Cumhuriyet, günümüzde ulusumuz için yeni bir başlangıç olarak algılansa da ilan edildiği ve hemen öncesindeki dönemde bir sonuçtu. Anıt ve çevresini oluştururken öncelikle bu sonucun öncülündeki hazırlayıcı olaylara ve zaman akışına bakılmıştır.
Kurtuluş Savaşları öncesinde zaten yorgun olan, Milli Mücadele sırasında da yaralanmış yurdu ve ulusu tepe ifade eder. Tepe, Türk ulusunun toprağıdır. TBMM’nin açılışı ve Milli Mücadele döneminde ulusun ve vatanın durumunu anlatmak için adeta özellikle oluşturulmuş bir topoğrafyası vardır. Fiziki hali çorak, kayalık ve sarptır. Yer yer oyulmuş içerisi boşaltılmaya, parçalanmaya çalışılmıştır.
Tepe bütününün harap olmuş kısımlarını ifade eden oyukları içerisinde Kızılca Gün de yakılan ateş dolaşır. Türk gelenekleri içinde amacı bir devletin sonlanıp yeni bir devletin kurulduğunu ifade edegelmiş olan ve sorunlara çözüm oluşturabilmek adına toplanmaya çağrı için yakılan bu ateş, aynı zamanda Mustafa Kemal’in Ankara’da 27 Aralık 1919’da karşılanmasını temsil eder.
19 Mayıs’da Mustafa Kemal, yurdu örgütlemeye başlayarak Kurtuluş Savaşını resmen başlatmış, Milli Mücadele çarpıcı şekilde devam etmektedir. 23 Nisan 1920’de Meclis vatanın kalbi Ankara’da oluşturulmuştur. Yabancı kuvvetler yurdun büyük bölümünde işgal faaliyetlerini sürdürmekte ve Ankara’ya çok yaklaşmış bulunmaktadırlar.
Durum bu kadar elim halde iken işgal kuvvetlerinin ilerleyebildikleri son nokta Haymana’daki Çal Dağı tepeleridir.
Kurtuluş Savaşı içindeki en önemli kırılma noktalarından biri olan bu tepelerde gerçekleşen çarpışmalar sonunda, işgal kuvvetleri için İzmir’de denize dökülene ve yurdun diğer kısımlarında işgalleri sonlandırana dek bir geriye dönüş süreci başlayacaktır.
Bu dönemdeki ulus birlikteliğini ifade edecek şekilde, anıt, Kurtuluş Mücadelesi ile yurdun dört bir yanında oluşan direnişin bir bütün olarak bir araya gelmesini ve dönerek tek ülkü doğrultusunda birleşmesini, planda her biri bir diğerini bileğinden kavrayan dört kolu çağrıştıracak şekilde sembolize eder. Birleşen kuvvetleri temsil eden bloklar büyüklü küçüklü oldukları ve farklı noktalardan geldikleri halde bütünlüğü ve dayanışmayı anlatırlar. Birlikteliğin kütlesel ifadesi üstünde yer aldığı topoğrafyaya tezat oluşturacak şekilde duru ve heybetlidir. Bu topraklardaki Cumhuriyetin ardında yatan çetin zamanların, olayların ve kurtuluş mücadelesinin sonunda ortaya çıktığını anıtın duru halinin bastığı çorak topoğrafya ile ilişkisi verir. En yüksek kolu Kurtuluş Savaşının dönüm noktasını oluşturan Sakarya Savaşlarının gerçekleştiği cephelerden Ankara’ya en yakını olan Çal Dağları savunma cephesine bakar.
Birleşim ile ortaya çıkan mekân bir ocak formundadır. Bu ocağın ışığı vatan ve ulusun sürekliliğini ifade eder. Rampa sarmalının iç cepheleri üzerinden aydınlatılan anıtta, gün ışığı yokluğunda ocak, uzaklardan yanar şekilde kendini gösterecektir.
