Doğukan Cengiz, Ekrem Zengin ve Kürşad Keçeci'nin "Yapı Tasarım Yarışması 2023: Kamusal Alanda Bir Arada" için hazırladığı proje birincilik ödülünü kazandı.
Habermas’a göre, özel kişilerin politik ve ekonomik mücadeleleriyle işgal edilen kamusal alan, kitle iletişim araçlarının da etkisiyle salt görünüşte kamusaldır. Kamusal alan, farklı kamuların ve bireylerin etkileşim ve iletişim alanıdır, ancak burjuva kamusal alanı güç eşitsizlikleri nedeniyle sağlıklı bir etkileşim olanağı sunmaz. Bu durum, toplumsal yaşamın sorunlarına çözüm üretmede kısıtlılıklar yaratabilir ve totalitarizme açık bir alan oluşturabilir. Negt ve Kluge, burjuva kamusal alanına karşı proleter ve üretimin kamusal alanları kavramlarını geliştirirler. Burjuva kamusal alanı dışında, işçi sınıfı, kadınlar, köylüler gibi kamusal alanlar da vardır ve bunlar burjuva kamusal alanıyla çekişme içindedirler. Tek bir kamusal alan olmaktan ziyade, birden fazla kamusal alanın varlığı ve bunların birbirleriyle iç içe geçtiği ve kesiştiği bir kamusal alan vurgusu önemli hale gelmektedir.
Hannah Arendt’e göre, iş ve emek özel alanda gerçekleşirken eylem kamusal alanda gerçekleşir. Kamusal alanda eylem, insanların çeşitliliğini ve bu çeşitliliğin eşitlik ve farklılık olarak iki temel özelliğini temsil eder. İnsanlar arasında eşitlik, birbirlerini anlama yeteneklerinden gelirken, farklılık ise kendilerini ifade edebilmek için konuşma ve eylemde bulunmalarından kaynaklanır. Bu durum, kamusal alanın konuşma ve eylemin ortaya çıktığı bir platform olduğunu gösterir. Eylemin öngörülemezliği ve insanlar arasındaki ilişkilerin ürünü olması, politikanın şiddetten arınmasının koşuludur. Eylem, insan çoğulluğunu ve bu çoğulluğun eşitlik ve farklılık özelliklerini barındırır. Arendt’e göre, eylem ve özgürlük arasında karmaşık bir ilişki vardır ve özgürlük eylem ile gerçekleşir.
Toplumsal değişimlerdeki kamusal ve özel alan arasındaki belirsizlikler, kamusal sermaye ve özel sermayenin iç içe geçmesiyle ortaya çıkmıştır. Bu durum, devlet işlerinin özel alana taşınması ve toplumsal değişimlerle birlikte ev mimarisinin değişmesine yol açmıştır. Ev mimarisindeki değişim toplumsal değişimlerin bir yansımasıdır. Evin salonu, toplumsal toplantıların bir mekanı olarak işlev görür. Yeni evlerde salon, eve ait olduğu kadar topluma da aittir, bu da kamusal ile özel alan arasındaki sınırın ev içinde bulanıklaştığını gösterir. Toplumsal değişimlerin bir sonucu olarak, kamusal alandaki konuşma ve özel alana doğru kayar. Bu kayma, özel alanın zorunlulukların egemen olduğu bir alan haline gelmesine neden olarak insanların özgürlüğünü, farklılığını ve çoğulluğunu engeller. Bunun yansımaları da kamusal alanda karşılık bulur. Arendt’e göre bu durum, toplumsalın yükselişi olarak adlandırılır ve kamusal ile özel alan arasındaki ayrımın bulanıklaşmasıyla totalitarizme zemin hazırlar.
Kentler analojik açıdan bir ev olarak hayal edildiğinde meydanlar bu evin salonlarıdır denebilir. Toplu buluşmaların ve farklı bulunma hallerinin gerçekleşmesi, farklı kesimlerden ve farklı ideolojilerden insanların iletişime geçmesiyle anlamını bulan büyük bir salon. Ülkemizde kentlerin bu büyük açık salonları; kamusallık adı altında sadece gelip geçme rotası ve bekleme alanından öteye geçememekle birlikte var olan kesişimlere de olanak sağlamadığı için salt görünüşte egemen kamusal alanlar olarak varlıklarını sürdürmektedirler. Proleter kamusal alan, egemen kamusal alan tarafından kısıtlanmıştır ve yalnızca tarihsel krizlerde ortaya çıkmaktadır. Taksim Meydanı bu politik açılımın en iyi örneklerinden biridir.
