IND[Inter.National.Design] ofisinin, MEB'in 2013'te açtığı davetli eğitim kampüsleri yarışmalarının 3. grubunda yer alan Şanlıurfa Viranşehir Eğitim Kampüsü Mimari Proje Yarışması'nda 1. Ödül'ü kazandığı eğitim kampüsü projesi.
Eğitim kampüsü tasarımına genel yaklaşımımız; çözüm olarak mimarinin ve yapının ötesinde yanıtlar bulmaktır. Projenin ölçeğine daha iyi yanıt verebilen ve aynı zamanda kentsel planlama, peyzaj tasarımı ve araziyi kapsayan stratejiler araştırılmıştır. Genel şema olarak eğitimin ötesinde düşünerek, çevre sakinlerinin de halka açık etkinliklerde ve ya hafta sonları kullanabileceği daha kapsamlı bir kampüs önerilmiştir. Aşağıda proje ile gerçekleşmesi hedeflenen stratejiler listelenmektedir.
Tasarımın ana fikri yüksek oranda yeşil alanlara sahip, kente ve doğaya açılan bir kampüs yaratmaktır. Bu açık tasarım fikri çevre sakinlerinin ve öğrencilerin parkı, kamusal alanları ve spor tesislerini hafta sonlarında kullanımının yanı sıra konferans salonu, kütüphane, havuz ve spor salonu gibi ortak alanlarında kullanımı sağlanmaktadır.
Proje alanında, kente ve doğaya geçirgenliği başarabilmek için beş adet yeşil peyzaj şeritleri stratejik şekilde yönlendirilerek konumlandırılmıştır. Peyzaj şeritlerinin her biri kendine has şekilde ölçülendirilmiş ve program ile ilişkili bir şekilde kimliklendirilerek; park şeridini, yaya şeridini, binanın içinden geçen pasaj şeridini, kent meydanını ve bir diğeri ise bulvarı tanımlamaktadır. Şeritler konum ve yönelim olarak çevresini kuşatan alanlara uzanmayı amaçlamaktadır. Örnek olarak; geniş park şeridi, komşu mahallede bulunan sokağın uzantısı olacak şekilde konumlandırılmıştır.
Farklı yönelimlerdeki şeritlerin yanı sıra, yapıların merkezinde konumlandırılmış dörtgen avlular da, şeritlerin karakteri ve yapının çevresindeki; dinamik, açık, geçirgen özelliklere karşı avlularda önerilen durağan, dengeli ve simetrik değerler plan genelinde dengeyi sağlamaktadır. Avluların her biri ölçülendirilmesine ve konumuna bağlı olarak farklı karakterlerde tasarlanmıştır. Yerleşim bölgelerindeki avlularda dinamizm ve yüksek oranda yeşil alanlar önerilirken, daha değişken karaktere sahip avlular; seminer salonu ya da kültür merkezi gibi kamusal programların bulunduğu alanlara, üzerinde olası farklı senaryoların gerçekleşmesine destek olacak şekilde konumlandırılmıştır. İçerisinde meyve ağaçlarının bulunduğu avlunun yanı sıra açık alanda eğitime olanak sağlayacak şekilde malzemelendirilmiş ve konumlandırılmış bir avluda bulunmaktadır.
Proje alanı ölçek olarak öğrencilerin ve çevre sakinlerinin kullanım sağlayacak kapasitededir. Proje alanından geçen kamusal şeritler, kampüse daha sıcak ve samimi bir ölçek getirmektedir. Önerilen yapıların her birinin farklı ölçek ve oranlarda olması kullanıcının bulunduğu yeri konumlandırması için daha net bir bakış açısı sağlamaktadır. Bunların yanı sıra yapılardaki cephe temsili, önerilen çatı sistematiğini kampüs ölçeğinde daha kullanışlı hale getirmektedir.
Eğitim ve yaşam alanları kampüs içerisindeki en sessiz bölgelere yerleştirilmiştir. Alınan bir diğer önlem olarak Ceylanpınar yolu boyunca peyzajın şerit halinde konumlandırılmasıyla oluşturulan tampon, sessiz bölgelerdeki huzurlu ortamın korunması garantilenmiştir. Aynı zamanda üzerindeki ufak tepeler sayesinde akustik bariyer görevi de görmektedir. Kampüs, çevresindeki alanlara açık olarak tasarlanmış olmakla birlikte, proje alanı çeperinde fıstık çamı ağaçları (pinus pinea) ile oluşturulmuş aralıksız bir yeşil ekran önerilmiştir. Bu şekilde kampüs her zaman yeşil ile çevrelenmiş olacaktır. Bu yeşil şeridin gölgesinde araçlar için konforlu ve çokta göz önünde bulunmayan bir park alanı oluşturulmuştur.
