüplerin yapımında kullanılan pirinç ise sesin tınısını ve karakterini biçimlendirirken pürüzsüz ve parlak dokusu ile pasajı daha görünür ve ilgi çekici kılar. Tüplerin üzerinde bulunan pirinç kanalların içine yerleştirilmiş ve üzerindeki reflektör yardımı ile güçlendirilmiş LED aydınlatmalar pasajın iki yanı arasındaki lineerliği vurgularken pasajı gece de görünür ve ilgi çekici tutar.
Duvar:
– Halihazırda tasarım alanını tanımlayan kadastral sınır ve mevcut tesisat şaftlarının belirlediği ölçütlere saygı duyarak pasajın hacimsel varlığını ortaya çıkaran ve meşrutiyet ile İstiklal Caddeleri arasında devamlılığı olan tektonik bir öge olarak ele alınan prekast beton duvar pasajın anlamsal imgelerini de taşır. -0.70 kotunda bulunan (iki) ve 0.00 kotunda, Odakule binasının Meşrutiyet tarafındaki kapısının karşısında bulunan (bir) nişler, pasajın İstiklal tarafında bulunan Göktaşı eseri ile başlayan ve tasarım önerimizde Odakule binasının İstiklal tarafındaki kapısının karşısına taşınması uygun görülen Göçmen Kuşlar eserleri ile devam eden sanat eserlerine eklemlenecek yeni eserler için potansiyel alanlar oluşturur. Odakule binasının 0.00 kotundaki lobisinin karşısında yer alan prekast yüzeylere işlenen rölyefler, cumhuriyet tarihimize ait önemli sanayi gelişmelerini anlatırken yeni eklemlenecek eserler ile mevcut eserler arasındaki anlam bütünlüğünü de sağlar. Materyalin saflığına vurgu yapmak için, latalı kalıplar kullanılarak hazırlanan betonun yüzey dokusu pürüzlü bırakılmış ve panellerin açılı yerleştirilmesi duvarın gün ışığı ile daha kuvvetli bir bağ kurarak bu vurguyu güçlendirmesi ve bu sayede ziyaretçilerin dokunma isteğini canlandırarak fiziksel bir diyaloğa girmesi hedeflenmiştir. Pasajın Perukar Çıkmazı ile sınır oluşturduğu yerde duvarda bulunan su elemanı yapay havuzun su ihtiyacını beslerken ortaya çıkan su sesi dingin bir mekân hissi oluşmasına katkıda bulunur.
Zemin:
– Yoğun bir yaya trafiğine sahip olan pasajın yaya trafiğini engelleyecek, dağıtacak ya da kesintiye uğratacak herhangi bir eklentiyi barındırmaması önerimizin temel tasarım kararlarından birini oluşturur. Bu bağlamda görsel bağlantısı daha kuvvetli, daha açık ve şeffaf bir zemin kurgusu oluşturmak bunu yaparken de yaya akışkanlığını engellemeyen ancak durma ve oturma gibi eylemlere de olanak tanıyan tektonik bir dil oluşturmak amaçlandı. Zeminde tercih edilen koyu renkteki bazalt taş plakalar pasajı algısal olarak iki caddeden de ayırır. Plaka ölçülerinin vurguladığı doğrusallık pasajın yaya akışını destekler. Zemin, İstiklal tarafında pasajın Perukar Çıkmazına doğru genişleyen bölümünde hafif bir eğim kazanır. Bu eğim bazalt taşının plaka halinde kullanımı ile başlarken, pasajın içlerinde prekast duvar ve zemin arasındaki ayrımı da tanımlayan kırık bazalt taş dolgu dokusu ile devam ederek zeminin tektonik dilinde farklılık oluşmasını sağlar. Göktaşı bu kırık taş dolgu ve üzerinde bulunan su ögesinin içine oturacak biçimde konumlanır. Göktaşı, duvar, kolonlar arasında konumlanan paslanmaz çelik benç ve saçağın fiziksel olarak tanımladığı ve saçakla duvar arasından süzülen doğal ışığın hacimsel bir algı sağladığı bu mekânsal alan, yoğun yaya trafiğinden nispeten koparak dingin bir eşik olmayı amaçlar. Meşrutiyet tarafında güvenlik kulübesi ile ticari alanın sınırları arasında kalan, İstiklal tarafında da ticari alan ve cadde arasında kalan alan ise önlerinde pasajın daraldığı ve yaya aksının kullandığı alana nazaran daha geniş alanlar bulundurması ve iki caddeye de açılan görüş alanları nedeniyle sokak performansı sanatçılarına ayrılmış, harç içinde sıkıştırılmış bazalt taş dolgulu dokusuyla da zeminde farklılaştırılmıştır. Zeminde kullanılan bazalt taşının dokusu ve rengi, pasajı iki caddeden de ayırarak kendine ait bir kimlik oluşturmasına katkıda bulunurken, tercih edilen üç farklı maddesel durum (düzgün kaplama taşı, kırık taş dolgu, harç katkılı taş dolgu) tektonik dilde zenginliği ve çeşitliliği mümkün kılar. Bu durum sanayinin üretken ve stereotiplerin dışına çıkan anlayışının bir tezahürüdür.