Taksim kelime anlamıyla bölüştürmek ve pay etmek olarak tanımlanır. Meydan ismini Osmanlı Dönemi’nde suyun maksem tarafından toplanarak çevre bölgelere dağıtılması için kurulmuş taksimden almıştır. Günümüzde işlevini yitirse de insanları bir arada toplayıp dağıtan, yeni kesişim olanaklarını ortaya çıkarma potansiyeli olan bir kent salonu olarak tasvir edilir.
Meydanların potansiyel kesişimlerini oluşumunun merkezine alan Çark ile; kamusal alan içerisinde ötekiler olarak adlandırılabilecek kenarda köşede kalmış kamusallıklara alan yaratmak amaçlanmıştır. Farklılaşan bulunma halleri ile tahmin edilemeyen bir aradalıklara zemin hazırlamak ve insanları toplayıp sıradanlaşan dolaşım eksenlerini kırmak ana fikridir.
Tasarımda birbirini tamamlayan iki disk farklı açılarla farklı kesişimler oluşturarak kullanıcılarına esnek ve çeşitli deneyim ortamları sağlamaktadır. Kullanım senaryosunun ihtiyacına göre dış halka raylı sistem üzerinde 180 derece döndürülerek 2 farklı kullanım olanağı sunmaktadır. İlk senaryoda iki disk açılı olarak dururken kullanıcılar için buluşma dinlenme alanı sağlarken, ikinci senaryoda diskler aynı doğrultuya gelerek bir kent sahnesi ve altında sergi alanına dönüşmektedir. İki kullanım senaryosunda da kullanıcılar için birçok kesişim noktası sağlanarak bir aradalığın gücü vurgulanmaya çalışılmıştır.
Son zamanlara kadar beton ağır ve keskin hatlara sahip yapı malzemesi olarak algılanmaktadır. Ancak günümüz kalıp ve beton teknolojileri ile beton kullanım alanları genişletilerek amorf formlarda betonarme yapılar yapılmaktadır. Tasarımın çıkış noktalarından birisi olarak betonun keskinliğini yıkmak daha akışkan bir form amaçlanmıştır.
Ülkemizde aktif olarak faaliyet gösteren demir ve çelik fabrikalarının büyük bir kısmı İstanbul çevresinde bulunmaktadır. Demir ve çelik fabrikalarından atık madde olarak ortaya çıkan cürufun yapısal agrega ve çimento üretiminde kullanılması atık madde oluşumunu düşürmekle birlikte, beton maliyetini azaltarak ulusal ekonomiye önemli bir katkı sağlayacağı düşünülmektedir. Böylelikle atık malzemeler yeniden kullanılarak ekolojik olarak da fayda sağlanabilmektedir.
Her 1 ton bakır üretimi için 2.5 ton bakır cürufu ortaya çıkmaktadır. Bakırdan üretilen cüruflar yüksek aşınma ve korozyon direncine sahip kararlı yapıdadırlar. Çimento malzemesi olarak cürufun miktarı %25-30 kullanıldığında arzulanan sıkıştırma kuvvetine ulaştığı gözlemlenmiştir. Cürufun çimento yerine tercih edilmesi ile harcanan enerji miktarında da düşüş sağlanarak enerji tasarrufu sağlanabilmektedir. Çark’ın üretiminde de uygun oranda çimento yerine bakır cürufu kullanılarak, ekolojik ve ekonomik fayda sağlayacak olan bu harekete öncü bir rol alması amaçlanmaktır.
Çark’ın inşası için son yıllarda kullanım alanı genişleyen Knitcrete kalıp teknolojisini kullanarak amorf formlarda betonarme yapılarında üretilebildiğini göstermek planlanmıştır. Bu kalıp sisteminin tercih edilmesindeki en önemli noktalar inşaat atıklarının kullanımı azaltmasını ve kalıpların yeniden kullanılabilirliğinin sağlanmasıdır. Kablo-ağ ve kumaş kalıp sistemleri ile betonarme yapılarda amorf yüzeylerin oluşabilmesi için karmaşık kalıp sistemlere gerek duyulmadan verimli bir şekilde inşası sağlanmaktadır. Bu sayede hem kalıp üretiminde ortaya çıkan malzeme atığının engellenmesi hem de işçilikten büyük bir verim sağlanmış olur.