Sınıflar ve yurt odaları, mekânsal olarak avluların etrafında en etkili ve sistematik şekilde düzenlenmiştir. Bu avlu çeperinde oluşturulan düzenli mekânsal yerleşimin yanı sıra geri kalan program, merkezden dışa doğru dereceli olarak daha az resmi ve daha çok geçirgen bir yerleşim düzenine dönüşmektedir. Bu yerleşim düzeni sayesinde kampüs yapıları, kente ve doğaya açılan daha samimi ve geçirgen cephelere sahip olmaktadır.
Kampüs yerleşkesinde her bina kendine ait aktivitelere konsantre olduğu gibi, kampüs içerisindeki diğer binalardan da kendisini soyutlamamaktadır. Bu ortak alanların ve aktivitelerin kampüs içerisindeki bütün binalara dağılımı ile gerçekleşmektedir. Bu şekilde ortak aktivitelerin bulunduğu mekanların ders saatleri dışında tamamen boş kalmasını önlerken, ortak aktivite alanlarının kullanımı esnasında sınıfların bulunduğu binaların boş kalmasını da önlemektedir. Bu sayede kampüste gün içerisinde ve hafta sonları sürekli bir canlılık sağlanmış olmaktadır. Ayrıca öğrencilerde kampüs içerisinde bir aktiviteden diğerine farklı binalar arasında yer değiştirecektir.
Profiline uygun orta ölçekteki ağaçlar önerilmiştir. Yaya akışını desteklemek üzere aksın bir kenarına sıra halinde Çam Fıstığı ağacı (Pistacia vera) gerekli olduğunda araç geçişini de engellemeyecek şekilde konumlandırılmıştır. Dolayısıyla prefabrik beton kaldırım elemanları, yoğun yaya akışını, servis araçlarını kaldırabilecek şekilde tasarlanmıştır ve kent mobilyaları gerekmemektedir.
Doğu Çınarı ağacı (Platanus orientalis) konferans salonuna dışardan yaklaşırken hafif geçirgen bir gölgelik oluşturmaktadır. Prefabrik beton kaldırım döşemelerine alternatif olarak granit yer döşemesi, zemin örtüsü ve beton prizmalar dış mekanda yaşamı teşvik etmektedir.
Park şeridine önerilen Saçlı Meşe ağacı (quercus cerris), Hurma ağacı (phoenix dactylifera) ve Kavak ağaçları (populus sp.) ile mevcut bitki örtüsünün devamlılığı hedeflenmiştir. Bu ağaçların gölgeliklerinde toplanma alanları ve spor alanları konumlandırılmıştır. Yer döşemesi yüzde 50-50 oranında çim ve taş döşemeden oluşmaktadır. Önerilen ahşap kayıtlar ve dolu granit bloklar, park şeridinin doğaya yakın karakterini vurgulamaktadır.
Çok amaçlı dış mekan, mobilya ve ağaç bulunmamaktadır.
Genel dokuyu takip eden yer döşemelerinin aralarında oluşan boşluklar aracılığıyla yağmur suyunun toprağa aktarımı gerçekleştirmektedir.
Fıstık Çamı ağacı (Pinus pinea) binaları anayoldan ayırırken, yürüme yollarını da çevredeki tarım alanlarından ayırmaktadır. Bu tampon bölgedeki döşemeler kamusal alanı tanımlamak adına diğer şeritlerdeki döşemelerden daha büyük önerilmiştir.
Fıstık Çamı ağaçlarından (Pinus pinea) oluşan bir tampon bölge ile kampüs çevrelenmiştir. Şeritlere ulaşım ve girişleri tanımlamak adına zaman zaman bu tampon bölgede boşluklar önerilmiştir ve park yerlerinin pozisyonuna göre konumlandırılmıştır. Fıstık Çamı ağaçlarından oluşan ve proje alanını çevreleyen kesintisiz yeşil şerit kampüsü rüzgardan, özelliklede kuzey rüzgarından korumaktadır.
Oluşturulan plan, okulu tek bir yapı içerisinde bulundurmaktan ziyade, içerisinde sokakları olan, kat farkları olan ve neredeyse bir kentin ufak bir bölümü diyebileceğimiz yerleşke olarak öngörmekte. Bu durum, yapılar arası ulaşımı sağlarken ya da ilk yerleşkeye girildiğinde sert rüzgarların, yayalar veya bisikletliler üzerinde oluşturabileceği olumsuz koşulların değerlendirilmesini gerektirdi. Viranşehir, hakim rüzgarın Kuzey yönlü olduğu bir bölge. Okul yerleşkesi, etrafındaki boş (aerodinamik pürüzlülüğü az) arazilerden dolayı, hızlı rüzgarlara ve dolayısıyla yayalar için rahatsız bir ortam oluşmasına oldukça müsait. Bu olumsuz durumları engellemek için, sık karşılaşılan rüzgar yönlerine göre sokaklarda ağaçlandırmaya gidilmiş, ve bu şekilde sokaklarda yayaların ve bisikletlilerin daha konforlu olmaları amaçlanmıştır.
