1. Ödül (Turgut Uyar Mezarı), İstanbul’un Mezarları Tasarım Yarışması

1. Ödül (Turgut Uyar Mezarı), İstanbul’un Mezarları Tasarım Yarışması

PROJE RAPORU

Bir Dirim Belirtisi*

“karalarımız ve aklarımız bir duvarı yıkmaktır, anlatılır
biz, çılgın bir yürüyüşün en tetik yolcusuyuz
eririz tükeniriz, toplanır yaratırız. bu bize aşktır
biz belki de en uzun yaşamalı bir su’yuz”
Su Yorumcularına II, Turgut Uyar

“Yaşam kadar zengin bir malzemenin peşinde”1 olan Turgut Uyar, köşesine çekilmede usul, söz söylemede atak tavrı ve şiirlerine yansıyan yoğunluğu yalın bir biçimde ifade edebilme becerisi ile bilinmektedir. Bu durum bizi yerleştiği arazinin farkında olan ve bu çerçevede olabildiğince sakin kalan bir tasarıma yöneltmiştir. Tasarımın takip ettiği bütüncül çizgi, “yekpare bir gövde”2 olan şiirin izini takip etmektedir. Ayrıca, mezarlığa ulaşılan merdiven aksı ve bitişiğindeki istinat duvarı için düzenleme önerilmiştir.

Mezarlık, ölenlerden ziyade yaşayanlarla ilişkide olup geride kalanın anlamı sürdürebilmesi, ritüeli kaybetmemesi için ihtiyaç duyduğu imgeyi sunar. Mezar ve ziyaret kelimelerinin aynı kökü paylaşmaları, ziyaretçi figürünün mezarlık için önemini tayin etmektedir. Bu anlamda, ziyaretçinin anlamlı varlığına yönelik bakışı vurgulamak adına, öneriye oturma elemanı dâhil etme fikri ilk tasarım kararlarındandır.

Turgut uyar, çıkmaz nosyonunu kişiyi bilgiye, bilince ve insana vardıran bir imkan olarak ele alır3. Çatışmasını kendi içinde sürdüren çıkmaz metaforu, ölüm-yaşam ikiliği üzerinden okumaya elverişlidir. Mezarlık bağlamında, düşeyde yükselen elemanlarla konumun halihazırda sunduğu çıkmaz vurgulanmış; ölümün koyu çağrışımlarını yaşama dair imgelerle birlikte ele almak ve bu olağan birlikteliği tasarım bileşenleri aracılığıyla ziyaretçilere sezdirmek amaçlanmıştır. Duvardaki alıntı da bunu destekler:

“geyikli geceyi hep bilmelisiniz/ yeşil ve yabani uzak ormanlarda/ güneşin asfalt sonlarında batmasıyla/ ağırdan/ hepimizi vakitten kurtaracak“4

Geyikli gece, bir kurtarılmış bölgedir. Bütün neon lambaların ötesinde, kentin ablukasının, gündelik sıkıntıların ve kaçamak ışıkların ötesinde şairin kuytusuna döndüğü, düzenin baskıladığı vakitten sıyrıldığı bir kaçıştır. Şiirin vadettiği çağrışımlar ve araziye ilişkin bazı benzeşimler dolayısıyla, geyikli gece, tasarımın çıkış noktasını oluşturmaktadır:

“geyikli gecenin arkası ağaç/ ayağının suya değdiği yerde bir gökyüzü/ çatal boynuzlarında soğuk ayışığı/ ister istemez aşkları hatırlatır“