Anıt, temelleri ve altındaki merdiven amfi alanlarının dışında çelik olarak tasarlanmıştır. Beyaz renktedir. Dışarıdan bakıldığında 5 metreye 45 metre izdüşüme sahip, kademelenerek yükselen 4 bloğun planda 40 metrelik bir kare boşluk etrafına sarılarak bir araya gelmesi ile oluşur. Bloklar içlerinde köşe noktalarında sahanlıklarla zirveye kadar yavaşça yükselen bir rampa sarmalı barındırırlar. Zirveye kadar çıkan koridor her iki yanını kaplayan aralıklı L profiller ile hem içeriden çevrenin algılanmasını sağlayan yarı geçirgen cephe ile bir seyir terası olurken, hem de geçici sergilerin düzenlenebileceği rutin algılı dar uzun bir salondur. Her bir bloğun içinde uzun doğrultudaki algı mekanı, kısa yöndeki bakış ise dışarısının algılanmasını sağlar. İç boşluk altındaki anıt avlusu hem anlatıların ve anmanın yapılabileceği bir amfi hem de ileride oluşturulacak büyük tören meydanının kapısıdır. Anıt iç boşluğu gece ışıklandırmasında dev bir armatür görevindedir.
Anıt içindeki geçici sergi koridorunda gerçekleştirilecek sergiler, atmosfere açık olarak dış ortam koşullarına uygun sergi bileşenleri ile oluşturulur. Bu yüzden uygun hava koşullarında kullanılabilecek sergileme alanlarıdır. Kış aylarında yapılacak olan sergiler için çok amaçlı salon ile birlikte çalışan kapalı sergi mekanı kullanılabilecektir.
Çaldağ Tepesi, kent lekesi sonunda Ankara’nın güneyindeki ormanlık alanlar ile iç içe olan Eymir ve Mogan Göllerine doğru bakan, plan düzleminde ise kent sınırının Ankara merkeze doğru uzunca bir koy misali girişim yaptığı önemli bir nefeslenme aralığıdır. Bölgede anıt ve anma alanı tasarımı fırsatı ile yapılacak düzenlemede kucağını güney – güneybatıya açmış bu çorak bölgenin korunarak kent dokusunun Çaldağ Tepesini adeta sarıp yutmasına engel olunması, hemen önündeki ormanlık alanın olağan durumun tam tersi olarak (şehrin büyük yeşil dokuyu yutmasının tersine) şehre girişim yapıp sızması ve bir nefeslenme alanı oluşturulması amaçlanmıştır. Bu asıl fikirden hareket ile tepe eteklerinde yapılanmanın bittiği şu anki sınır güçlendirilmiş ve tepe bölgesi mümkün olduğunca büyük yeşil cidarlı ve doğal bir kent parkı olarak bırakılmıştır.
İncelikli peyzaj düzenlemelerine özellikle gidilmemiş, oluşturulan büyük masif yeşilin anma alanı çoraklığını daha iyi ifade etmesi ve bir tampon olarak ortaya çıkararak odak alanı belirginleştirmesi sağlanmıştır. Kent dışındaki kırsal bütünün yeşil şeklinde kent içine doğru, ardılındaki park alanları ile ilişkilenip sızarak yayılması amaçlanır.
Prensipte tepenin eteklerinde bugüne dek “planlı “olarak gelen yapı ve yapı grupları korunmuştur. Yine de parkın bütünlüğünü sağlamak açısından kent parkı sınırı içerisinde tekil olarak kalanların yapılacak yeni plana göre deplase edilmeleri önerilir.
Parkın kent ile yaptığı yeşil sınır üzerindeki otopark ve toplu taşıma duraklarında oluşturulan elektrikli mekik istasyonlarından ve kent dokusu içerisine uzanan yeşil sızışlardan yürüyerek tepe iç ringine ulaşan ziyaretçiler, burada serbestçe dolaşarak anıta, tören alanına, çok amaçlı salona, müze alanına ve konser amfisine yayılabilir ya da rezerve edilen büyük kent parkında vakit geçirebilirler. 2km uzunluğundaki tepe üst ring yolu ve 4.5 km uzunluğundaki park şehir sınırından geçerek tepenin güney yamacını dolaşan yürüyüş yolu, koşu ve bisiklet rotaları olarak da kullanılır. Ulaştırma Bakanlığına ait parseller kısmen deplase edilerek yerinde tutulmuş, arazinin bu kısmı üzerinde planlama yapılana dek çorak ve kayalık hali ile dağ bisikleti parkuru, sarp yerlerinin de küçük tırmanma rotaları olarak kullanılması önerilmiştir.