Avlular Ortadoğu-Mezopotamya mimarisinde sıkça görülen ve gerek sağladığı doğal gölgelendirilmiş ortam, gerekse de tasarımına bağlı sağladığı ekstra havalandırma olanakları ile son derece kullanışlı bölgelerdir. Ancak dar avlular, etraflarında üç katlı (kendi genişliğine göre yüksek) yapılar ile çevrildiğinde, içerisindeki konveksiyonel şekilde depolanmış sıcak havayı dışarı atamazlar ve olması gerekenden daha sıcak bir bölge oluşturabilirler. Bu durumu engellemek için, avlu genişliği ile avluyu çevreleyen yapıların yüksekliği arasında 4:1 gibi ideal bir oran göz önünde bulundurulmuş, bu şekilde avlunun dışarıdan gelen hava akımları ile yeterince havalandırılması, ısınan havadan doğal bir şekilde kurtulması amaçlanmıştır.
Tasarım sürecinde, dış ortamdan gelen ve yapının enerji performansı için yararlı olabilecek etmenleri en verimli şekilde kullanabilecek cepheler düşünülmüştür. Dış ortam ile yapıyı ayıran camların bir kısmı açılabilir şekilde tasarlanmış, bu şekilde yapının katlar içerisinde doğal havalandırılması amaçlanmıştır. Aynı şekilde cephenin dışında bulunan düşey elemanlar hem doğal bir gölge elemanı olarak hem de şiddetli rüzgarlarda yapının geçirgenliğini azaltıcı bir faktör olarak tasarlanmıştır. Mevcut cam yüzeylerdeki açılabilir bölgeler ile amaçlanan, kat içerisindeki saatlik hava değişiminin 10-15 (1/saat) civarında olmasıdır.
Tasarım sürecinde dikkat edilen bir diğer husus, yapının iklimlendirme gereksinimlerinin 24 saatten çok daha az süreleri kapsayacağıdır. Yapının enerji ihtiyacı günün belli dönemlerinde ve aniden başladığı için (derslerin başlangıç saati gibi), termal kütleyi artırmayacak, daha hafif malzemeler seçilmiş aynı zamanda kat planı içerisinde hava sirkülasyonunu sağlayabilecek geniş boşluklar bırakılmıştır. Bu sistem ile hem yüksek havalandırma değerlerine ulaşılabilir hem de yapının ilk ısıtma ve soğutma dönemlerine daha hızlı tepki vermesi sağlanabilir. Diğer bir deyişle, mekanların yapısal kısımlarını değil, direkt olarak kullanıcıların bulunduğu yerleri iklimlendiren bir sistem düşünülmüştür. Bu şekilde, standart ve ağır bir yapıya oranla, kullanım şekline de bağlı olarak, okul yapılarında %15 – %20 daha tasarruflu iklimlendirme yapılabilir.
Modern yapı malzemelerinin en büyük sorunlarından biri oldukça sert ve pürüzsüz olup, sesi soğurmaktan ziyade benzer bir şiddette yansıtmaları. Bu durum, mekanların hacimsel oranlarına bağlı olarak eko problemleri yaratmakta, kullanıcıların özellikle eğitim amaçlı bulundukları bu yerlerde istedikleri akustiği elde edememeleri ile sonuçlanmaktadır. Mevcut tasarımda düşünülen bir diğer konu, özellikle sınıfların içlerinde ve konferans salonunda bu tarz akustik problemleri engelleyebilecek gerek içerisinde delikleri olan (pürüzlü malzemeler) ya da dış yüzeyi daha yumuşak olan malzemeler kullanmaktır.
Türkiye’nin güneyindeki şehirlerde yıl içerisinde bazen oldukça dik bazen de belli bir açıyla gelen güneş ışınlarından maksimum doğal ışıklandırma performansını alabilmek için çatının belli yerlerinde şeffaf malzemeler kullanılmıştır. Bir takım mekanlar, mesela sınıflar ve konferans salonları, yapay ışıklandırma sistemlerine gereksinim duyarlar. Bu mekanların dışında kalan, ortak kullanım alanları, kafeteryalar ve koridor tarzı yerlerin fazla enerji kullanmaması ve aynı zamanda doğal, sağlıklı bir ışıklandırmaya sahip olabilmesi için çatıdaki bu bölgelere bakan bölümlerin şeffaf malzemelerden oluşturulması düşünülmüştür. Plandaki pek çok yer, senelik gün ışığından yararlanma faktörünün %10 – %12 olarak tasarlanmasına olanak sağlamış, bu da neredeyse tamamıyla gün ışığı ile aydınlatılabilecek yerleri ortaya çıkarmıştır.