Tavan:
– Pasajı üst kütleden koparmak, tanımlı bir alan ve saçak oluşturmak için mevcut kütlelerin altında bir asma tavan tasarlanmıştır. Sıcak haddelenmiş çelik panellerden oluşan tavanın doğal dokusu, koyuluğu ve malzemenin saflığı sanayi üretiminin çıplaklığına vurgu yaparken zeminle beraber iki yoğun yaya aksına sahip caddelerden azade, pasajın kendi benliği ile var olarak insanı kucaklayabilmesini mümkün kılan bir alan tanımlar. Pirinç tüplerin üzerinde kalan paneller perfore dokusu ve içinde bulunan siyah akustik keçe ile mekânda oluşan sesin şekillenmesinde rol oynar.
İlave Tasarım Kararları:
– Üst kütle ile pasajı birbirinden dil olarak ayırmak için, tasarım alanında bulunan ancak ölçüsel anlamda birbirinden farklı ve kararsız yapıdaki kolonlar aynı ölçüye gelecek şekilde alçıpan paneller ile beslenmiş ve eğrisel formlardaki özel döküm buzlu cam paneller ile kaplanmıştır. Kolonların zeminine ve tavan kısmına yerleştirilen aydınlatma elemanları ile ışık kolonu gibi çalışması ve pasajın aydınlatma ihtiyacını desteklemesi hedeflenmiştir.
– İstiklal Caddesi’nin Perukar Çıkmazı tarafında bulunan iki kolon arasına yerleştirilmiş paslanmaz çelik oturma birimi, o alanda kurgulanan dinginlik hissinin deneyimlenmesine olanak tanır. Oturma biriminin bitiminden kısa bir mesafe sonra başlayan eğim, su ile kurulan engelsiz ilişkide ziyaretçilerin rahatça suya temas etmesine de imkan sağlar.
– Zemin kotunda ticari fonksiyona ait cephelerin metalik bir seramik kaplama ile değiştirilmesi önerilmiş bu sayede diğer tasarım ögeleriyle malzeme bütünlüğü kurmak ve kaplama üzerinde meydana gelen belli belirsiz ışık, gölge değişimleri ile mekansal derinlik kazandırmak amaçlanmıştır.
– Pasajın İstiklal girişinde, asma tavanın üzerine eklemlenen ‘Odakule’ yazısı pasajın girişini tanımlarken mimari yapının artık kent içinde imgeleşmiş kimliğine de vurgu yapar.
– Pasajın üstünde +3.45 kotunda bulunan ve iki caddeye de cephe oluşturan İstanbul Sanayi Odası mülkiyetindeki kütlelerin alüminyum paneller ile kaplanarak hem pasaj ile uyumlu bir dil yakalanması hem de kurumun kimliğini daha iyi yansıtan cepheler oluşturması hedeflenmiştir.
JÜRİ DEĞERLENDİRME RAPORU
Proje teması ‘Beyoğlu Melodisi’nin alana ait çevresel bir faktörü (pasaj içerisinde oluşan rüzgar koridoru) kullanarak tasarımın ana fikrini oluşturması etkileyici ve yaratıcı bulunmuştur. Tasarımın, bölgenin kimliğini rafine ve entelektüel bir kavramsal yaklaşım ile ele alışı başarılı bulunmuştur. Proje alanındaki tüm düzlemlere yapılan yalın müdahaleler, önerilen malzemeler, detaylandırma ilkeleri takdir edilmiştir. Yarattığı dingin kentsel mekan içinde tını enstalasyonu için kullandığı lineer pirinç tüpler, sanatsal öneriler (üç yeni sanat eseri ve rölyef), su öğesi, İSO kurumsal kimliğinin halihazırda kentsel sanat elemanları ile kurmuş olduğu ilişkiyi güçlendirici nitelikte bulunmuştur.