Rehberli gezi grupların sayısının fazla olduğu 29 Ekim gibi özel günlerde, toplu taşıma ve araç park alanlarına yakın noktalarda , gezi ve anlatı amfileri ve çok amaçlı sergi salonu oluşturulmuştur. Bu noktalarda gruplara verilecek anlatılar sonrası, gruplar alev rotaları üzerindeki tarihsel açıklamaları takiben anma mekânının altından geçerek tören alanına ulaşırlar. Gruplar buradan anıt koridoruna girerek Cumhuriyet ilanı ve sonrasındaki zaman akışını geçici sergi – rampa rotası boyunca doruk düzlüğüne kadar tırmanırken öğrenebilirler. Anıt içerisinde alternatif geçici sergi düzenlemeleri yapılabilir, girişten başlayıp en üst noktaya dek olan sarmal tırmanış rotasında Cumhuriyetin ilanından günümüze dek geçen zaman çizelgesi anlatılabileceği gibi her kol ya da her kat ayrı bir temaya da sahip olabilir. Geçici sergi alanının son düzlüğü Çal Dağlarına bakan güneybatı cephesindedir.
Tepenin hali hazırdaki alacalı ağaçlıklı dokusu doruğunun kuzey-kuzeybatı eteklerinde düzensiz ve doğal olarak yayılmıştır. Tepenin kuzeydoğu-güneybatı aksının altında kalan kısımları kıraçtır. Anma mekânı bölgesinin, kavramsal temelde etkileyiciliğini sağlamak adına anıt bölgesinde bırakılan kıraçlık lekesinin izi ile kent sınırı arasında tanımlanan tampon bölge var olan alacalı yeşile ek olarak yoğun şekilde ağaçlandırılıp büyük bir kent parkı haline getirilecektir. Anma mekanı bölgesinde çorak peyzajı destekleyici nitelikte iklim ve bölge ekolojisine uygun doğal çalı grupları kullanılacaktır.
Ağaçlandırılacak alanlar İç Anadolu kurak-yarı kurak bölgeler grubunda ve 1000 metrenin üzerindedir.
Ağaçlandırma faaliyeti sırasında aşırı çorak kayalık yapısından dolayı yer yer az da olsa ek topraklandırılmaya ihtiyaç duyulabilecek, fakat fidanlandırma çalışmaları asıl olarak var olan topraklı kısımların harmanlanması ile oluşturulacaktır. Muhtelif bölgelerinde makinesiz sadece insan gücü ile çalışılma zorunluğu gerekecektir.
Ağaçlandırma yapılması için tespit edilen alanlarda yapılacak peyzaj planlama projesi sonucunda ortaya çıkacak adımlar ile uygulama yapılmalıdır.
Bu bölgede yapılacak ağaçlandırmada İç Anadolu Bölgesi‘nin kurak ve yarı kurak soğuk iklim bölgelerinde, uygun ekolojik koşullarda kullanılabilecek türler: Karaçam (Pinus nigra ssp. pallasiana), Toros sediri (Cedrus libani) ve Akasya (Acacia penninervis) ağırlıklı olmak kaydıyla, Meşe (Quercus pubescens, Quercus infectoria, Quercus robur, Quercus cerris), Ardıç (Juniperus oxycedrus, Juniperus foetidissima, Juniperus excelsa), İğde (Eleagnus angustifolia) Dut (Morus alba, Morus nigra) Badem (Prunus amygdalus), Ceviz (Juglans regia), Mahlep (Prunus mahalep), Alıç (Crateagus aronia, Creteagus monogyna), Menengiç (Pistacia terebinthus), Çitlenbik (Celtis tournefortii), Ahlat (Pyrus elaeagnifolia), Ilgın (Tamarix parvifolia, Tamarix germanica), Üvez (Sorbus torminalis), Kadın tuzluğu (Berberis vulgaris, Berberis crataegina), Yabani kiraz (Prunus avium), Yabani elma (Malus communis), Erik (Prunus domestica), Karaçalı (Palirus spina-christi) olarak seçilebilir.