Turgut Uyar’ın yaşamın dolaysız akışından beslenen şiir anlayışından hareketle; mezarlığın da çevresinin farkında olup onunla temas kuran bir ilişki içinde kurgulanmasına özen gösterilmiştir. Bu çerçevede, şairin bağ kurduğu nosyonlardan -bir noktada- kendini ayıklama hali, tasarımda zeminden koparılma detayı olarak karşılığını bulmuştur. Diğer taraftan, mezarlık, çevresiyle etkileşim içinde olup zaman içinde onunla birlikte yaşayan, dönüşüme açık bir duruş sergiler. Doğanın içine sızabileceği damarlar oluşturmak ve kısmen aşınmaya müsait bir malzeme olan kireç taşını seçmek bu doğrultuda alınan kararlardır. Duvarla bir bütün olarak tasarlanan oluk aracılığıyla zemindeki yarığa dolan su, civarda mevcut hayvanlara yönelik olup onları da kendi akışına dahil eder. Bu bağlamda sunulan olası gelecek senaryoları öngörülemez olup, zamansal ve çevresel etmenlerin de bir tasarım bileşeni olarak kurguya dahil edildiğini gösterme amacı taşır.

Turgut Uyar, kişilik mefhumu ve şairin kusursuzlukla arasına koyduğu mesafe arasında doğru orantı kurar. Ona göre kişilik, şairin hata yapma korkusunu bir kenara koyarak yahut hata yapmayı göze alarak çıkardığı bir çatlak sestir5. Güzellik ve estetik kaygısı gütmek yerine, şiir yazımında meselelere bir parça da olsa dokunabilmeyi önemser. Bu anlamda Turgut Uyar, çatlak bir sestir. Şiirinin başından beri uyumsuz ve ters giden bir yönü vardır.6 Dolayısıyla, onun şair yönüyle özdeşleştirdiğimiz, sınır tanımayan, taşı zorlayan çatlak metaforu, tarafımızca oldukça kıymetli görülüp tasarımın temel motifi haline gelmiştir. Çatlağın içinden akması beklenen su ise, çevresini saran katılığın içinde kendine yol açan şiiriyle ve bir dirim fikriyle eşlenmiştir. Cemal Süreya’nın “bir anıttan çok bir dirim belirtisi”7 olarak tanımladığı şiir biçimi, yaşamın tüm yönleriyle sirayet ettiği, süregelen bir akışı imler. Akışın dinginliği, hızı, saflığı yahut taşkınlığı, yalnızca suyun inisiyatifindedir. Çatlak ve su birlikteliğinin düşeyde yarattığı yoğunluk, zemindeki sakin devamlılık ile dengelenmiş; “sular gibi dururum”8 diyen şairin yaşamdaki çelişkilerin üstünü örtmeyen kavrama biçimi ile ilişkilendirilmiştir. Ona göre yaşam koyuluğuyla, yalnızlığıyla, aşkla ve umutla, yenilgi ve öfkeyle, hatta ölümle -belki de en çok ölümle- bir bütün halindedir. Bu bilinçle önerilen mezarlık tasarımı, anımsattıklarıyla geçmişe, hissettirdikleriyle şimdiye ve kendini sürdürme potansiyeliyle geleceğe eşlik etme niyetindedir.


1 Tomris Uyar, “Turgut Uyar Şiirine Girerken”, Sonsuz ve Öbürü, Broy, 1985.
2 Cemal Süreya, “Turgut Uyar’ın Girişimi”, Sonsuz ve Öbürü, Broy, 1985.
3 Turgut Uyar, “Çıkmazın Güzelliği”, Sonsuz ve Öbürü, Broy, 1985.
4 Turgut Uyar, “Geyikli Gece”, Dünyanın En Güzel Arabistanı, Yapı Kredi Yayınları, 1959.
5 Fatih Özgüven, “Turgut Uyar: Hangi Soruyu Niye”, Sonsuz ve Öbürü, Broy, 1985.
6 Orhan Koçak; Yücel Öztürk, Turgut Uyar ve Başka Şeyler, Metis Yayıncılık, 2016.
7 Cemal Süreya, Agy.
8 Turgut Uyar, “Güneşi Kötü O Evler”, Dünyanın En Güzel Arabistanı, Yapı Kredi Yayınları, 1959.
Etiketler

Bir yanıt yazın